1752 entry daha
  • fethi okyar'ın anılarında talat paşa ile 1. dünya savaşı sıralarındaki görüşmesi şöyle gerçekleşmiştir:

    ''vatanın kaderini doğrudan ilgilendiren temel konular üzerinde sultan hamid'in neler düşündüğünü öğrenme ihtiyacı duyan talat paşa, beraberine sadaret müsteşarı ali fuad bey'le matbuat ve istihbarat umum müdür muavini ercümend ekrem bey'i alarak beylerbeyi sarayı'na gitmiş, onlar muhafızlık dairesinde kalmışlar, kendisi tek başına sabık hakan'ın huzuruna çıkmış.
    talat paşa; mevzuyu, son olayları kısaca açıkladıktan sonra, neler tavsiye ettiğine
    getirince, sultan hamid, ittihat ve terakki liderinin yüzüne bir süre gözlerini kırpmadan dikkatle bakmış, sonra sakin ve heyecansız demiş ki "bahsettiğiniz meseleler, mevzunun azameti önünde münferit ve takip edilen yolun tabii hadiseleridir. benden sonra bambaşka bir siyaset
    takip edilmiştir. bosna-hersek, avusturya- rusya meselesi olmaktan çıkarılmış, osmanlı- avusturya meselesi yapılmıştır. girit, ingiltere- rusya meselesi olmaktan çıkarılmış, osmanlı- yunan meselesi haline getirilmiştir, asla affedilmez gaflet olarak yunan-bulgar kiliseleri
    arasındaki ihtilâfi elinizle hallettiniz ve balkan ittifakına yol açtınız. ancak hususi imtiyazlarla devletle irtibatlarını muhafaza eden arnavutları, sırp- karadağ- italyan tahriklerine açık kapı yaptınız. mebusan meclisinin karar hakkını türk ve müslümandan gayrıların
    birleşmesine imkân verecek tehlikeli neticeye sahne kıldınız. bütün bu hatâlarla devletin istinad ettiği siyasi muvazene mihyeri mecrasından çıkmış oldu. böylelikle üzerimizdeki emel ve ihtiras sahipleri, kendi aralarındaki rekabetin hududunu aştılar.
    biri diğerlerinden evvel harekete geçmek için fırsat aradılar. teşebbüse geçenlerin rakipleri de hadiselerin neticesini beklediler. eğer balkan harbi olmasaydı, cihan harbi çıkar mıydı?"
    talat paşa susmuş... sultan hamid,
    karşısındakinin, daha çok o günün meseleleri üzerinde neler düşündüğünü öğrenmek için geldiğini anlayınca şöyle demiş:
    "bu harbi denizlerde hakim olan kazanır. almanların tabii menbaları mahduttur. biz, geniş hudutları müdafaada müşkilât
    1293 (1877-1878) osmanlı-rus harbi'ni ilk cephede idare eden çekeriz, çünkü bütün silah ve malzemelerimizi hariçten alırız. gazi osman ve gazi muhtar paşalar'dan dinlemişimdir. 'eğer harp sahası bu kadar geniş olmasa idi, düşman hiçbir zaman istanbul önlerine gelemezdi.'
    demişlerdir. eğer bu harbe girmek zaruret oldu ise, hiç değilse mümkün mertebe dar cephelerde muharebe etmek ve uzak yerleri de mahalli halkın ekseriyeti teşkil ettiği kuvvetlerle müdafaa etmek tarzını tercih etmek şarttı.
    sebepleri münakaşa etmeyeceğim. fakat görülüyor ki bunu da temin ve tatbik etmek mümkün olmamıştır. böylelikle çıkan neticeleri tabii telâkki etmek mecburiyeti var. bunları, evvelinden derpiş etmiş olduğunuzu kabul etmek lâzım.
    aksi ise, neticeler öne yığıldığı zaman fikir sormanın ne mânâsı var?"
    talat paşa, kendi tabiriyle "bu nazik haşlama" önünde susmuş, verecek cevap bulamamış... sultan hamid, karşısındakinin, hadiseler önünde kendisinden neler düşündüğünü değil de, neler yapılması gerektiğini
    öğrenmek istediğini kavramanın idraki içinde şu açıklamayı yapmış, daha doğrusu, yine talat'ın kendi söyleyişi ile şu dersi vermiş:
    "tatbik edilen kararlardan evvel hatırlansaydım, uzun tecrübelerim mahsulü belki söyleyeceklerim olurdu. fakat şimdi hadiseler iyi-kötü neticelerini
    vermek üzere... ne diyebilirim? tedbirlerin ve siyasetlerin istikametlerini değiştirmek, zaman zaman ve imkan meselesidir, zannederim bu da mevcut değil. allah mülk-ü milletin hayrına olan himmetleri müzdad buyursun.’’
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap