• evet biraz yorgun geliyordu sesi. distopik bir film gibiydi. tüm ihtişamıyla duomo... koca meydan boş. tek başına bocelli. "bir umut" diye dünyaya sesleniyor.

    şimdi, gözünüzü bağladıklarını düşünün. dünyanın en ünlü katedrali denilen bir yere götürüyorlar ve diyorlar ki " insanları hızla öldüren bir virüs var. kimse evden çıkamıyor. buradan şarkı söyleyerek dünyaya seslenir misin? belki bir umut olur".

    zor değil mi?

    tanım : yaşayan en iyi tenor seslerden biri olan bocelli'nin yine dünyanın en ihtişamlı katedrallerinden biri olan duomo'dan tüm insanlığa moral konseri vermesi. nesilden nesile anlatılacak bir anı.

    edit: imla
  • ani ani gezdiren adam..
    haberi yok, anneannemlerin bahcesindeki dut agacina tirmandigimdan, dedemin kedilerine sut verdigimden, dedemle diktigimiz adimi tasiyan cam agacindan, yatmadan once terliklerimi duzgun koymami soyleyen anneannemden, kuyudan su cekerken soyledigim sarkilardan..ve belki de simdilerde benim yasadigim melodramdan.
  • andrea bocelli'yi çok severim. "ahh imkanım olsa da onu canlı canlı dinleyebilsem, izleyebilsem." diye hep içimden geçirip bir yandan da konser videolarını izlerdim. günlerden bir gün türkiye'ye geleceğini öğrendim sonra. ama o kadar geç öğrendim ki neredeyse tüm biletler bitmiş, kalanlar ise almaya gücümün yetmeyeceği cinsten. gerçekten çok üzüldüm, resmen içimde ukte kaldı gidemedim diye.

    neyse, aradan birkaç ay geçti. derken günlerden bir gün yine çalışırken kahrolası ve iflah olmaz bir eli olduğum için bir yandan da andrea bocelli dinliyordum. yanımda oturan arkadaşım bir şey sormak için masama geldi, ne çaldığına bakmak için ekrandaki youtube sekmesini açtı. sonra aramızda şöyle bir diyalog gelişti:

    - aa andrea bocelli mi dinliyorsun?
    -evet. sen nerden biliyorsun andrea bocelli'yi? (sanki adam az bilinen bir ünlüymüş gibi sormadım tabii bunu. sormamın sebebi aa diye şaşıran arkadaşımın yalnızca pop ve elektronik müzik dinleyen bir adanalı oluşu.)
    - biz onun konserine gittik yaa. (burada arkadaşımın onun müziğini hayatında bir kez bile dinlemeden konserine gidebildiğini duyunca kalbime burgulu demir saplanıyor.)
    - yapma yaa, çok istemiştim ben de gidebilmeyi; ama gidememiştim. siz nasıl bilet buldunuz?
    - yaa o akşam galatasaray'la beşiktaş'ın maçı vardı. bizim fanatik bir arkadaşımız maçı unutup konsere bilet almış. maçla çakışınca konseri tercih etti, biletleri de bize hediye etti. (az önce saplanan demir şu anda bir el yardımıyla döndürülmek suretiylen kalbimin derinlerine gömülüyor.)
    - vay bee, ne şanslıymışsın gerçekten. kim bilir kimler sizin yerinizde olmak isterdi. neyse, hoşunuza gitti mi bari?
    - valla ben ilk defa orada dinledim adamı, resmen ağzım açık kaldı. ama en güzel de şeyi söyledi, hani var ya bir şarkısı maaarrkk maaaarkk mis gibi eviniiizz, maaarrk maaarrkk parlasın tertemizzz. maaarrkk, hoş geldiinn maaarrk!

    allah belanı versin fakirlik :(
  • salonun en dandik yerindeki biletleri bile 250 liraya satılan tenör. sonra neden türk halkı kaliteli müzik dinlemiyor??? nasıl dinleyelim amk şimdi sinirden demet akalın ve serdar ortaç'a vericem kendimi.
  • türkiye'ye gelmesi durumunda konserine gidip kendimi jiletleyeceğim üstad.

    (bkz: babaya selam jilete devam)
  • kör olduğunu öğrendiğim zaman, bildirdiğim pek çok arkadaşım gibi beni de hayretler içinde bırakan tenor. pek çok fotoğrafının ve video klibinin olması ve bunlarda son derece gören bir kişi gibi lanse edilmesi belki de insanlarda bunun aksine dayanan bir inanç geliştirmiştir. bilinmez. lakin günümüzün en başarılı ve güzel seslerinden biri olduğu gerçektir.
  • bu sese ortalama diyorsanız, owencan olsanız bile çarpılabilirsiniz. dikkat etmek gerek :)
  • senelerdir acaba dünya gözüyle görüp, dinleyebilecekmiyim diye merak edip, ardından 2014 te istanbul'da vereceği konserin biletini çıkar çıkmaz aldığım ve sabırsızlıkla konserini beklediğim tenordür.
  • muhtemelen sesi, tanrı tarafından insanlığa bahşedilmiş en güzel seslerden biri. kendisinin ne kadar muhteşem bir tenor olduğunu sarah brightman'la yaptığı con te partiro düetini dinleyip anlayabilirsiniz.

    ben özellikle i found my love in portofino yorumunu çok beğeniyorum. o nasıl bir ses tonudur, nasıl bir kusursuzluktur. dinlemesi epey bir keyifli.
  • türkiye'ye gelmediğini bildiğim için, geçen yaz sırf konseri o tarihte olduğu için, ölmeden bir dinlemek lazım mantığıyla italya'ya tur ayarladığım, ve romanın ilk gününü ,konser için lajatico kasabasına gitmek uğruna heba ettiğim, ve kendisinin tam da 6 ay sonra türkiye'ye geleceğini öğrendiğim sanatçı. sonuç; halen pişman değilim, çünkü lajatico sanatçının memleketi olup, görülmeye fazlasıyla değer bir yerdi. ve atmosfer, bir daha herhangi bir konserde göremeyeceğim bir atmosferdi. dünyanın her yerinden binlerce kişinin, bir kasabanın asfalt yolunda, ünlü tenörü dinlemek uğruna kilometrelerce yürüdüğünü göreceğimi sanmıyorum istanbul'da. istanbul'da da yine gidilir, yine dinlenir.
hesabın var mı? giriş yap