• erkeklerin kaçış cümlesi.
  • mecbur kalıp bir$ey yapmak zorunda kalırız bazen. kar$ıdakine de ayıp oluyordur. o da gözleriyle, sözleriyle bunu belirtiyordur. "yapabilecegim bir $ey yok, balıgın yagını da içeceksin; annen öyle dedi" gibi cümleler sarfedilir. bir bakıma "ben de istemiyorum ama gerçekle$mek zorunda" cümlesidir.
  • iletişimi kötüleştiren bir yaklaşım cümlesi.
    "yapmak isterdim ama gel gör ki şu şu şu sebeplerden elim kolum bağlı" diyerek olumlama yoluna gidilip daha pozitif bir etki bırakılabilinir.
  • akabinde 'ben elimde geleni yaptim' cumlesi duyulabilir.yani yeterince caba gosterildiginin ve artik yapilacak bir $eyin kalmadiginin ifadesidir.
  • her zaman her konuda (olum dıshında)yapabileceginiz birsheyler vardır olabilir.
    yeterki dushunup ne oldugunu bulabilelim
    (guzin abladan chalıntı izlenimi versede oyle degildir...bu buyuk bir iftira ve karalama kampanyasıdır)

    tabi dushunme faslı bizlere zor geldigi ichin boyle bir cumle turemish olabilir haliyle.

    (bkz: ihtimal vermem ama sana veririm)
  • moral sıfırlayıcı, tümden çaresiz bırakan cümle.
  • zorlasa bir şeyler yapabilecek olan yetki sahibi kişilerin aslında yetkilerinin olmadığını göstermek istercesine sarfettikleri, insanı sinir eden söz.
  • bunu diyen insanın illaki yapabileceği bir şey vardır, tecrübeyle sabittir. ancak bir nedenle kayaya itiyordur, inanmayınız.
  • kurumsal ibnelikler mottosu.

    efendim bir şeyin kurumsal olması, ilgili işletmenin çok fazla büyümesi sonucu yavaş yavaş derinleşen iş bölümleriyle paraleldir. ne kadar fazla iş bölümü olursa, teşebbüs o kadar kurumsallaşır. bu sebeplerle çokuluslu şirketler epeyce büyük bir organizasyon olduğu için yüzlerce farklı farklı departmanda binlerce kişi çalıştırır.

    bu kelime öbeği de bu fazlasıyla derinleşmiş iş bölümlerinde sorun yaratıyor. örneğin siz bir hak kaybına uğradınız diyelim, çalıştığınız yerde örneğin maaşınız eksik yatırılmış veya satın aldığınız ürün bozuk bir şekilde gelmiş. dolayısıyla ilgilisine bu durumu iletmek istiyorsunuz, iki örnekte ya insan kaynaklarına ya da müşteri temsilcisine ulaşmanız gerekir.

    - merhabalar x hanım/bey, benim maaşım bu ay eksik yatmış ama,
    + merhabalar y bey/hanım, şirket politikamız sebebiyle hede hödö, bahsettiğiniz tutarı size veremiyoruz
    - ama sözleşmemiz bu şekilde
    + yapabileceğim bir şey yok
    - e ama bu benim sözleşmeden doğan hakkım
    + yapabileceğim bir şey yok

    o an var ya, "sike sike yapacaksın ulan orospu/pezevenk, bu benim hakkım" diye bağırıp gırtlağını sıkasınız gelir, ama içinizde kalır. o kişi de emekçi deyip boynunuzu bükersiniz, çok kereler insanlar burada pes ederler.

    ama ben etmiyorum, çünkü bu durum kişisel bir nefretten ileri gelmiyor, bu tümce (yapabileceğim bir şey yok) bahsi geçen uyuşmazlığı hemen bireysel seviyeye indirip kişiselleştiriyor. benim, veya bu cümleyi duyan insanların öfkesi bireysel olarak o kişiye karşı değil, o kişilerin temsil ettikleri kuruma yönelik oluyor. fakat bu ünvanı taşıyan kişiler o kurum adına konuşmaktansa "benim/bizim" yapabileceğim bir şey yok diyerek uyuşmazlıktan kaçınmaya çalışıyorlar. herkes üzerinden sorumluluk atarak uyuşmazlığı bir çözümsüzlüğe itiyorlar, ve günün sonunda bazı cengaverler dava filan açıyorlar. hem kurum için hem de o kişi için en çok zarar da bu zaman ortaya çıkıyor.

    sonuç olarak;
    1- kurumsallığınızı sikeyim
    2- "sike sike yapacaksınız, sike sike"
hesabın var mı? giriş yap