• çok şanssız bir insandır. insanın bir kere ters gitmesin işi, muhallebi yerken kırılır dişi demişler ya tam öyle.
    macerası daha doğmadan önce başlar amcamın, annesinin karnında babasını kaybetmiş doğmadan babasız kalır. e böyle bir başlangıçla zaten 10-0 yeniktir. liseyi bitirdiği dönem, siyasi olayların kolkola gezdiğin arkadaşının ne olduğunu anlamadan vurulması dönemine denk gelmesi nedeniyle pek çok istediği matematik öğretmenliğinide bırakmak zorundadır. ticarete atılayım bari der ve tesisatçı dükkanı açar. kısa süre sonra işleri iyi giderken işyerinin olduğu bölgeye bir haraç çetesi dadanır. verdin vermedin olaylarından ve bölgeninde tekinliğini kaybetmesinden dolayı işler aşağı kırmızı ok şeklini alır tesisatçı dükkanı da kapatılır. sıcağı sıcağına elindeki parayla bodruma kaçar, marinada restoranı açar amcam. (o yaz sayesinde bana bir iki ay bodrumda takılma fırsatı sağlanmıştır.) açılışa bir gün kala 3 katlı restoranın 2.katında bulunan sanayi tüpü tesisatı duvardaki bütün tuğlalara gaz sızıntısı yapmış ve sabah mutfağa gelen aşçının ışık için anahtarını çevirmesiyle büyük bir patlama restoranı ve etraftaki bilumum araba ve dükkanın çamını çerçevesini patlatır. burada tekrar kaç sıfır yenik devam ettiğini hatırlatmama gerek yok artık sanırım. bir yıl çalışır ama sezon kapandığında restoran da kapanır. bundan sonra uzun bir süre benzin istasyonlarında gececilik, dolmuşlu pijama toptancılığı şeklinde işlerle uğraşmıştır. yaş ilerlediğinden çocuklar iyice büyüğünden dolayı aksiyonlu işleri bırakır. ecza depolarına ilaç taşıyan bir şirket kurarlar 3 ortak. işler süperdir, çekilen krediler 2 yılda ödenir falan, paranın kokusunu alan ortaklar hop amcamı şutlarlar. sinir stres yapar başı ağrır gözü ağrır. bir iki gün hasta hasta yatar dayanamaz doktora gider. göz kanseri teşhisi konulmuştur amcama iki hafta içinde, ameliyatla tek gözü alınmak zorunda kalınır. (yerine süper bir yapma göz takmışlardı hiç birşey anlaşılmıyor, cidden bak tebrik ederim adamları.)
    para yok pul yok, ameliyattan kalma borç var, sigorta maaşının bir kısmı icra yoluyla alınıyor falan bu yüzden. 1 yıldır falan sakin sakin takılıyordu amcam. bitti mi peki? hayır..
    dün aradı amcam, şirket onun müdür olduğu dönemden 2 ay dahil, 3 yıl boyunca naylon fatura kesmekten ceza almış. amcamın ne naylondan ne de faturadan haberi yok tabi. dava sürüyormuş ama amcama da kaldığı süreden 30bin lira fatura çıkabilir.
    evet sözlük, belki bitmedi ama devamıda belli gibi sanki...
  • tuhaf bi' şey oldu bugün, amcam öldü. (n'olur kızma, yazmazsam uyuyamam.)

    ben, patronuma ekibimin yaptığı son işi gösterirken son nefesini vermiş, ama bundan benim haberim yoktu.

    kendimle gurur duyarak aşağı indim ve patronun verdiği önemsiz revizeleri ekibimle paylaştım. mutluydum amcamın öldüğü saatlerde: bir işim, bana saygı duyan bir ekibim, beni seven bir ailem vardı.

    amcam yine de öldü.

    öleli tam on iki saat oldu. o benim kahramanımdı ama bunu hiç bilmeyecek.

    içimden bir ses gerçeği söylemelisin diyor bana...

    onu yıllardır görmüyordun. haberi aldıktan sonra ucuz şarap satan marketler zincirine gittin, ama yolunun üzerindeki market indirim havasında değildi. bu yüzden iş yerine daha yakın ama evine daha uzak olan ikinci markete koşturdun (küçük hesaplar her durumda yapılabilir demek ki.) ve on liralık bir şarap ve iki bira aldın. kapıyı açan kızın "selam baba" dedi (ama bunu türkçe söyledi.) "merhaba kızım" dedin ve içeri girdin, hatırla.

    yemekte pek konuşmadın, çünkü amcanı düşünüyordun. sonra odana çekilip düşünmeye başladın. amcanı yıllardır görmüyordun evet, ama yine de kahramanındı hala. çok içiyordu, iki tane karı boşamıştı, tövbe etmiş ama bir yudum rakı için satmıştı cenneti dayanamayıp. (kimin umurunda.)

    seviyordun onu, itiraf et. (akciğerindeki kansere rağmen seviyordun.) yarın abdest alıp cenaze namazını kılman gerektiğini bile bile sırf onun şerefine sarhoş olmak istedin. boğazına kadar çamura batmak istedin, çünkü aile denen cehenneme başka türlü katlanamayacağını hissediyordun. ama amcan öldü. öğle namazından sonra, "cenaze namazı nasıl kılınıyordu" diye düşünen bir sürü ahmağın arasında amcanı toprağa vereceksin. (amcandan söz ediyoruz, allahın belası bir yazar değil konuştuğumuz kişi)

    biliyorum ölmeyeceksin. amcanı toprağa gömüp karının koynunda ağlayacaksın biraz ve "hayat işte" diyeceksin. "bastığımız toprak kadarız hepimiz."

    sonra devam edeceksin yaşamaya. amcan öldüğüyle kalacak.

    birileri yetinmekten, birileri cennetten, birileri de mevsimlerden ve kitaplaran filan söz edecek. ama sen hep bileceksin, senin bildiğini hep bileceğim ben.

    korkma, ben hiç ölmeyeceğim.
  • bugün itibariyle benim bu.
    jim morrison'la aynı gün doğan bir yeğenim var artık. e haliyle zor olacak ama pek bi rock'n roll olacak!
    o zaman, let it roll baby roll, let it roll baby roll, let it rooooooll, all night long!!!
  • bilemem neyin kimin yarısı ama ne zaman içsem aklıma gelir.

    hala dayı teyze ayıkken bile gelmiyor aklıma ama amcam...
    yaşadığım hayatı en çok eleştirmiş, aşkları peşinden gitmiş, maddi zorluklar çekmiş, hor görülmüş, ailede istenmeyen adam olmuş, başka marka/model arabaya binmemiş, rakıdan başka bir şey içmemiş vosvos sevdalısı bir edebiyat öğretmeni.

    toprağının anasonu bol olsun. bu akşam çınlatıcam yine kulağını.
  • yaş ilerledikçe, abilikten sonra terfi edilen sıfat. yalnız buradan uyarıyorum; bana ilk amca diyen çocuk arkadaşı tokat manyağı yapacağım.
  • amcalarımın en küçükleri` :buraya küfür gelecek`, dedem ve babannemle kalıyordu.
    dedemin* vefat ettiği sabahı, kanepede çenesi bağlanmış, şişmesin diye üzerine bıçak konulduğu sularında, dedesinin ellerini tutmuş, boğazı düğümlü, ağlayan bana, yaklaşıp şu soruyu sormuştu;
    -yeğenim sen bilirsin, şimdi dedenin maaşını almak için ölüm kağıdını alıp nereye vericem?

    en büyük amcam* dedemin hasta yatağında bana defalarca arattığı amcamdır.
    arayıp son kere görmek için yalvardığı amcamdır.
    "gelemem baba, işlerim var." tarzı bir cevap her seferinde. fabrikalarını bırakıp gelememiştir.

    öyle hayırlı evlatlar ki. tahmin edersiniz ki bir o kadar da hayırlı amcalar.
    devran döneli uzun zaman oldu. bunları hiç unutmadım.
    o yüzden babamın kardeşi var ama benim amcam hiç olmadı.
  • bugün kaybettiğimdir.

    sadece amcamı değil, idolümü, rehberimi, kahramanımı, her şeyimi, babamı kaybettim.

    hayatımda o kadar büyük bir yeri vardı ki, içimde oluşan bu boşluğu asla dolduramayacağım.

    hayatın sayısız zorluklarına göğüs germiş, dimdik ayakta kalmış bir insan, basit bir kanser hücresine yenildi bugün.

    hayat çok acımasız çoğu zaman.

    kahrolsun bağzı şeyler.
  • yaklaşık bir ay önce caddenin karşı kaldırımında gördüm amcamı. bir elektrikçiden çıkıyordu, arabası da dükkanın önünde bagajı açık duruyordu. belli ki elektrikle ilgili bir tadilat vardı ve malzeme almaya gelmişti. üşengeçliğime geldi karşıya geçip "amca hayırdır" falan demedim, oturduğum yerden izledim. o da zaten dükkandan çıkıp, bagajı kontrol ettikten sonra atladı arabaya gitti. beş gün önce, sabah 11 civarı babam aradı. sağolsun direk konuya girdi " acile gel" dedi. hayırdır dedim ama bir yandan da kendime teselli veriyordum - oruç ağır geldi herhalde, hastaneye kontrole gitti, telefon edebildiğine göre önemli bişeyi yoktur- diye. fakat o öyle bişey söyledi ki hala kulaklarımda "amcan vefat etmiş", öyle kaldım. hastalanmamış, kaza geçirmemiş, fenalaşmamış en beteri olmuş bırakmış gitmiş bizleri amcam. sadece neden diyebildiğimi hatırlıyorum. bildiğimiz kadarıyla bir hastalığı yoktu, o yüzden herkes gibi ben de şok oldum. yolda giderken de kafamda hep aynı soruya cevap aradım, ne olmuş olabilir? acile vardığımda amcamın ölümü kadar içimi acıtan tek şey babam ve amcaoğlumun çaresiz, sessiz gözyaşları oldu. benim de onların çaresizliğine ortak olmam uzun sürmedi. öğrendim ki, sabah kendi ayaklarıyla çıkmış evden amcam, bir kaç gündür halsizmiş, öksürüyormuş. bir önceki gece de hastaneye götürmüşler, nefes almakta zorlandığını söylemiş, oksijen verip göndermişler. o günde daha detaylı muayene için sıra aldırmış, giderken de kimseyi istememiş yanında, tabi kimsenin de aklına böyle bişey olacağı gelmediğinden üstelememişler. muayene için sıra beklerken fenalaşmış, acile getirmişler ambulansla, fakat kurtarılamamış. cenaze işlemlerinden sonra sıra tanıdıklarının, sevenlerinin amcamın ne kadar iyi yürekli, ne kadar mükemmel bir insan olduğunu anlattıklarını duyunca yine aynı çaresizlikle gözlerim yaşardı. ben ilk defa bir mahelledeki çocukların kendi amcaları gibi benimsedikleri birinin arkasından hıçkıra hıçkıra ağladıklarını gördüm. o, ölümün ne olduğunu bilmeyen çocuklar zır zır ağlıyorlardı. çocuklardan tutun hayvanlara kadar herşeye iyi niyetle yaklaşırdı amcam. herkesin de dediği gibi beni çok severdi amcam, ben de en az onun kadar severdim tabi. şimdi adımın kısaltmasından uydurduğu kelimeyi uzun hava gibi çığırması kaldı kulaklarımda, caddenin karşısında görüp yanına gitmemenin pişmanlığı kaldı, tam da askere gidecekken doyasıya sarılamamanın özlemi kaldı içimde. ilk defa iyi insanların bu dünyaya fazla olduklarını düşünüyorum, iyiler fazla yaşamaz diyenlere de şimdi hak veriyorum.
  • yalnızca bir tanesine sahipseniz, siz de onun için gerçekten bitanesinizdir.. herzaman da bunu hissettirendir..

    ayrı sehirlerde olmamız sebebiyle telefonda "alodan" sonra söylediği ilk kelime asla "nasılsın"değildir.. istisnasız diyalog şudur:

    a: alooo.. gönül işlerinin özetini alıyim hemen..
    b: merhaba amcacım nasılsın?
    a: evet dinliyorum..

    candır ya..
  • 5-10 yasindaki kucuk cocuklarin size abi yerine amca demesi yaslanmaya basladiginizi gosterir.
hesabın var mı? giriş yap