hesabın var mı? giriş yap

  • ''uzun vadede her medeniyet uzaydaki etkilerden dolayı tehlike altında olacaktır. varlığını sürdüren her medeniyet uzay yolculuklarına çıkmak zorundadır, sırf romantik olduğundan ya da keşfetme arzusundan dolayı değil, ama düşünülebilecek en mantıklı şey için: hayatta kalmak. eğer uzun vadeli hayatta kalışımız tehdit altındaysa, türümüze olan temel sorumluluğumuz diğer dünyalara seyahat etmektir. ''
    (bkz: carl sagan)

    ''insan türünün -uzaya yayılmadıkları sürece- bir sonraki bin yılda yaşayacağını sanmıyorum. tek bir gezegende yaşamı sonlandırabilecek çok fazla kaza gerçekleşebilir. ama ben iyimserim. yıldızlara ulaşacağız.''
    (bkz: stephen hawking)

    ''şimdiden yaşamı dünya’nın ötesine taşımamız oldukça önemlidir. bu dünya tarihinin dört milyar yıllık sürenin sonundaki ilk imkanımız ve bu pencere uzun bir süre boyunca açık kalabilir -ki öyledir diye umuyorum- ya da kısa bir süreliğine de açık kalabilir. tedbirli olmalıyız ve şimdiden bir şeyler yapmalıyız.''
    (bkz: elon musk)

    ''uzay araştırmasına katılmayan uluslar, bu teknik devrim karşısında ezileceklerdir.''
    (bkz: erich von daniken)

    ''dinozorlar yok oldu çünkü bir uzay programları yoktu.''
    (bkz: larry niven)

    ''bir gün insanoğlu, tayyaresiz de göklerde yürüyecek, gezegenlere gidecek; belki aydan bile haber yollayacaktır. bu mucizenin tahakkuku için 2000 yılını beklemeye gerek kalmayacaktır. gelişen teknoloji, bize daha şimdiden bunu müjdeliyor. bize düşen görevse batı’dan bu konuda fazla geri kalmamayı temindir.''
    (bkz: mustafa kemal atatürk)

  • milyon yılın taşak geçmesiymiş.. sen bosch’u şark kurnazı merdivenaltı telefon tamircisi sandın heralde. adamlar bina teknolojisinden yazılıma, elektrikli arabadan endüstriyel teknolojiye, tren raylarının aşırı ısınmasına bulduğu çözümden güneş enerjisine kadar her şeyin içinde. kalkmışsın diyorsun ki baktılar aşı tutmadı şimdi bunu deniyorlar. alıştınız burda yerli üreticiler tarafından silkilmeye tabi. herif oturduğu yerden boşa salladı ya la.

  • tam olarak "saç ekimi için tedavisini gerçekleştirdiğimiz kahraman şehidimiz fethi sekin için allahtan rahmet yakınlarına sabır diliyoruz..." olması gereken başlık.

    http://hizliresim.com/bvga4m

    bu rezil gönderiyi paylaşan ise yıllardır izmir'de kaçak olarak saç eken ve doktor barındırmayan güzellik merkezi likya estetik. insanların hayatını kurtaran kahraman bir polis üzerinden reklam yapmak ancak bunlara yakışırdı. reklamdan öte hasta mahremiyetini bilmeyen ehliyetsiz ve etik değerlerden yoksun bir firma.

  • genetik kökenleri konusunda önemli bulgulara ulaşılmış, bir nevi hastalık olmayan hastalık. öncelikli bulgular şöyle:
    - otistik kişilerin yüz hatlarında belirgin olmasa da bazı ayırdedici ortak özellikler bulunuyor. aşağı doğru eğik dudak kenarları ile hafifçe köşeli dikdörtgenimsi kulaklar.
    - nörolojik incelemelere göre otistik bireylerin beyinlerinde hippocampus ve amygdala bölgeleri sağlıklı bireylerinkine göre daha az gelişmiş haldeler. ayrıca corpus callosum'da anomali göze çarpıyor.

    görünüşe bakılırsa otizm genlerin insanlığa bir oyunu. sosyal yaşamı hayatının merkezine koymuş insanoğlu için dışlanmış olan bu bireyler insan popülasyonunda çoğunlukta olsalardı -ki olabilirdiler- medeniyet adı verdiğimiz olgu bambaşka boyutlarda gelişecek, belki savaşlar hiç olmayacaktı. sosyal halde yaşamayan bir çok hayvan türü var dünyamızda ve onlar için hiç de alışılmamış bir durum ya da bir hastalık değil iletişimsizlik.
    nihayet, otistik çocuklar hayvanlarla insanlardan çok daha iyi geçinmekteler; bu durum da insanlığa birşey anlatmak istiyor gibi.

  • bir şey icat etmesi an meselesi olan bir bilim insanı ya da müthiş bir sanatçıyım. twitter'dan bi' arkadaşıma ''naber lan yarrağım. yok mu akşama 3 banko'' yazsam 4 bin rt alıyor ve bunu aforizma zannedenler de her platformda altına ismimi yazıp paylaşmaktan imtina etmiyorlar. kişi başına 1.3 metre fular düşen ortamların vazgeçilmez tartışma konusuyum. arada sırada saçma sapan konuşuyorum ve ekşi sözlükte de ''x(298)'' şeklinde sol frame'den düşmüyorum. benim bir hıyar olduğumu düşünler de çok, müthiş bir herif olduğumu düşünenler de. yalnız otisabi beni çok seviyor. başlığıma gelip, ben dahil hiç kimsenin anlayamayacağı türden, 9 paragraflık bir yazı yazıp beni övüyor. bir yandan tezle falan da uğraşıyorum. konferanslara katılıyorum, söyleşilere katılıyorum, uzaklara bakmalı filmlerde 5 dakikalık yan rollerde oynuyorum, twitter'da zeki demirkubuz falan takip ediyor beni. acayip bir yaşam.

    sonra bir gün, annem arıyor:

    - oğlum hiç uğramıyorsun unuttun bizi.
    - anne vakit bulamıyorum. boynuma fular geçirdim geçireli ebem sikildi. o söyleşi senin, bu söyleşi benim, memlekette adam kalmamış gibi kolumdam tutan çekiyor.
    - yarın akşam gel bi görelim.
    - programa göre gelirim anne, programıma bakmam lazım.
    - gelirsin gelirsin..

    sonra gidiyorum eve. yemekte bulgur pilavı var.

    sanatmış, bilimmiş, aykırılık, farklılık, bienal, tez, kadife ceket, kirli sakal, aralara aklar serpiştirilmiş saçlar. hiçbirinin bir önemi kalmıyor o bulguru kaşıklarken. bariz olarak soğanla bulgur pilavi yiyorsun. 3 saat sonra habertürk'te murat bardakçı ve ilber ortaylı'nın karşısında bir sürü acayip şeyler anlatacak olmamın hiçbir değeri yok.

    bilmiyorum, kafam çok karışık. bulgur pilavı çok acayip bi yemek. insanın tüm sanat hayatını sikip atabilir gibime geliyor.

    bak oğlum, şimdi bienalde falan böyle ilginç insanlara denk geliyorsunuzdur. kadına bakıyorsun, melankolik, suskun ve hüzünlü. siyah giyinmiş, zarif bir yürüyüşü var. sanattan anlıyor. bu kadının bulgur pilavı yediğine kim inanır ya. hayal edemiyorum lan ben.

    hayallerimin sınırını bulgur pilavi çiziyor. inanılmaz bir olay.