• ingilizceden arak bir japonca kelime , anlamı hediye.
    (bkz: present)
  • purezento : [1.]{tsa}*hoşsohbet, içten, dertlere ortak, hatta icabında derman sözlük yazarı türü. [2.]{mcz}*canayakınlıgı ile bilinen, son derece şirin, gülerken gozleri kaybolan, soyu tukenmekte degil "türünün tek örneği" bulunan insan ırkı. [3.]{mnv}*vefalı dost, sır saklayan, güvenilir olan. [4.]{arg}*yanaklarının sıkılması için yaratılmış süper sempatik canlı.
  • tombiş yanaklı,kocaman gülücüklü,biraz agresif ama inanılmaz eğlenceli,çok bilmiş,saçlarına bayıldığım,beni benden iyi tanıyan,evine gittiğimde müthiş yemekler yapan,ben direksiyondayken o gaz-fren takılan,hayatımda kaybetmeyi istemediğim dünyadaki en güzel,en sevimli yaratık.
  • arada "bak sana çok eğlenceli bir şey vereceğim" diyerek iş kakaladığım akıl ve gamze küpü stajyer fıztık.
    cümle gençliği dangalak bellediğimden kelli, umut müsebbibi saydığım üç beşten biri olmuş; fikri, vicdanı hür ciğer parçası.
  • bu aralar kafasini tez projesine,japonlara ve tiyatroya takmis,gece alemlerinden uzaklasmis,bize yemek yapmasini israrla bekledigim(bak mutfakta hazir) minik kadin.
  • anladımki bu küçük kadın o kadar kitabın,fotokopinin arasında kafayı yemiş,kendinden geçmiş.tombul yanaklarını şişire şişire etrafa bağırıyomuş.nerdeymiş onun o kocaman gülücüğü?
  • sıcak sohbetli uyku öncesi yoldaşıdır.

    (bkz: yorgunuz)
  • didişmek isteyip de didişemediğim.
  • hayatın tatlı ekşi soslu kısmı.hem bitter çukulata kadar acı ve sert hemde şeftalili jelibon kadar tatlı ve vazgeçilemez.
  • belirli ve doğru bir yol umudunda olan,tünelde ışık mahrumu kişi,şimdilik.
hesabın var mı? giriş yap