hesabın var mı? giriş yap

  • olm adam insan gibi ölçüsünü sormuş ürünün. bunda yanlış bir şey yok ki 50 liralık bir bok alıyorsan bile ölçüsünü bilmek hakkındır amk. satıcının gereksiz ukalalığı.

    satıcının 50-60 tl için bunlara vaktim yok deyip de dolap uygulamasında satış yapması da ayrıca komik. *

  • 27 yıllık öğretmenin bile alamayacağı maaş.

    akp propangası yap kap maaşı... oooh... görende paranın hakkını vermek için her gün vahiy alıyor sanar!

    öğretmen maaşı
    imam maaşı

    uyarı ve istekler üzerine edit 4: öncelik olarak öğretmenin ve imamın devlet karşısındaki statüsünü göstermek amacıyla bu entryde öğretmen maaşı belirtilmiştir.

    ve ayrıca öğretmen toplasan 3-4 ay çalışıyor diyenler var. gelin 25-30 tane birbirinden yaramaz öğrenci içerisinde 4 ay durun ve sonra 4 ay imamlık yapın hangisi daha zor görün.

    ve son olarak birde bu camilerde müezzin olduğunu unutmayalım!!!

    edit 3: imamların ek gelirlerini de yazalım. cenaze evlerinde dua etmek, kurban kesmek, mezarlıklarda, 7'sinde, 40'ında, 52'sinde dua okumak, her cuma sonrası ve her bayram namazı sonrası para toplamak... daha sayalım mı?

    edit 2: ayetleri yanlış anlayıp peygamber ve halifeler döneminde imamlar maaş alıyor algısı oluşmuş öyle bir şey yok. islamiyet'te din adamlarının para almaması gerektiği, alanlara ise cemaatin uymaması gerektiği ayetler ile açıklanmıştır.

    edit: aldıkları parada bir şey yok diyenler. sanırsam ayetler yeterlidir.

    "elmalılı (sadeleştirilmiş) (6/en'âm-90: işte o peygamberler, allah'ın kendilerini doğrudan yola eriştirdiği kimselerdir. sen de onların gittiği yoldan yürü! de ki: «ben buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. o kur'an sadece alemleri irşad için ilahi bir hatıradır.»)"

    "yasin suresi 21. ayet: diyanet işleri (eski): 'sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.'"
    "sebe suresi 47. ayet: diyanet işleri (eski): de ki: 'ben sizden bir ücret istersem, o sizin olsun; benim ecrim allah'a aittir. o her şeye şahiddir.'"

    konu ile ilgili ayetler için nikiminkininki'ne teşekkürler.

  • karada ölüm yoktur ona...
    pek çok insani özellikleri artık yoktur.muhtemelen yaşadığı stresli dönemden kalan uykusuzluk sorunu vardır.geceleri az uyur.kurt kışı atlatır ama yediği ayazı unutmaz misali kötü günlerini geride bırakmış olsa da yediği kazıkları unutmaz.

    bu tipleri mutu edemediğiniz gibi artık üzemezsiniz de.

  • maaş zammı gündem olduğunda senin gibi binlerce insan var asgari ücretle çalışabilecek derken sorun yok. çalışan bana böyle yüksek teklif var, verebiliyorsanız kalayım yoksa gideyim deyince onursuz ve namussuz oluyor. hadi oradan esas sizsiniz onlar

  • kurufasülye-pilava dayalı beslenmemizin doğal sonucu. halbuki elin kriminali kaslı, dövmeli. hapiste benç presini aksatmıyor.

  • muhteşem yüzyıl'dan bu yana 10 yıldır dur duraksız tarih dizisi yapılıyor. artık türk tarih dizilerinde belli bir klişe oluştu. işim gereği bazılarının senaryolarını daha çekilmeden okurum ve artık diğer sahneyi okumadan tahmin eder oldum. çünkü hiç şaşmayan klişeler var.

    - pusu kurulması: kurtlar vadisi pusu'nun tamamında bir tarih dizisinin bir bölümü kadar pusu kurulmamıştır. sürekli pusu kuruluyor, liderler çok dikkat etseler dahi sürekli pusulara düşüyorlar. eğer lider kişi bir yerden bir yere gidiyorsa pusuya düşmesi kaçınılmaz, kırmızı ışığa yakalanması gibi bir şey. özellikle devrik ağaç ya da alakasız bir hayvan görüp dururlarsa bunun bir pusu olduğunu anlamaları çok uzun sürmüyor.

    - nasihat veren bilge kişi: sürekli yol gösteren bir bilge hep vardır. çok yol göstermesine rağmen yine nasihati alan kişi hata yapar. yine gider yine alır yine hata yapar. bilge kişi ise terslemeden devamlı değişik anekdotlar ve hikayelerle nasihat vermeye devam eder. bu bilge kişi eskiden çok yiğit bir savaşçıdır, ani bir saldırıda yine yeteneklerini konuşturur ama yoğun mesaisi nasihat ve aforizma üzerinedir.

    - kavga etmeyi bilmeyen düşman askeri: tarih dizilerinde düşman askerler nedense hep yeteneksiz, bir kılıç darbesiyle 4-5 tanesi derdest oluyor. sanki cambridge'i yarıda bırakıp cepheye koşmuş gibi. o dönemde avrupa'da da askerlik önemliydi ama nedense düşman askerler kötü savaşıp komutanlarının ya da krallarının hainlik yapmasını bekliyorlar. kara murat dönemlerinde yiyordu bu ama artık yemiyor.

    - aza az savaş: savaşlar genellikle az kişi ile yapılıyor bu dizilerde. uyanış sadece biraz kırmıştı bunu. nüfus az anladık ama 10 - 15 kişiyle de uluslararası savaş olmaz ki. tabi karşı taraf en az 50 kişi, ölen diğer planda giyinip tekrar ölerek savaşın devamını sağlıyor.

    - atların ağır çekimde koşması: atlar zaman doldurmak için alttan üstten bir sürü planda ağır çekim gider. dakikalarca koşar at, atların yüzüne dikkat edin onların da canı sıkılıyor bu duruma, gitmek istiyorlar ama dizi süreleri izin vermiyor. belki de yine pusuya düşecekleri için canları sıkılıyordur.

    - aksan yapamayan başrol: tarih dizilerinin baş rolleri genellikle yakışıklı jönlerden seçiliyor. bu arkadaşlar osmanlı şivesi yapmaya çalışıyorlar. ama sadece birinin taklidini yapıyor gibi seslerini kalınlaştırıp arada da lakin, ahval gibi kelimeler serpiştirince başarabildiklerini düşünüyorlar.

    - kısa süren flörtler: flörtler kısa sürüyor, iki kişi hoşlanınca derhal evleniyor. evlendikten sonra da uzak mesafe sevgili gibi takılıyorlar. en romantik anlar doğumda oluyor. insanların dikkati o zaman daha çok insanda, dikkat dağıtan şeyler yok, hatta tarihte imkansız aşklar yüzünden çıkan büyük savaşlar var. tepki çekmeyelim diye evlilik öncesi flörtü bu kadar kısmak inandırıcı değil.

    - kadınların sadece entrika çevirmesi: 2'den fazla kadının olduğu yerde hemen entrika oluyor. burada da destan'ı tenzih ederim. ama genellikle kadınlarda entrika çevirmekten başka misyon yok. ya da ağlamak.

    - paraya değer vermeme: nedense özellikle bizim tarafta bir parayı elinin tersi ile itme durumu var. ıssız adaya mı düştünüz ne oluyor, devlet kuruyorsun ya da idare ediyorsun, parayı bu denli sallamamak inandırıcılıktan çok uzak bir tevazu değil mi?

    daha da çok var...

  • yemin ediyorum gözlerim doldu. hayatımın en güzel günleri perşembe günlerini iple çekip penguen, uykusuz alıp aynı gün sabaha kadar okumaktı. yıllarca her sayısını biriktirdim. bazı yazılarda güldüm, bazılarında ağladım. karikatürist olmak umuduyla üniversite tercihimi istanbul'a yaptım. nafile. karikatürist olamadım ama bana çok şey kattı dergiler.

    turhan selçuk'tan umut sarıkaya'ya hepsine hürmet ederim.