• belki bir gün işe yarayıp hayat kurtaracak bir takım şeyler.

    misal:

    eğer insanlardan yardım etmelerini istiyorsan insanların spesifik özelliklerini kullan. mesela " hey sen yeşil tşörtlü!" gibi. bu insanların yardım konusunda aktif olmalarını sağlayıp izleyici olarak kalmalarını zorlaştırır.( "şş dombili!suratıma bakıp durma! sana diyorum sana. bi el at hele!" demeyin elbette)

    acil durumlarda altın 3 kuralını unutma(bünyeye göre değişmekle beraber):
    -3 dakika havasız ortamda(bir çığın ardından kar altında kalmış olabilirsin)
    -3 saat korumasız, barınaksız halde
    -3 gün susuz
    -3 hafta yiyecek olmadan yaşayabilirsin.

    tek başına heimlich manevrasını nasıl yapacağını öğren

    yanan bir binadaysan yere yat çünkü nefes alınabilecek hava zemine yakındır.

    erkeksen ve bir hamilelik testi çubuğuna (adını bilmiyorum ama kesin bu değildir) işersen ve sonuç pozitif çıkarsa çok düşük de olsa testis kanseri olma riskin var. daşşak geçmiyorum lan!

    fotoğraflarda sadece tek gözünde kırmızı göz oluşuyorsa retinoblastoma yani retina tümörü olma ihtimalin yüksek.

    dağ başında susuz kaldın ve etrafta hiç su kaynağı yok. sakın aman yukarılara çıkıp bi sağa sola bakayım deyip gözünü kayalıklara, tepelere, dağlara dikme. inebildiğin kadar aşağı in, hem enerji tasarrufu sağlarsın ki lazım olabilir sana hem de su aşağı doğru akar unutma, su bulma ihtimalin artar.

    insanoğluna bahşedilmiş en büyük armağanlardan birisi de korkudur. eğer bir durum, bir kişi, bir nesne veya bir yer seni korkutuyor, ürkütüyor veya şüphelendiriyorsa bu hisleri görmezden gelme. suç mağdurları genelde " aslında şüphelenmiştim" veya "yolunda gitmeyen garip gelen bir şeyler vardı" gibi cümleler kurmaktadırlar olaydan sonra. tabi hala canlı iseler.

    saldırıya uğradıysan asla karşıdakinin göğsüne filan vurmayı deneme, o filmlerde olur lan. kulağa, gözlere veya gırtlak bölgesine vurmaya çalış.

    oldu ya filmlerdeki gibi araba tren yolunda kaldı ve tren geliyor. araçtan çıkıp trenin geldiği istikamette koşmaya başla, böylece çarpışma anında enkazdan fırlayacak tehlikeli cisimlerden kurtulursun.

    oldu ya soğukta dışarıda kaldın. hemen sıç! bağırsakları boşaltman lazım. şaka yapmıyorum, vücut o dışkıyı vücut sıcaklığında tutmak için oldukça fazla enerji harcıyor. lan anahtarı unuttun diye hemen pantalonu sıyırıp evin kapısının önüne sıç demedik, dağdan bayırdan bahsediyoruz.

    hadi oldu ya nükleer bir saldırı oldu ve sen "hasktir o neydi lan" diyerek atom bombasının mantarına doğru bakıyorsun. telaş yapma, kolunu yere paralel düz tut, başparmağını aç ve tek göz halde başparmağı mantarın üstüne getir. eğer o mantar bulutu başparmağından küçük görünüyorsa sıkıntı yok, ama büyükse ayvayı yedin hacı.

    mikroplardan arındırmak için suyu plastik şişede de kaynatabilirsin. susuzluktan 25 yaşında ölmek ile kanserden 68 yaşında ölmek arasında seçim sana kalmış.( plastik şişe içinde suyu kaynatmak suya kanserojen maddelerin nüfuz etmesine neden olabilir)
  • stephen appiah'ın bir zamanlar galatasaray altyapısında oynamış olması.
  • izlandada bulunan 30 adet aktif volkanın hepsinin isimlerinin kadın isimleri olması.
  • dünyada, denize sınırı olmadığı gibi herhangi bir komşusunun da denize sınırı olmadığı tek ülkenin özbekistan olması.

    edit: bilgide yanlışlık yok
    (bkz: hazar gölü)

    edit 2:
    orda, bir köy var uzakta
    o köy, bizim köyümüzdür

    lihtenştayn da varmış. referans entry (bkz: #5895727) ve bu bilgiyi benimle paylaşan ve de yanlışımı düzeltmeme izin veren ruh adam'a da teşekkürler.

    edit: hatta bu entry çok saçma olmuş ya böyle bir kavram varmış bir göz atın isterseniz sayın sözlük ahalisi
    (bkz: doubly landlocked)
  • george orwell'ın 1984'ü "basic english" ile yazmış olması.. "basic english" ingilizce öğretimini dünya çapında yaygınlaştırmak için basitleştirilmiş bir ingilizce türü. bir çok dilbilgisi kuralı ve kelime çıkartılmış, sadece "gerekli" olanlara yer verilmiş. başka bir boyutu ise bir çok kavrama, mesela özgürlük kelimesinin ingilizcesi olan "freedom" a, yer verilmemesi. buradaki amaç özgürlük kelimesini kullanımdan kaldırarak, sömürge devletlerin özgür olma taleplerini engellemek. şaşırtıcı olan ise kitapta özgürlük üzerine yapılan son derece şiddetli baskıya karşı insanların verdiği tepkiler anlatılıyor. kitapta insanların tek amacı azıcık özgür olabilmek.. bu kadar büyük bir çelişki olabilir mi? özgür olmaya çalışmak nafile bir çabadır mesajı mı veriliyor acep?
  • yemeğe tuz ile başlanırsa beyin tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde, midede mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluşturduğunu ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önlediği.
  • üniversitedeki 5. senemi yaşamaktayım ve bugün ders esnasında uyuklamaya başlamışken bir anda çan eğrisi ne amk dedim içimden. bunca yıldır adını duyduğum çan eğrisi nedir. yıllardır kullanıyorum da bir gün olsun nasıl olurda bunu merak etmem, veya bunca yıldır -lan niye çan demişler acaba diye nasıl olurda kimse sormaz. bu nasıl bir kabullenmişlik, bu nasıl bir ezber bilgidir dedim. üniversitede bunun ne demek olduğunu herkes biliyorda benden mi saklıyorlar acaba, sorsam rezil olurmuyum diye bir düşünce kapladı içimi. çareyi internetlerde araştırmakta buldum ve sonuç şu şekilde.

    istatistik alanında normal dağılım diye bir konu varmış, ve normal dağılım grafikleri çana benzediği için çan eğrisi deniyormuş. sınav geçme sistemindede bu çok güzel uygulanabiliyormuş. buymuş yani. içinde çok güzel, eğlenceli örnekleride barındıran bir konuymuş.
    (bkz: normal dağılım)

    çok iyi açıklamış, anlattığı örnekte güzel #14552988
    konuyla ilgili #22261460
  • akıllı telefonlarımızı kablosuz maus olarak kullanabilmemiz. yeni nesil gençler daha ne inlik-cinlik-itlik biliyorlardır eminim ama şu bilgi bana teknoloji adına çok fazla geldi. haliyle inanamadım, kurdum;

    adım 1) andromouse desktop 2.5 programını pc'ye indiriyoruz. (500kb'lık java dosyası, kurulum gerektirmiyor.)

    adım 2) telefona appstore'dan andromouse uygulamasını kuruyoruz. (o da minnak bi'şey.)

    adım 3) (internetiniz yoksa program bluetooth ile de çalışabiliyor. ben wireless üzerinden devam ediyorum) her iki alet de ortamdaki wireless'a bağlı iken, her iki uygulamayı da açıyoruz. (buraya kadar 10 sn sürüyor hepsi)

    adım 4) telefondaki uygulamadan "wifi" seçeneğini seçip, pc'deki programda karşınıza çıkan ip'yi yazıp, bağlan diyoruz. (bu ip de modemin ip'si. 192.168... diye başlıyor. ilk kurulumdan sonra, daha ip falan istemiyor.)

    voila! mausunuz hazır. bundan sonra kumanda kullanıyor gibi parmağınızı ilgili ekranda gezdiriyorsunuz. okulda sunum falan yaparken, elleriniz arkada pc'nizi kontrol edebilirsiniz mesela, o hesap.

    program bununla da kalmıyor, ihtiyacınız olduğunda klavye de olabiliyor. 1-2 kere kurduktan sonra da, hepsi taş çatlasın 10 sn sürüyor.

    en başta da dediğim gibi, maksat itlik olsun. kurulumu yaptım, ohannes dedim, bana yetti. ihtiyacı olan buyursun :)

    program screenshot'larımız da şu şekilde.

    program pc ekranı

    program telefon açılış ekranı

    ip bağlama ekranı

    maus ekranı

    denişik denişik ayarları

    download:

    program - pc versiyon.

    program - mobil - google play store linki

    edit: ios için;

    pc download; https://www.remotemouse.net/

    mobile download; https://itunes.apple.com/…trackpad/id385894596?mt=8
  • hakikaten ufkum genişledi, teşekkürler
  • beyaz futbol'un aslında bir futbol programı değil stand up gösterisi olduğu gerçeği.

    kanıt isteyenler beyaz futbol başlığındaki en beğenilen entry'lere bi baksınlar. hem kanıt isteyen hem de başlığa gitmeye üşenenler için ise aşağıda amme hizmetimiz mevcuttur:

    ****

    ismail kartal'ın çocuğunu bulup röportaj yapmışlar, onu yayınlıyorlar:

    çocuk : babam çok istiyordu bu görevi. hep hayalini kuruyordu, inşallah çok başarılı olucak
    rasim ozan: haaayyddaaa yani bu durumda ismail kartal ersun yanal'ın altını oymuş!
    sinan engin: ya saçmalama rasim ne alakası var?
    rasim: baksana çok istiyormuş, çocuğu söylüyor. çocuktan al haberi.

    ****

    ertem: rasim sana bir sürprizimiz var birazdan.
    rok: bana?
    ertem: evet.
    rok: valla hiç haberim yok.

    ****

    ahmet çakar: beni tatmin edin o halde.
    sinan engin: ben seni tatmin edeyim hocam.
    rasim ozan: hoğaydaaaa!
    sinan engin: o anlamda demedim.

    ****

    türkiye'nin en büyük takımının kim olduğunu tartışırlar. sinan engin ' e göre beşiktaştır bu takım. diğerlerine göre fener-g.saray at başı gider.

    ahmet çakar : söyle bakalım sinan ingiltere'nin en büyük takımı kimdir ?
    sinan engin: m.united veya liverpool.
    ahmet çakar: doğru.
    sinan engin:sence hocam beşiktaş'ın ingiltere'de dengi olan takım kimdir ? (ters köşe yapmaya çalışır. liverpool cevabı bekler)

    derken araya rasim ozan kütahyalı girer.

    - totenhaaaaam :) ( gevrek gevrek güler)

    sinan engin elinin tersini kaldırır ani bir refleksle.

    - rasim bi tane çakacam şimdi elimin tersiyle.

    ertem şener girer araya.

    - aman sinan abi yavaş.

    sinan engin: ertem özür dilesin rasim yaaa beşiktaş'a totenham diyor.

    ****

    az önce ertem '' aziz yıldırım elazığ'ı yenersek şampiyonuz dedi '' dedi. sonrada '' arkadaşlar o grafiğimizi ekrana getirelim'' dedi. ve grafik ekrana geldi. grafik olarak aziz yıldırım kafası ve yanında şu yazıyor : '' elazığ'ı yenersek şampiyonuz ''

    ****

    firat aydinus' un melo'ya kufru icin uzman görüşü alinan program.
    bu sirada ertem sener: " a. k. oğlu mu diyor yoksa a. k. çocuğu mu diyor?" diye yetkili abiye soruyor. uzman, "çocuğu" diyor.
    bunun üzerine rasim ozan:" aa öyleyse çok ağır olmuş. "

    ****

    bunlar daha hiç bi şey. ben bu başlığa bakmaya başladıktan sonra yaran inci sözlük entry'lerini okumayı bıraktım lan.*
hesabın var mı? giriş yap