ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
24 haziran 2019 teb kiralık kasa rezaleti
-
rezalet puanım 10000/10.
net sözlükte okuduğum en büyük rezalet.
umarım adalet* yerini bulur. gündemde kalması gereken rezalet
1 haziran 2015 çomü alkol skandalı
-
anadolu çomü'lerine dert olan bira kutusudur. isteyen istediğini içer size ne kardeşim ha benim kafama takılan tek nokta kutuyu çöpe atsa iyiydi.
hollanda'da yaşayıp evet oyu veren 82.672 kişi
-
taktik basit;
şimdi bu adamlar euro ile maaş alıyor. türkiye ekonomisi ne kadar çökerse euro da o kadar artıyor. adam 2000 euro maaş alıyorsa 1-2 sene önce 6000 tl almış olup gelip burada harcıyordu. şimdi ise 8000 tl'ye denk geliyor. seneye 10 000 tl olacak belki.
türkiye ne kadar kötüyse o kadar iyi yani onlar için. para kazanıyorlar bu işten.
seinfeld
-
seinfeld'i izledikçe bu zamana kadar izlediğim hiçbir sitcom'ın gerçek hayata yakın olmadığını fark ettim.
daha öncesinde friends'in 90'ların günlük yaşamına daha yakın bir dünya sunduğunu, modern family'nin ise modern aile hayatını (2009 - 2020) anlattığı için gerçek yaşamın direkt içerisinden olduğunu düşünüyordum lakin seinfeld'de işlenen her konu, günlük hayatta aslında birebir karşılaştığımız ya da karşılaşmamızın muhtemel olduğu şeylerden direkt olarak besleniyor.
izledikçe aslında diğer sitcomların ne kadar gerçek dünyadan uzak, kurgusal bir alanda ilerlediğini anlıyorsunuz.
misal, seinfeld'in çok ilgincime giden bir bölümü vardı: the parking space
bu bölüme adını veren olay ise şu: george, jerry'nin evinin yakınlarında boş bir park alanı buluyor. bulduğu alana arabayı park etmeye çalışırken ileri gidiyor, ve geriye doğru park etmeye çalışıyor. ancak george oradan çıktığında başka bir araba gelip, o park alanına direkt olarak arabanın ucuyla girdiği için park kavgası çıkıyor. kavgada ise sunulan argüman şu: 'çıktığın için bu park alanı benim hakkım'.
bu olayı ben çocukken annem, babam araba park ederken hep düşünürdüm, park ederken geriye çıkıp tekrar girerken başkası gelse ne olacak, kimin yeri şimdi diye ve seinfeld'de bunu görünce açıkçası komiğime gitmesiyle beraber bunun amerika'da o dönemlerde bir problem olduğunu öğrenmek şaşırttı.
park alanıyla ilgili bir diğer bölüm ise the parking garage.
bu bölümde yanlış hatırlamıyorsam jerry, george, elaine ve kramer, 4'ü beraber avm'ye gidiyorlardı. avm'nin içerisindeki otoparkta, önce aracı park ettikleri yeri, sonrasında ise o dönem telefon olmadığı için birbirlerini kaybediyorlardı. bu olay anlatılırken çok sıradan bir şekilde anlatılıyor, sanki o otoparkta gerçekten biri aracını kaybetmiş ve sizde onu izliyorsunuz gibi.
başka dizilerde aynı konu işlendiğinde, izleyiciyi güldürmek için binbir türlü öğe sıkıştırılabilecek iken seinfeld'de bu öğeler olmuyor ya da göze batmayacak şekilde, olayı değiştirmeyecek kadar az miktarda kullanılıyor.
george ile jerry'nin ilişkiler hakkındaki sohbetleri, kramer ve jerry'nin manav ile tartışma yaşayıp kovulması, elaine'in yeni restoran sahibinin çalıştırdığı tüm garsonların elaine'in tabiri ile 'taş gibi' olması nedeniyle işe alımda 'ayrımcılık' yapıldığını düşünmesi, amerika'daki yabancıların vize problemi yaşaması ve daha bir sürü şu an aklıma gelmeyen gerçek hayat içerisinde birebir aynısıyla karşılaşılabilecek olay anlatılıyor.
ve en ilginci de ne biliyor musunuz? dizideki işlenen olayların birçoğunun hala günümüzde karşılığı var. dönem ne kadar değişse de, özellikle toplum içerisinde yaşanan olaylar pek de değişmemiş. anlamlandırabiliyorsunuz.
garipoğlu ailesi'nin yaptığı ilginç nişan
-
allahım iyi ki standart bir ailede doğmuşum, iyi ki nişan törenlerimizde ailenin genç kızlarından biri yüzük tepsisini tutuyor, iyi ki anlamsız topuzlarıyla yengelerimiz var, iyi ki "burada birbirini seven iki gencin... diye başlayan konuşmayı yapan ailelerden birinin ağzı iyi laf yapan büyüğü var, iyi ki takı merasimimiz, iyi ki halay başında kendini kaybeden akrabalarımız var, dedirtti bana.
yedi numara
-
--- spoiler ---
armagan: zeliha yenge, vahit amcayla sen, yani nasil basladiniz?
(o sirada vahit alt katta oglanlarla icmektedir. orada da ayni konu konusulmaktadir)
vahit: anasiyla babasi, yirmi yas buyuk birisiyle sozlemislerdi tanistigimizda. ben kasaba pazarina elma indirdiydim. o da elma almaya geldi.
zeliha: baktim, bu elinde elma kasasi, arkasi da bana donuk, oyle duruyor. surdan iki kilo elma versene, dedim. o zaman bana yuzunu dondu
vahit: donmemle, yuregim yuregine zincirlendi sanki. gozleri urkek bi ceylan, yanaklari gul yapragi gibiydi.
sikilaraktan guldu. ben de guldum.
zeliha: oyle bi gulusu vardi ki... yani sanki boyle daglarin tepelerinden gurleyip gurleyip gelen sular boyle akti akti akti akti taa boyle icime doldu. soyle kana kana seyredeyim istedim. ikimiz bir oylece kalakalmisiz. sonra bana dedi ki
vahit: yolu yok! benim kadinim sen olcan, dedim!
zeliha: ya olmaz, dedim. ben baskasina sozluyum, dedim. oyleyse seni kaciricam, dedi.
vahit: bizi vururlar, dedi. dedim, vursunlar. biz birbirimize boyle vurulduktan sonra ne yazar
zeliha: dedi. eger elin elimde olacaksa, bayram yerine gider gibi giderim ben olume, dedi. ee madem oyle, kacir beni diyivermisim
vahit: kacirdim ben de. istanbul'a geldik. tam uc sene bi akrabamin yaninda, tek goz odada yasadik. o oda var ya cocuklar...
zeliha: o odaya biz kocaman bi sevda sigdirdik. o oda bizim peri sarayimizdi. sobamiz bile yoktu ama birbirimize sarilip oyle guzel isinirdik ki... bi cocugumuz olsun istedim, olmadi...
vahit: yoksulluk... amelelik yaptim... zelihami doktor doktor gezdirdim. ne fayda... zeliham... kisir cikti.
zeliha: aslinda... kisir olan vahit'ti... ona hicbi zaman diyemedim. diyeydim, kendini hic bagislamazdi yoksa... amaaaan, varsin dedim beni kisir bilsin.
vahit: bizim memlekette, kisir kadina hor gozle bakarlar. biliyorsunuz... zelihami uzmesinler diye, burda ac kaldim, yine de memlekete geri donmedim! sevda ince istir evlatlar!
--- spoiler ---
bir daha!
--- spoiler ---
sevda ince istir evlatlar!
--- spoiler ---
pazar sabahı kendi evinde uyanan asosyal insan
-
uyandığı esnada yanında karısı, tepesinde de sıpası olabilir.
işte bunlar hep huzur.
hiç evlenmeyecekmiş gibi hissetmek
-
şu zamanlardaki hislerime tercüman olan durum. arkadaşlarımın bir kısmı evlenip çocuk sahibi olurken, diğer kısmı pokemon yakalamakla meşgul.
iz bırakan kitap cümleleri
-
"bir sinekle bir devlet adamı arasındaki benzerlik nedir?" sorusunun cevabı 19. yüzyıldan hazırdır. " ikisini de gazeteyle öldürebilirsin!"
(bkz: kaosa mütevazı bir katkı)
roger federer
-
teniste gösterdiği başarılarla, kırdığı rekorlarla ve kişiliğiyle gelmiş geçmiş en iyi sporculardan biri.
- roger federer, 1998'de “ junior wimbledon”ı kazandı. aynı yıl “us open junior”* finalini david nalbandian'a kaybetti. kariyerinde 4 “itf junior singles” (tekler) turnuvası kazandı.
- 1999 yılında atp sıralamasında ilk 100’e girdi. ilk finalini 2000 yılında marsilya açık'ta* oynadı, ancak finali isviçreli marc rosset'e karşı kaybetti.
- ilk tekler şampiyonluğunu 2001 yılında “milan bourner” turnuvasında julien boutter’i yenerek kazandı.
- 2001’de wimbledon’ın 4. turunda, 19 yaşındaki federer; o dönem en çok grand slam şampiyonluğu bulunan pete sampras’ı yenerek adından söz ettirdi.
- yakaladığı bu çıkıştan 2 yıl sonra, 2003 yılında mark philippoussis'e karşı wimbledon'ı kazanarak grand slam kazanan ilk isviçreli tenisçi oldu.
- 2009 yılında eski bir wta oyuncusu olan miroslava vavrinec ile evlendi. çiftin ikiz kız ve ikiz erkek çocukları var.
- yardımsever bir kişilik olan federer, 2003 yılında; gıda, barınma ve diğer temel ihtiyaçlar gibi yardımlar sağlayan “roger federer foundation”ı kurdu. 2006 yılında da unicef tarafından iyi niyet elçisi* olarak görevlendirildi.
- roger federer, kazandığı 20 grand slam’le; tüm zamanların en çok grand slam kazanan tenisçileri sıralamasında zirvede (30 final, 43 yarı final ve 52 çeyrek final).
- federer’in teniste idolleri boris becker ve stefan edberg’di.
- 2003 yılında ilk wimbledon şampiyonluğunu kazandıktan sonra, ona “juliette” adında bir inek hediye edildi.
- 2007 yılında çıkan, kendi fotoğrafının bulduğu posta puluyla roger federer; yaşarken bir posta pulunda fotoğrafı bulunan ilk isviçreli oldu.
- “gerry weber open” turnuvasının yapıldığı almanya’nın halle şehrinde “roger federer allee” isminde bir cadde var.
- roger federer, “bbc yılın denizaşırı sporcusu ödülü”nü en çok kazanan sporcudur (4 kez).
- roger federer ayrıca piyano da çalabiliyor.
- federer’in en sevdiği müzik grubu: ac/dc.
- başarılı golf oyuncusu tiger woods'la iyi arkadaşlardır.
- federer, 16 yaşına kadar bir vegandı. marc rosset ona, et de yemesi gerektiğini söyledi. federer daha sonra sebze harici yiyecekleri de yemeye başladı.
- 2008 yılında nike, şimdiye kadarki en büyük anlaşmasını roger federer'le imzaladı (120 milyon değerinde).
- federer, tenis oynamadığı zamanlarda doğa yürüyüşlerine çıkmayı da seviyor.
- roger federer’in baş harflerinden oluşan “rf” isminde bir parfüm markası var.
- roger federer’in imza hareketlerinden biri: “the sabr” (sneak attack by roger).
- federer; ingilizce, almanca, ve fransızca konuşabilmektedir.
- roger federer, art arda 4 yıl wimbledon ve us open'ı* kazanan tek tenisçidir (2004-2007).
- federer’in en uzun maçı 5 saat 5 dakika sürdü (2006, rafael nadal).
- 24 kasım 2017'de basel üniversitesi tarafından roger federer’e fahri doktora unvanı verildi.
- federer, fc basel taraftarıdır.
kaynakça
https://ohfact.com/…ting-facts-about-roger-federer/
https://www.factinate.com/…ing-facts-roger-federer/
https://thefactfile.org/roger-federer-facts/
https://www.uselessdaily.com/…famous-tennis-player/
https://en.wikipedia.org/wiki/roger_federer
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: komsunun kızı iş atıyor yardım lazım
1. ya beyler ogrenciyim. komsunun bi kız var faceden kariyer.net iş linkleri atiyor. okulum var çalismak istemiorum diorum anlamior