• burada sorun acı çekmek ve hüzünlenmek değil, hüzünle başa çıkma şeklidir. acı ve hüzün, blues'u doğurmuştur mesela, neşet ertaş dinlediğinde de aynı hüznü hissedersin, hüzünden bir sentez çıkar, ruhunu okşar.

    arabesk ise, mağduriyetten gizli bir zalimliği saklı tutmaktır, içe ya da dışa, kolunu jiletleyen adam, başkasını da jiletler. 80'lerdeki arabesk furyasındaki filmlere bakarsanız, ister orhan gencebay'ın hülya avşar'la olan filmi, ister küçük emrah'ın filmleri, hep bir acıdan mağduriyet ve ötekinin sahip olduğu zenginliğe yabancılaşmiş bir nefret törürsünüz, açık ya da gizli. arabesk, mağduriyet değildir, mağduriyetten gücünü alan zalimliğin pasif halidir, bu yüzden iğrençtir.

    çünkü birisi, iyi bir yere gelmişse hep çalmış çırpmıştır, güzel bir kadınla beraberse kesin şerefsizin önde gidenidir, yavşaktır, bir doktor, mühendis ne bileyim ortalama üstü bir yere varabilmişse, ailesi destek olmuştur, bundan ötürü de suçludur. suçludur çünkü birincil karakter, acılar çekmiştir. "biz sizin gibi yüksek topuklu kadınları kolumuzda gezdirmedik ...na koyayım, bir soğanı kırıp yedik" gibi saçma sapan laflar fırlayabilir mesela içsesten. aslında burada, mutsuzluğun faturasını, iyi ya da kötü ayırt etmeksizin mutlu olan herkese kesmektir. bu kötülüktür arkadaşlar, hiçbir çekilen acı, bu kötülüğü haklı kılmaz.

    hem arabesk, gücünü sadece mağduriyetten almaz. toplumsal bilinçaltındaki "başkasının malına konma, başkasının karısına konma" gibi travmalardan da alır. ağa maraba ikiliğini, yani olabilecek en zararlı feodal bilinçaltını taşır muhteviyatında. hep bir sitem vardır, kadere sitem, arabeskte kadere karşı bireyin gücünü göremezsiniz. kadere karşı sürekli bir söylenme, bir atarlanma, ve aslında kendisini mağdur hale getiren mazlumun zalimleşme hevesinin kursağında kalmasındaki ezikliği görürsünüz. mazlum olduysan, zalim olmamayı seçebilir, acıyı onurlar sırtlayabilirsin. hayır, arabeskte düşünce şudur. "herkes çalıp çırpıyor, kazandıkları çalıntı, güzel olan her şey zalimlikle ve haksızlıkla elde edilmiştir, o halde her şeye isyanım var, ama fırsatını bulursam ben de zalim olacağım çünkü mazlum olduğum her gün, mutlu ve keyifli vakit geçiren çiftlerin, birbirini severek el ele tutuşan sevgililerin, yaşamını düzenini kurmuş mutlu mesut insanların, okumuşların, doktorların, mühendislerin, ingilizlerin, falanların, filanların suçudur". velhasıl siz, acı edebiyatı yapan arabesk şarkıcıların o avamlıklarının, o isyankar dürtüsel bozukluklarının parayı bulunca geçtiğini gördünüz mü? göremezsiniz, o iç huzur, para ile satın alınabilecek bir saadet değildir çünkü, yatların, katların olur, ama adam gibi yaşamak, adam gibi hayatın sorumluluğunu alıp hasetle hayatla didişmeyen bir stabiliteyi gerektirir. arabesk kültür ve yarattığı profilde olmayan şey budur.

    mağaradan çıkıp geldiysen, şehirde dişini sıkar şehirli olabilirsin mesela? hayır, arabesk düsturda bu olmaz. "ben mağaradan geldim, siz şerefsiz şehirliler, istanbul'da herkes zengin avradını s....im" gibi bir düşünce, bir dürtüsel davranış bozukluğu söz konusudur.

    bakın burada enteresan bir şey var. kültürle ilgili bir şeyden sözediyorum. mesela iki toplumdan örnek vereyim. çin ve kuzey afrika. eğer söz konusu mazlumluksa, emin olun çin halkının kuzey afrikadan pek bir aşağı tarafı yoktur, aksine daha büyük toplumsal travmalar söz konusudur. ama siz, gittiği yerin dilini öğrenememiş, oraya uyum sağlayamamış pek çinli göremezsiniz. istatistiğe vurduğunuzda batılı ülkelerde suça karışan çinlileri istatistiki noktalarda bulmak, samanlıkta iğne aramak içindir. ama kuzey afrika için aynı istatistikler söz konusu değildir. buyrun, emperyalist sömürge olmak ise mesele, ingiltere, çin'in birkaç yüzyıl kenevirle uyuşturup etinden sütünden faydalanmıştır. fakat bazı şeyler kültüreldir, çin'de olmayıp kuzey afrika'da olan şey işte bu arabesk kültürdür. o yüzden bugün çin, yaşadığı tarihsel yıkımlara rağmen dünyada abd'nin tüm dış politikasını göz önünde aldığı ülke iken, kuzey afrika, etkisiz elemandır.

    arabesk kültürün muhteviyatında kötülük vardır, bu, içselleştirilmiş bir ağa-maraba ikiliğinde insanın ancak ya maraba, ya ağa olabileceği kabulünden ileri gelmektedir. arabesk kader değil, bir seçim ve beraberinde gelen ruhsal rahatsızlıktır.
  • asıl anlamıyla çeşitli batı ve doğu anlayışlarının sentezi. müzikte ve diğer sanat dallarında da arabesk sentez dönemleri bulunur

    bizdeki yaygın kullanımına gelince:
    arabesk müzik: arap müziği benzeri çalgılarla türkçe yorumlar, içki-aşk konuları ağırlıkta
    batıdan arak giyim ve doğulu zihniyetin aynı evde yer alması.
    ata erkillik.
    umursamazlık.
    gevşeklik.
    tembellik.
    kural tanımama, saatlere uymama.
    erkeğin avrupai tarzda eğlenmesi yanında kızların evde oturması, oturmayana yapılan yakıştırmalar.
    trafikte abuk sabuk hareketlerin marifetten sayılması.
    batıya doğru bakarken geri geri doğuya kaymak.
    batılı olmayı da marifet saymak, özünü bilmemek
  • 80 sonrası vahşi kapitalizmin bu coğrafyaya çöreklenmesiyle saf hali özlenen bir hale gelen olgudur. en azından samimi bir tarafı vardı arabeskin ilk çıktığında. kırsaldan göç eden insanların dili olma konusunda da yetkindi.

    yıllar sonra o göç edenlerin çocukları yarı şehirli yarı köylü sosyo-psikolojik bir mutanta benzemeye başladı. arabesk kültür bencillikle yoğrularak para kazanmanın her yolunun meşru görüldüğü bir ortamda ruhunu kaybetti. arabesk sinema "demode" oldu. türk halk müziği motifleri süslemelik olarak kaldı. bir zamanlar "yeter ki sen mutlu ol" denilen sevgiliye siktir çekildi.

    egolar şiştikçe şişti. dünyayla ilişkisini aciz bir kul olduğu temeline dayandıran arabeskçi dünyanın merkezine yerleştiğini zanneden fantezik bir karaktere dönüştü. kısacası orhan gencebay gitti ismail yk geldi. ferdi tayfur gitti mahsun kırmızıgül geldi.
  • gündüz sokak köpeklerinin gece ise şarapcıların mesken tuttuğu, basket potasının mahallenin serserisi ismet tarafından asılmak suretiyle kırıldığı, belediyenin bile park olarak benimsemediği yeşillik içinde kırık bir bank üzerinde gidenin arkasından bakakalmışların, eve dönüp baba'dan "nerdeysen bir haber gönder, diğer yarım yanında kalmış"* dinleyerek teselli aradıkları bir kültür.

    seversen dinlersin eyvallah, sevmezsen oo bekçımas hizinadı beybe yee.
  • hep söylenen şeydir.."1980 sonrası başlamıştır" denir arabesk kültür için..kanlı darbe sonrası toplumu uyuşturmak adına ortaya sürülmüş köylü-kentli kafa karışıklığının kontrol altına alınmasının en önemli ayağı olarak görülür..oysa ki bu topraklar üzerinde arabesk kültürün yerleşmesinin evveliyatı vardır..70lerin ikinci yarısından itibaren şuursuzca siyaset üretmeye! çalışan toplumun -ki bu başka bir tartışma konusudur- zapt-u rapt altına alınması önemliydi..türkiye'nin sanayi bölgelerine doğru gerçekleşen iç göçün etkisi, sonrasında oluşan arada kalmışlık, hor görülme, kabullenilmeme gibi etkenler sebebiyle büyük şehirlerin kültür anlayışı ister istemez evrildi..bu gerekliydi..üç otuza hayatını devam ettirmeye çalışan insanlara bir ağlama duvarı gerekiyordu ve arap ezgileri bu rehabilitasyon için biçilmiş kaftandı..

    halk bunu istiyor televizyondan çok önce yayıldı eğlence dünyasına..acı prim yapmaya başladı..bize benzeyeni sevme halleri kendini iyiden iyiye gösterdi..en çok şive yapan sevildi..en ağlak olan takdir edildi..üstelik buna önayak olanlar fransız sinemasını alkışlayan, chanson lar dinleyen, dvorak ile verdi ile coşup chopin ile ağlayan insanlardı..bu samimiyetsizliği kimse algılamadı..göremedi..ülkeyi ağlama duvarına çevirenler rob de chambre ları ile yine istediklerini dinleyip izlediler, bizi koli koli peçete tüketimine mahkum ederken..

    öte yandan, bu kültürün taşıyıcısı rolünü üstlenler de içlerindeki "anadolu insanı"nı çabuk öldürdüler..halk denen güruh o "bizden" dediklerinin erk sahibi olduklarında ilk kendilerini ezdiğini göremedi..mağarada doğduğunu söyleyenler okuma yazma bilmemeleri ile övündüler, vecizeler yumurtladılar..toplumsal riyakarlığın yüzü olmakta beis görmediler..onlar dalgalarına baktılar, birileri onların dahil olduğu bir kültür! anlayışını literatüre kazandırırken..
  • (bkz: george orwell)
    (bkz: 1984)
  • winamp kullanabilen ve eline fırsat geçmiş en sıradan adamın bile en kral dj'den daha çok insanı sahneye toplama yeteneğine sahip olmasına vesile olan kültür. kalitesizliğin sözlükte(tdk) ek anlamı olması gereken. gelişememe sebebi. mezdeke. ayrıca böyle hayatın amına koyayım.
  • türkiyede orhan gencebay ile başladığı düşünülen olgu
  • (bkz: oksimoron)
  • sezen aksu ile toplumun değişik katmanlarına ulaştığına inandığım kültür
hesabın var mı? giriş yap