hesabın var mı? giriş yap

  • salonda ağırlık çalışan herkesin yapmakta olduğu zannedilen spor dalı. ağırlık çalışması her türlü spor dalının tamamlayıcısıdır. bununla birlikte başka spor yapılmasa da ağırlık çalışarak vücudun egzersiz ihtiyacı karşılanabilir. sadece egzersiz ve güçlenme amaçlı ağırlık çalışanları yarışmalara hazırlanan, steroid alan, sürekli şişmeye hayatını adayan insanlarla aynı kefeye koyup dalga geçmek mallıktır. bunun yarışma seviyesinde yapılmasını ben de mantıklı bulmuyorum ama insanların twitter fenomeni, reality show starı vs. olmaktan medet umduğu bu devirde vücut geliştirmecilere laf etmem.

    vücut geliştirmeden kasıt düzenli olarak spor salonuna gidip kasları çalıştırmaksa bu bence her insanın yapmaya çalışması gereken bir şeydir. üniversitedeyken birkaç ay düzenli yaptıktan sonra tembellikten çok seyrekleştirdim sonra tamamen bıraktım. seneler sonra tekrar başladım ve bıraktığım için kendime çok kızıyorum. merak etmeyin "bir yerden sonra çok kötü görünüyor" cümlesindeki o bir yere ulaşmanız için senelerce aksatmadan çalışmanız lazım. zaten başladıktan ancak altı ay sonra falan düzgün bir insana benzemeye başlarsınız, belki bir sene sonunda "fena olmuyor ha" falan dersiniz.

    yetişkin nüfusun yüzde doksanının onuncu şınava gelmeden göbeğinin üstüne yattığı bir memlekette vücut geliştirmeye laf eden maldır. hele alternatif olarak sahilde yürümekten falan bahsetmek bambaşka bir kafa gerektirir.

  • "ciddi bir hastalık yaşamamış olanlar tam olarak yaşamış sayılmazlar". bir hastanın ruh halini bundan daha iyi tasvir eden bir roman daha görmedim. okuduğum en etkileyici romanlardandı. uzun süre ciddi bir hastalıkla mücadele eden kişinin karakterini inanılmaz anlatmış. romanlardan zevk alamamasını romanlardaki karakterlerden daha önemli olduğunu düşünmesiyle açıklamış nüzhet. gerçekten, ciddi bir hastalığın pençesinde yıllarca uğraşan insan hayatıyla durmadan savaş veren yorgun bir askere dönüşür. diğer herşey önemsizleşir. bunu yaşamış biri olarak inanılmaz bir şekilde dile de getirmiş peyami safa. hele ameliyathanelere bakışı ve "öncesibeklemeleri" muhteşem.

  • kısmen haklı.

    doğru olan şu, bisikletle işe gitmek doğrudan medeniyt değildir.

    bisikletle işe gitmek istediğinde sorunsuz bir şekilde "gidebiliyorsan" işte o medeniyettir.

  • fotoşoplu dev iskelet fotoğrafını gördükten sonra okumayı bıraktığım yazının iddiası.

    gelen mesajlar üzerine edit: sevgili minik ridley scottçular..bu ve bunun gibi bir sürü fake fotoğraf nette geziyor zaten yıllardır. bu fotoyu kanıt olarak gösteren bir yazara da 2300 fav ödüyorsunuz.. ilginç. fareye dönüşen kızın fotosu vardı bir de.

    edit: çok uzun boylu insanların eski zamanlarda yaşadığı bilgisi geldi. incelemek lazım.

  • keltoş, botlarını giyecek su birikintisi arayacağına bunlarla ilgilense keşke. elemanı tutuklatmazsa bile en azından bir fotoğraf çektirir, kriminal tipler albüme ekler. cinayet falan işlerse lazım olur gazetelere...

  • diyelim mustafa ayse'yle evlenmek istiyor ama ayşe istemiyor. mustafa ise ayse'yi alikoyuyor dovuyor benim olacaksin diye. ayse'nin cok akilli bir arkadasi da gelip su akli veriyor: 'ya kizim bosver evlen git işte. zaten su an adam seni alikoymus, fiili olarak evli gibisiniz. resmi olursa haklarin olur en azindan' iste bu sivrizeka orneginin benzerinin sergilendigi yazidir.

  • [ilk fularsız tavsiyem bu şahane bilimkurgu]

    insanın ömrünü uzatan şeylerden ilki zeytinyağı, ikincisi de blade runnerı sevmeyenlerle film tartışmamak. diktatör olsam, vize başvurularında bu filmden sahneler sorardım, o kadar seviyorum. dolayısıyla esinlendiği kitabı okumam farzdı.

    do androids dream of electric sheep, filmden epey farklı olduğu için, kıyas yapmak yerine kitaptaki ilginç fikirlere odaklanayım:

    1) insanların çoğunun mars'a göçtüğü, hayvanların çoğunun da soylarının tükendiği radyoaktif bir dünyadayız. kültür, geride kalan az miktardaki "hayatı" koruma üzerine gelişmiş. bunu empatiyi yücelterek yapıyor. mesela en yaygın dini ibadet, sanal gerçeklik yoluyla isa benzeri bir figürle birleşmek ve acısına ortak olmak.

    hayvan beslemek bu yüzden teşvik edilen bir şey. empatinizi göstermenin bir yolu. fakat gerçek canlı hayvanlar çok pahalı olduklarından, çoğunluk sentetik-robotik hayvan besliyor. esas oğlan deckard'ın da böyle bir koyunu var (electric sheep).

    --- spoiler ---

    2) burada ilginç bir ikiyüzlülük gözüküyor: empati ambalajının içinde, gerçek hayvan sahibi olmanın kazandırdığı sosyal statü saklı. deckard bu yüzden koyununun gerçek olmadığını herkesten saklıyor. ona "bakıyor" ama ondan nefret ediyor; tek derdi gerçek bir hayvan alabilmek. bizim gibi belli bir köpeğe veya bal porsuğuna empati duymuyor, onun yerine genel olarak "hayvan sahibi olma" fikrine hayran.

    3) deckard'ın koyunuyla olan ilişkisi, bir kelle avcısı olarak avladığı ("emekli ettiği") kaçak androidlerle olan ilişkisine paralel: androidler empati duymayı beceremedikleri için, o da onlara karşı empati duymuyor ve onları kolayca öldürebiliyor. kullandığı turing testi benzeri test, aradaki bu empati uçurumunu ölçüyor.

    fakat uçurum sandığı kadar geniş değil, kendi de sandığı kadar insan değil. yeni nesil androidlerle karşılaştığında bunu anlıyor. onlar da hayatta benzer bir anlam arayışı içindeler, aynı soruları soruyorlar. belki onlar da bir hayvan sahibi olup ona bakmayı düşlüyorlar (do androids dream of electric sheep?)

    ***

    4) kitabın ortalarında, filmde olmayan mükemmel bir sahne var. deckard'ın ikinci polis istasyonuna gittiği sahne bu. birkaç satırda tüm gerçeklik alt üst oluyor. buradaki bir karakter üzerinden, sadece androidlerin insanlara giderek benzemediği, empati yoksunu olan insanların da androidlere benzedikleri işleniyor. blade runner'daki android şirketinin sloganını hatırlayın: more human than human

    5) deckard'ın bu noktada düştüğü kimlik bunalımının, toplumsal bir paraleli de var. ikinci ana karakter olan isidore, radyoaktivite yüzünden aptala dönmüş (chickenhead). bunun gibi tipler toplumda bir alt kast oluşturuyorlar. mars'a göç edip oranın gen havuzunu kirletmeleri yasak. sadece dünya'daki ayak işlerini yapmalarına izin var. sözde empatiyi yücelten kültür, bu insanlara köpek muamelesi yapıyor.

    6) burada çift katlı bir ironi var: isidore'un arkadaşlık kurabildiği tek kişi kaçak bir android. zor bir arkadaşlık bu ama isidore yalnız olmamaktan o kadar memnun ki, hikayedeki en empatik ve yardımsever karakter o. bu "eksik" insan, deckard'dan daha insan.

    7) giderek belirsizleşen insan-android ayrımına paralel olarak, organik-inorganik ayrımı da anlamsızlaşıyor. hikaye bunu "kipple" dediği, giderek artan çöp yığını kavramı üstünden işlemiş. bu çöp, önceleri, dünyanın terkedilmişliğini ve ölümünü sembolize ediyor gibi gelmişti bana. ama sanki canlı birşeymiş gibi, bir ekosistemmiş gibi sunuluyor giderek. çöpün arasında "evrim" devam ediyor, canlılık yeni formlar alıyor. en sonda, "doğada" bulunan kurbağanın mekanik çıkması, bu değişimin sembolü. işin ilginç tarafı, deckard hayvanın organik olmamasını umursamıyor. eskiden robot koyunundan nefret eden bu adam, artık bu kurbağaya samimi olarak bakmak istiyor.

    9) bu değişimin anlamını görmek için, yaygın din olan mercerism'in geçirdiği değişimi de düşünmek lazım:

    bu dinin uydurma olduğu, mercer'in bir sahte peygamber olduğu, bir noktada tartışmasız biçimde kanıtlanıyor. fakat insanlar yine de dinden soğumuyorlar. aksine, deckard hem hala mercer'le ruhsal birleşme gerçekleştirebiliyor, hem de bunu eskisinden çok daha derin biçimde yapabiliyor (sanal gerçeklikle gerçek arasındaki duvarı yıkacak kadar derin bir bağ). bu, insanın ruhsal ihtiyacının ve empati yeteneğinin derinliğini gösteren bir alt-hikaye.

    gri tonlarıyla dolu bu yolculuğu, deckard daha önce hiç olmadığı kadar insan olarak bitiriyor.
    --- spoiler ---

    ***

    not: alacak parası veya indirecek bilgisi olmayanlar sözlükten erişsinler. çaylaklarsa da emailden (immanuel.tolstoyevski at gmail) veya twitterdan veya blogdan mesaj atsınlar, epub formatında yollayabilirim ingilizcesini.

    not 2: ingilizcesi burada. dili zor değil, az biraz biliyorsanız pratik olmuş olur. cikletsakiz isimli yazar sağolsun, türkçesi de burada