• sorunu "kürt sorunu" olarak isimlendirmek dahi ırkçılıktır, sorunun ta kendisidir.
  • çözümü için kalan son umut kırıntılarının da yok olduğu sorundur. olası sonuçlar, türkiye'de yaşayan her insanı derinden etkileyecek ve üzecektir.
    bu sorunu bu kadar tırmandıran, çözümsüzlük girdabına sokan herkes tarih önünde sorumludur.
    bu sorumluluğa, yaptıklarını çözüm, barış ve demokrasi adına yaptığını iddia eden de, gencecik çocukları şehit eden de, gencecik çocuklarının şehadetine "vatan millet bayrak" teslisi nedeniyle seyirci kalan da, kendi gücünü siyaset üstü kılmak için süregiden şiddetten beslenen de, cumhuriyetin kuruluşundan önce mecliste kürtlere verilen sözleri ve belgeleri arşivlerden çıkararak türkiye toplumunu yıllarca kandıran rejim de ortaktır.
    ve umarım, bu büyük ortaklığı tarih affetmeyecektir.
  • israil politikalarının bir sonucudur.

    (bkz: http://www.setav.org/…&option=com_content&task=view)
  • bundan tam 53 yıl önce maliye müfettişi burhan ulutan'ın devletin üst kademelerine sunmak için hazırladığı güneydoğu rapor'unda yer verilen tespitlere göre bugün için değişen/gelişen pek bir şey olmadığını görüyoruz. rapor oldukça kapsamlı nokta atışları yapıyor. dünü ve bugünü anlamak için birebir.

    http://www.milliyet.com.tr/…7/16/ekonomi/eko01.html
  • noam chomsky noma abdollah isimli gazeteciye geçtiğimiz dönemde bir röportaj verdi. röportajın sonunda chomsky şunları söyledi.

    kürtler üzerine ciddi ve iyi niyetli habercilik yapan sayılı muhabirlerden biri acı bir şekilde şu yorumu yapıyor: "doğu'da özgürlük savaşçıları, batı'da teröristler." kürtler bunun ne demeye geldiğini (manasını) batılılar resmi propogandalarını sürdürmeyi tercih etse de anlamalılar.

    görüldüğü gibi amerika'daki muhaliflerin de olaya bakışı dışardan herhangi bir insanın detaylı bilgiye ulaşmış haliyle orta doğu'ya bakışı ile neredeyse aynı. coğrafya değişince özgürlüğün ve mücadelesinin tanımının değiştiği açıkça ortaya konmuş. türkiye'den pkk'nın değil kürt halkı'nın nasıl göründüğüne bakmak sanırım bugün yapmamız gereken en önemli şey. çünkü kürt ve kürdistan korkusu ile yaşamak, bu potansiyel devleti hiçe saymak yapılabilecek en büyük yanlışlardan biri.

    üç maymun politikasında ezberin bir şekilde bozulacağı anlaşıldı geçtiğimiz dönemde. çünkü statüko kendini yenilemek adına yanlış bir adım attı ve hrant dink'in ölümüyle başlayan süreç türkiye'de aydınların cesaretlenmesi açısından yararlı; ancak bu işe yüreğini her iki tarafın sevgisini de taşıyarak koyan dink'in ölümü bakımından dramatik olmuştu.

    aslına bakarsanız mezapotamya'da durum türkiye'de olduğundan o kadar da farklı değil. halk her daim söylenenlere, bildirilenlere inanmak durumunda. yıllardır farklı rejimlerin ve baskın ideolojilerin altında ezilen ve kimlik bunalımı yaşayan insanlar seçemeyecekleri kaderleriyle baş başalar. şimdilik bir bekleme sürecine girildi denebilir. özellikle israil ve gazze'deki dramın (her zaman olduğu gibi masum sivillerin öldürüldüğü o savaşın) etkileri dünyayı sarstı. ekonomik buhran için obama'nın çözüm paketi beklenirken bölgenin emniyet amiri edasıyla takılan abd'nin bu konudaki jet politikaları da önem kazandı.

    sürece bir kürt'ün gözünden bakalım. bir yanda sosyalist jargonu kullanıp sözde halkçı duruşuyla kürt milliyetçiliği ve feodal düzeni tetikleyici konumuyla pkk var. pkk her ne kadar abd tarafından özgürlük savaşçısı olarak adlandırsa da özellikle alt ve orta sınıf kürt'ler muhtemel bir feodal devlet düzeninin onları beklediğinin farkındalar. zaten bu bölgede türkiye'ye rağmen ne yazık ki bu vatandaşların bahsi geçen düzene dahil olduklarını görmemek için başbakan ya da general olmak lazım.

    bu bölgedeki insanların siyasetçi olarak gördüğü şahıslar çoğunlukla bölgenin toprak ağaları. hangi partiden olurlarsa olsunlar, bu insanlar millet vekili olma potansiyeline sahip olduklarından aday gösteriliyorlar. kürt ve emekçi iseniz temsil edilmeniz mümkün değil doğal olarak. bölgeye giden diğer millet vekilleri de çoğu zaman kendi ekmeklerine yağ sürmeyi, ittifaklarla meclise kapağı atmayı planladıklarından süreç her daim halkın acı çekmesine neden olacak biçimde işliyor.

    tsk ise özellikle star haber'i bugünlerde basın organı olarak kullanıyor. her daim ötekileştirme politikasını destekleyen tsk sözde bütünleştirici bakış açısıyla, türkiye'nin en çok izlenen haber bültenini satın almışa benziyor. burada yılmaz özdil'in ve sözde eleştirel, özde fena halde emin çölaşanvari tutumunu değiştirmiyor.

    kürtler ise ağalarıyla aynı masalarda oturan millet vekillerinin, medya patronlarının seçimlerine mahkum ediliyorlar ve yine bir halk kaderini zar atarak belirliyor.
  • kafkaslardan ve balkanlardan gelen azinliklar neden sorun cikartmaz, diye bir soru sorulur genelde. mesela cerkesler ya da lazlar neden sorun cikartmiyor, diye sorulur. cerkesler ve lazlar genel olarak sunni muslumandirlar. boylelikle otoriter devlet yapisiyla ortusur bir zihniyete sahiptirler. bunun yaninda yerlesik olmalari da osmanli'yla iyi anlasmalarinda etkili olmustur. butun bunlara ek olarak yasadiklari cografyalarin ekonomik gelisime uygun alanlar oldugu soylenebilir (belki dogu karadeniz icin soylenemez). peki kurtlerle ne farklari vardir da, bugun kurt sorunu diye bir seyden bahsederken laz sorunu ya da cerkes sorunundan bahsetmiyoruzdur.
    efendim, kurtler bu topraklarin otokton halklarindandir. yani binlerce yildir bu topraklarda yasiyorlardir (tipki ermeniler gibi). bu durum onlarin anadoluya goc eden halklardan ayri bir kimlik kazanmasina sebebiyet vermistir. ayrica cerkes ve lazlar, turklerle girdikleri etkilesim sayesinde yavas yavas asimile olmuslardir. bunun sadece dillerin yaygin olarak kullanilmayisindan da gorebilirsiniz. diger taraftan kurtler halen dillerini yaygin bir bicimde kullanmakta ve kulturlerini on plana cikarmaktalardir. sanirim dini inanclari acisindan da biraz fark var ancak o konuda pek bilgili olmadigimdan bir sey soyleyemeyecegim. butun bunlara ilaveten kurtlerin yasadiklari bolgelerin ekonomik olarak elverissizligi kurt sorunu diye tabir edilen seyin ortaya cikmasinda etkili olmustur.
    tabi burada asiretler ve devletin cikar iliskilerini goz ardi etmemek de gerekir.

    velhasil kelam, kurtlerin kimliklerini bu kadar one cikarmalarinin baslica sebebi otokton olmalaridir. ayrica riza nur bile kurtlerin (hatta alevilerin) azinlik oldugunu itiraf ettikten sonra, milliyetci insanlar kurt diye bir milletin olmadigini nasil soyleyebiliyorlar, inanmak guc dogrusu.

    (bkz: alevi/@okuz)
    (bkz: kurtler/@okuz)
    (bkz: azinlik bilinci/@okuz)

    kotulenmis...
    alcaklara kar yagiyor usumedin mi
    sen bu isin sonunu dusunmedin mi?
    http://icmihrak.blogspot.com/…sumedin-misen-bu.html
  • çözümüne dair akla mantığa sığmayan önerileri hayretlerle gözlemlediğim mevzu. her iki tarafın da yalan yanlış algılamaları sebebiyle öyle veya böyle ülkedeki terörizm hadisesinin bel kemiği. (meramımı anlatmak için bana şu "iki taraf" lafını kullandırtanların suratına tüküreyim bu arada)

    doğu anadolu, bilhassa güneydoğu anadolu'daki seçmen yapısının malumunu vermek lazım önce: yüzde 70'e yakın, tüm cumhuriyet tarihi boyunca gözleri sözde temsilci partiler tarafından kör edilmiş şu anki dtp(hadep ve sairi partinin dönem itibariyle genel adı) destekçisi kesim ve geri kalan 30 a yakın dilimle tamamen aşiretler üzerinden dönen, parti ya da ideoloji değil ağalarının taraftarı olan akp seçmeni.

    hem bölgede yaşayanlar olsun, hem diğerleri olsun, kürtlere belletilen kelam şu gelegelmiş son yıllarda:

    -bölücü terör örgütü konusunda-

    "biliyoruz ki; bölge halkının demokratik seçimi dtp'dir.(ya da daha önce muadilleri) demokrasi ilkeleri itibariyle terör örgütü sorununu bu partiyle masaya oturmadan nasıl halledersiniz ki? hatta ve hatta abdullah öcalan(ki bundan sonra zararsız olacağı iddia edilen) ile niye anlaşılmaya çalışılmasın? keza barzani'yle?"

    be bre bülbül beyinli... hala ve hala, şu son çeyrek asırda onbinlerce türk'ü çocuk-yaşlı, kadın-erkek demeden hunharca katletmiş, ülke adına her türlü güvenlik sağlama amaçlı tedbirlerin sağlanması yoluyla, 70 milyon insanın vergisiyle karşılanan milyonlarca dolar ekonomik zarara sebep olmuş, hepsini bırak(ki nereye bırakıyorsun?!), kürt-türk ayrımını türkiye cumhuriyeti vatandaşlığı nazarında ortaya çıkarmış bir örgütle mi masaya oturulacak? "ne olduysa oldu, çözüm için kürt halkını temsil adamlarla anlaşmaya mecbursunuz!" diyorsun ısrarla?

    yok yavrusu, olmaz öyle. yüzsüzlüğün bu kadarı, böyle umarsızca astar istemek olmaz!

    ***

    son tahlilde mümkün gözükmese de, ideale yakın çözüm; meseleye at gözlükleriyle bakan hem "türk" hem "kürt" tarafının, her türlü milliyetçi düşünceden arınıp, müşterek kararlar almasından geçiyor aslında. bugüne kadar "haklarınız, haklarınız!" diye dravdan fişneklenmiş, -doğu'daki birçok vatandaş gibi- eğitimsiz kürt vatandaşların terör örgütü uzantısı olmayan bir kanalla demokraside temsili elzem bir kere. "böyle geldi, böyle gider", "müdür bu!" dermişcesine temsilci sıfatıyla ortaya atılan kurum ve adamlarla değil yani... bölgeye yapılacak adam akıllı ekonomik kalkınma projeleriyle açılacak yeni bir sayfa! en az bir ermeni, çerkez ve sairi etnik köken kadar şu devlet için önemi hasıl, osmanlı'dan beri bu toplumun köklü bir öğesi olmuş ve hatta dönemin padişahı kanuni sultan süleyman tarafından devlet adına varlıklarının ehemmiyeti bildirilerle onurlandırılmış kürtlerin, kökenlerinin adının aynı cümle içinde "türk" kelimesiyle kullanılması zorunlu olmayan yepyeni bir sayfa!

    bu raddeye getirenler utansın!..
  • trabzon'un bir köyündeki şadiye yenge'yle şırnak'ın bir köyündeki asla tanışmamış ve tanışmayacak rojda nine'yi birbirlerine düşman etmiş sorundur. çıkmaz ki onlar hiç doğdukları köyden; şadiye yenge annemin yengesidir, rojda nine'nin ismini ben koydum.

    on iki yaşlarındaydım trabzon'a gelen iki şehit arkadaşın cenazesiyle sarsıldığımda. annemin kuzeni, hem anneannemin hem dedemin yeğeni, çocukluk arkadaşımın babası... zaten her yitip giden birinin abisiyken diğerinin sevgilisi, öbürünün oğlu, berikinin can dostu değil miydi? gümrük memuruydu bizimki, görevi için son kez gidiyordu doğu'ya arkadaşıyla beraber çevrildiğinde. öyle tarif edilmez bir acı vuruyor ki yürekleri kara haber tez düştüğünde, çok başka bayrağa sarılı cenaze karşılamak. hiç bilmediğiniz bir yerde, hiçbir alıp veremediğinizin olmadığı insanların toprağında kafasına sıkılan tek bir kurşunla yere seriliyor evladınız. sorsak trabzon'daki acılı köye, azıcık yağları, kaygısız başlarıyla tamahkar, devletten hiçbir şey beklemeden, hiçbir şey de görmeden ama doğalarıyla barışık ve mutlu ama umutsuz, doğal ama ucuz hayatlarında yuvarlanıp giderlerdi daha yıllarca... gıklarının çıkacağı yoktu. yıllardır hiçbir yatırım gelmeyen köylerinde vatandaşlık görevi icabı bir oy, bir de vergi verirlerdi ya usulden, iş oğul vermeye gelince yıkıldı tüm köy. oğulların kurban olarak verildiği zamanlar asırlar önce değil miydi ya, yıllardır hiç aksatmadan kesmişlerdi de kurbanlarını. ama, ama... ne tarifsiz büyük acıdır allah'ın canlarına reva gördüğü... neden?

    gelen cenazenin çorabının içinden altın künyesi çıktı. yolda çevrilip soyulma ihtimallerine karşı onu gizlemek istemişti belli ki, yeni almıştı künyesini, ama can gitti, altın künye hala oğlunun bileğinde baba acısının nişanı miras olarak bugün. oğlunun doktor olduğunu göremeyecekti... en kötü ihtimalin kendi başına gelmeyeceğini sanmıştı o da, o namlu kafasına tutulduğunda o dönüşsüz ölüm yolunda ne hissetti? iki evladı da onlarındaydı otuz iki yaşında şehitler listesine bir istatistik olarak geçtiğinde. benim hayatımda çok önemli yeri olan bir insan değildi belki, ama o kadar etkilenmiştim ki o cenazede, o kadar ağır gelmiş ki şahit olduğum acının yükü, çocuk aklımla "onu geri ver de beni al allahım" diye saçmasapan yalvardığımı bile hatırlıyorum. öyle bir kara bulut taşımıştı ki terör güneydoğu silopi'den kuzeydoğu'da ataköy'e. oğlunu teröre kurban veren babayı gördüm, cenazeler muhakkak yaşanacak da, allah bir daha öylesini göstermesin. arkadaşım babasız kaldı o gün, tam on üç yıl geçti; acısı hiç geçmeyecek ki... babasızlığının nedeni kürt sorunu'ydu, öyle dendi; oysa o daha çok küçüktü, tek tük arkadaş kavgalarından başka ne sorunu olsundu? çocukluk arkadaşım da o gün sorundan ve muhtemel ki kaynağından nefret etti. trabzon ataköy'deki feryat duyulmuş mudur silopi'den? ataköy... devlet sadece cevdet sunay'ın doğduğu evi müzeleştirmek için uğramıştı bir ara bak yalan olmasın, bir de bir şehit türbesi yapmak için geldi sonra. yine gık çıkmadı devlete. feryat duyuldu bambaşka dağlardan ama o gık sesi duyulmadı. bence duyulmalı.

    rojda'nın oğlu vurdu hasan dayım'ı. onun oğlunu vuran askerimiz de belki şehit oldu, her birinin değerli hikayeleri vardı yaşanacak, yarım kalmış sevdaları... şadiye yengem'le rojda nine sanki ezelden düşmandır şimdi. kan davasıdır bu, eve kanlı evlat gömlekleri gelesiydi hiç? horoz dövüşüdür iki kardeş horoza oynatılan, daha ne kadar tempo tutacağız iki taraf da bu garabete? yok mudur bir çıkar yolu, hiç mi çıkmaz bu sokak barışa a canlar? kurulan binlerce aile var, barışsak ya artık... ha? şadiye yengem'le rojda nine için çok geç, çocukları için de öyle... da, ya torunları? torunlarının torunları da mı düşman olacak? kürt halkı berisinde ilerisinde sorun, terör gibi kelimelerden ne vakit ayıklanacak? acı eşiği aşıldı, anaların istatistiklere +1 verecek evladı kalmadı gayrı, çoktan kurudu anneannemin gözyaşları. büyüdüm ben çok fena, fena dünyayı gördüm, gün görmemiş çocuklara babaları öldürüldüğünde verilense aynı cevap, ben büyürken katbekat büyüdü. lanet olası... kürt sorunu... muktedirlerin içten pazarlıklı hesaplarının yıktığı yuvalar, düşürdüğü ateşler yeter artık. yeter.

    ataköy'ü silopi'ye, maviyi yeşili dağa taşa düşman etmiş sorundur kürt sorunu. adı batsın.
  • mithat sancar'ın "kürt sorununda çözüm umudu" başlıklı bugünkü yazısında georg simmel’in "öncesizliğin ve sonrasızlığın işığında an resimleri" kitabından yaptığı o müthiş alıntıyı buraya aktarmak isterim.

    “acemi erler ağır bir sırt çantasıyla yapılan uzunca bir yürüyüşten kışlaya dönüp de sırt çantalarını indirdiklerinde, genelde hemen dengelerini bulamaz, bir süre oraya buraya sendelerler. o zaman astsubay, ‘gördünüz mü’ der, ‘insan sırt çantasına yaslanır’. insan aklına dair bildiğim bu en insani örneği yorumlamak için bir filozof mu olmak gerekir? yük sırtımızdan inince hemen dengemizi bulamıyorsak eğer, demek ki bize güven ve denge veren şey yüktü.”
hesabın var mı? giriş yap