hesabın var mı? giriş yap

  • kaydolurken * nickini öylesine vermiştim daha sonra değiştiririm diye. bilmiyordum. yapıştı kaldı. pişmanım.

    bu nick hiç bir başlık entry ve nick uyumuna giremiyor diye geceleri yorganın altında ağladığım oluyor.

    eksiyi ilk keşfettiğimde 2004 falandı o zaman hiç yazar olmak aklıma gelmemişti. biraz salaklık varmış gençliğimde.

    olay butonu ilk yandığında sözlükte bir kavga falan çıktı ona adam çağırıyorlar sanmıştım.

  • the last dance gibi türünün belki de en değerli örneklerinden olan ve nakış gibi işlenmiş bir belgeseli, cahil oğlu cahil bir çevirmenin eline teslim edip, çıkan ürünün nasıl bir facia olduğunu algılayamayan cahil oğlu cahil bir denetim mekanizmasına sahip kişi, kurum ya da kuruluş. ya hep kendimi tekrar ediyormuş gibi hissediyorum ama gerçekten vasatlık bizde ata sporu. tüm genetiğimize sirayet etmiş.

    televizyon sektöründe çalışmaya başladığım ilk yıl boyunca yaptığım diğer işlerin yanında altyazı da yazıyordum. hata yapmamak için o kadar çok kontrol ediyordum ki yazdıklarımı, hakim olmadığım bir alanda yazıyorsam en az 2 gün ön çalışma yapıp, her tereddütümde de arama motoru üzerinden çevirilerimi teyit etme ihtiyacı duyuyordum. az izlenen ve görece değersiz projeler olmasına rağmen verilen emeğe olan saygımdan dolayı bunu yapmak zorunda hissediyordum.

    arkadaşım eline the last dance altyazı çevirmeni olma fırsatı geçmiş, be cahil oğlu cahil, bilgiye ulaşmak bu kadar kolayken bir adet basketbol terimini bile nasıl doğru çeviremezsin. hadi diyelim bu adam/kadın içerikle alakalı cahil, tamam denetim mekanizması da basketbol topunu görse bomba zannedecek tipler, abicim ilk iki bölümün ardından bir sürü eleştiri ve uyarı gelmiş size. 10 saatlik bir içeriğin altyazısını küçük bir ekiple yazmak 2, bilemedin 3 günlük iş. ver parasını, al danışmanlığını, tekrar yazdır. eminim ki sözlükten bile bu işi bedavaya yapmaya gönüllü pek çok insan çıkar.

    ben belki 2-3 kişinin okuyacağı şu yazıyı yazarken bile en az 5 defa kelimelerin doğru yazılışını aratıyorken, her ay belli bir miktar para karşılığında bana sunulan bu vasatlığa tahammül edemiyorum.

  • olayın başlangıcı olmadığı için olayı bilmiyoruz ama sosyal medyada ilk tekmeyi (videoda) kadın attığı halde bundan hiç bahsetmeyenler direkt adamı idama göndermiş.

    adamın bir bacağında kıyafet sıyrılmış büyük ihtimalle köpek ısırdı veya ısırmaya çalıştı veya adam bunu göstermek için sıyırdı ve olaylar gelişti.

    kadınlar veya adam haklı bilemem ama şu bir gerçek ki sokak köpeklerine artık önlem alınmalı. kaç tane çocuğa, insana saldırdılar son aylarda.

    bu olayı mesela 6-7 köpeğin yaşlı bir adama saldırdığı mobese kayıtlarından izleseydik bambaşka yorum yapacaktık.

    bir tarafı idama yollamadan önce biraz düşünelim, olayı öğrenmeye çalışalım ve empati yapalım.

    edit: olayin biraz daha oncesi geldi. yurume yolunda, kosu yolunda tasmasiz kopek gezdirmek suc mu bilmiyorum. iki taraf da birbirine saldiriyor.

    https://twitter.com/…rim/status/1492630526599045121

  • makaronu, şöhretini kesinlikle hak eden pastane.

    daha önce farklı pastanelerde*** denediğim makaronları seval'inki kadar beğenmemiştim. bütün pastanelerde makaron tam bir renk cümbüşü ve bademli kurabiye kısmı iyi. buraya kadar herhangi bir sorun yok. gel gelelim diğer pastanede makaronların renkleri farklı olsa da kremanın tat ve aromaları birbirine çok yakındı, hatta nereyse aynıydı. mesela frambuazlı ile vanilyalı arasında çok büyük lezzet ve aroma farkı yoktu. (özellikle beyaz fırın'ınkinde kremanın tadı ve dokusu sanki kremalı bisküvi kreması gibiydi ve pek hoşuma gitmedi.)

    seval'in makaronlarında ise hem bademli kurabiyenin lezzeti hem de her farklı kremanın kendine özgü doku, tat ve aroması müthiş uyumlu biçimde bir araya gelmiş. yeme de yanında yat!

  • rahmetli sabancı diyordu ki; "malın istedigin kadar iyi olsun. onu pazarlayamadıktan sonra hiç bir işe yaramaz."
    istanbul'daki belki yüzlerce çiğköfteci arasında ali usta'nın bilinir olması pazarlama dehasında gizli. hafifte uçarı kaçarı biri olmasınında bunda payı yok degil aslında. mekanın yeri zaten başlı başına absurd. insan "yahu orda çiğköfte mi olur" diye düşünüyor. ali usta çiğköfte haricinde her şeyi yapıyor ortamda. sırada gördüğü kızlı erkekli çiftlere takılıyor. rastgele isimler takıyor. ögrenci oldugu her halinden belli olan genclerden para bile almıyor bazen. abi borcumuz dedigin zaman "çekin gidin lan burdan" cevabını alırsanız şaşırmayın. velhasıl ali usta çiğköfteyi degil kendini bir marka olarak pazarlıyor. hareketleriyle müşterilerin beynine kazınıyor. dışarı çıktıklarında müşteriler ayaklı birer reklam panosu görevi görüyor.
    ayrıca semt esnafı kendisinin hoşgörüsünden faydalanıp, çiğköftedeki et-bulgur oranına gönderme yaparak ona "bulgurcu ali usta" diyor. gidip de yanına "bulgurcu ali usta naber hehehe" demeyin pehlivan gibi adam çiğköfte diye sizi yogurur allahıma..

  • paraları iade edin koçum. paraları aldık, rezillik yaşattık. eee? beklenen nedir? bir yere bağışlamanız, binlerce hasta var işi parayla çözülür. binlerce muhtaç var, okul var, lösev var, doğayı koruma vakıfları var. var oğlu var!

    bunların yaptığı: helal edin.

    -biz bi bok beceremedik. bunun için parayı peşin aldık.
    +iade et?
    -helal edin:(

    bu ne lan?