• konserlerde ışıkları kontrol eden kimse. "up tıs up tıs" gibi giden bir müzikte ellerini ritme uygun bir şekilde fader'ların üzerinde gezdirebilen ışıkçı, iyi ışıkçıdır.
    (bkz: kötü tonmeister ışıkçı olur)
  • özellikle tiyatroda oyunun gelişimine uygun müdahalelerde bulunan insandır. sahnedeki "büyü"nün-ki büyünün oluşmasında geleneksel tiyatroda en önemli etkeni oyuncudur- gerçekleşmesinde katkısı oldukça fazladır. eğer ortada seyirciyi inandıracağınız, ikna edeceğiniz bir oyun varda ışık, ses, dekor tiyatronun olmazsa olmazları arasındadır. bazı avantgarde oyunları bunun dışında tutmak kaydıyla.
  • ceplerine veya pantolonlarının orasına burasına sıkıştırdıkları mandallar ve kolilerce renkli şeffaf materyal*le dolanan, genelde komiklik yapan, "bas kafayı bas"* komutundan da "1500'e 175"* komutundan da eşit derecede anlayabilen ilginç insanlar topluluğu..
    tabi kaba tabirdir, ışık şefi ya da ışık asistanı filan diye adlandırılırlar gerekli ortamlarda..
  • bu işin ustası bi amcayla konuşmuştum. dt den emekliymiş. tiyatroda ışığın önemini anlattı uzun uzun. bi de anısını: ışığını yaptığı oyunun bi yerinde şöyle bi sahne var, bi kadın sahnenin ortasına gelecek, elleriyle yerleri yoklayarak bi tabanca arayacak ama bulamayacak. çünkü yerde tabanca yok. senaryo böyle. ama bir önceki sahnede bi talihsizlik olmuş. öteki oyunculardan biri tabancayı yere düşürmüş ve farketmeden gitmiş. tabanca yerde duruyor. ışıkçı amcam balkondan görmüş tabancayı. dedi ki, " eğer o esnada ışığı sahneye yaysaydım seyirci tabancayı görecekti. kadının gelip de meydanda besbelli duran bişeyi arayıp arayıp bulamaması seyirciyi aptal yerine koymak olacaktı. ben de ışığı sahneden çektim, sade kadının yüzüne tuttum. böylece seyirci tabancayı görmemiş oldu. bu şekilde atlattık.."
  • tiyatro salonunun arkasında, genelde karartmalı bir camla ayrılmış bir odada oturan ve bir hayli kafa karıştırıcı sürüsüne bereket düğmelerle dolu masada her düğmenin ne işe yaradığını ezbere bilen, ışıkla her türlü şeyi yapan sanatçı insana verilen ad.
  • küçükken evimizin yanında olan ışık dershaneleri*ndeki görevli/bulunan herkese * annemin taktığı lakap.
    apartmanımızın asansörü sürekli arıza yapardı ışıkçılar yüzünden. çünkü üst kattaki zengin şakirt işadamı tam 3 tane dairesini bu ışıkçılara hibe etmişti , paso öğrenciler geliodu , sohbetler, maklubeler, nasihatler, bilmemneler , asansör dayanmıyodu netekim , bu sefer tabana kuvvet yapıolardı onda da merdivenlerin içine sıçıolardı.
  • samuel beckett oyunlarında her oyuncu kadar oyunu ve sözü olan, oyun ve seyir alanıyla başka bir enstrüman ve dil üzerinden etkileşimde olan oyuncu.
hesabın var mı? giriş yap