hesabın var mı? giriş yap

  • alex'in attığı golde spiker "alex, alex, alex, alex, samba, samba, samba" şeklinde bağırdı.

    diğer memleketlerde de böyle midir acaba? o ülkeye göre yabancı olan bir futbolcu gol atınca spiker o futbolcunun yöresel dansını haykırır mı? dert oldu bana.

    ispanya'da nihat gol atınca spiker "halay, halay, halay" diye bağırıyor mu acaba? n'olur bağırsın. :(

  • hayır yunanlılar bunu bize yapamazlar. o beşiktaş'ın en değerli oyuncusu. umarım hakkında çıkan olympiakos'a gidiyor haberleri doğru değildir. nobre kalitesinde bir santrafor bulmamız için en az 10 milyon euro harcamamız lazım.

    şmdi braya byle yzdım ki gogle trnslte'ten çevri yaprkn.... anladnz sz onu.

    not: türkçe'yi katlettiğim için özür diliyorum. fakat bunu yapmak zorundayım.

  • o kadar uzun sürdü ki, ilk şutun veli'nin elinden dönmesine itiraz etmeyi düşünen kiev'li futbolcular pozisyon bittiğinde bunu unuttular.

  • ligin son haftası şampiyonluk gitmiş...
    .
    ikisi de beşiktaşlı olan oğullarımla izlediğim maç.yaşları 10-17

    aralarında şöyle bir diyalog geçti...

    -küçük oğlum:...- abi.. ben hala beşiktaşlıyım .seviyorum yaa. nedense içim kıpır kıpır...
    -büyük oğlum:...-dur oolum daha ne yaşadın ki..? hemen karar verme 11 yaşına kadar takım değiştirebilirsin.
    -küçük oğlum:...- yok yok ben eminim. hiç kazanmasa da beşiktaşlıyım. son kararım...hem böyle saçma bi konuşmayı niye yaptık ki..?

    ben.. (içimden).-tanrım çaresiz hastalık vereceksen böylesini nasip et...(belli belirsiz gözyaşı..)

    özel not: büyük umutsuz... küçük kendini kurtarabilirdi...fakat o da olmayacak gibi görünüyor.

    zorlu bir hayat var önlerinde...

  • bana hediye alınmasından pek hoşlanmadığım gibi başkasına hediye almayı da pek sevmem. ama sevgili eşimin ve oğlumun hediyeleri hayatımın bir parçası olduğundan bundan kaçış yok maalesef.

    hayatımın en ilginç hediyesini oğlumdan aldım. yıl 2015 ama bana 2009 yılı beşiktaş ajandası almış. hediye

    sayfalarına bir şeyler yazmış. yazılar

    hadi gelin beraber okuyalım. önce birinci kısım. bölüm 1
    tercümesi : beşiktaş takımına ezik derler. ben inanmam. en iyi takım o. fenerbahçe galatasaray bana göre ezik. bizim takım beşiktaş.

    sırada ikinci kısım var. bölüm 2
    tercümesi : bjk güçlü. gs fb ezik. hava atmayın lan. yoksa statta gollerim sizi.

    devam ediyoruz. bölüm 3
    tercümesi : 1903'te kuruldu beşiktaş. atatürk'te o takımdan. severdi çocukları sevdiği gibi beşiktaş takımını.

    ve final. bölüm 4
    tercümesi : kara kartal uç, gagala, çiz fb'nin gs'nin kürkünü. golleri bas kaleye ve kazan. ez onları.

    belli ki arkadaş çevresi ona beşiktaş'ın ezik olduğunu ifade etmiş o aralar. o da "ben inanmam" diyor. bizim takım güçlü diyor. hava atanları "gollemekle" tehdit ediyor aynı zamanda. görüyoruz ki tam bir atatürk sevdalısı. atatürk'ün istediği gibi saldırmış beşiktaş. ve finalde "gagala, çiz" diyor kara kartala. golleri kaleye basalım istiyor. sevgili oğlum te 600 km öteden bana hayat ışığı olmaya devam ediyor.

    çocuk olmak çok güzel dimi ekşi ?

    debe edit: hiç yapmadığım bir şey. en azından bir çıkar uğruna yapmadığımı belirteyim bu editi. çok sayıda güzel mesajlar aldım. herkese teşekkür ediyorum ilgi için. ama aynı zamanda olumsuz eleştiriler de aldım. sadece beşiktaş üzerinden sürekli edebiyat yaptığımı düşünen arkadaşlar var. onlara tavsiyem beni engellemeleri. bu işin çözümü budur. ama bilinmesini isterim ki benim hayatım gerçekten beşiktaş. haybeye yazdığımı düşünen arkadaşlar için : peder 1 ~ peder 2

    özellikle ikinci resimde gördüğünüz saha, şeref stadı ve orada baba diye bahsi geçen adam ise hakkı yetendir. diyeceğim şu ki benim pederin beşiktaş aşkının bir yansımasıdır burada yazdıklarım. beni böyle yetiştirmiş. yazdıklarım debe ya da fav için değildir. yukarıda yazdım. çok basit. engellersin olur biter. oğlum üzerinden keşke daha çok şey yazabilsem. ama o başka yerde ben başka yerde.

    son olarak, perşembe günü lokomotif moskova'yı gagalayıp, golleyip, kürkünü çizerek galip gelmek ümidiyle.

    video edit : beşiktaş canavarı
    güzel çalışması ve emekleri için latimera teşekkürler.

    limited edition : debe listesine 11.sıradan girmişiz. ilginiz için teşekkürler.

  • insan beyni düşük ve yüksek ışıkta renkleri farklı algılar. bulunduğumuz ortamda ışık azaldıkça etrafımızdaki renkleri mavi görmeye eğilimliyizdir. düşük ışıkta görmeyi kaybettiğimiz ilk renk ise kırmızıdır. bu yüzden sinema salonlarındaki koltuklar kırmızı renktedir. ışıklar kapandığında koltuklar da yok olsun ve bize daha iyi bir izleme deneyimi sunulsun diye yani...

  • yaklaşık 10 aydır ekmeği bırakmış biri olarak tecrübelerimi paylaşmak istiyorum. ( evet kilo verdim)

    evet cevabını alanlar çıktığına göre çayınızı kahvenizi alın biraz uzun bir yazı olacak.

    bir gün tam anlamıyla aklıma estiği için ekmeği bırakma kararı verdim.aklıma estiği için diyorum çünkü ne böyle ciddi bir kararlılıkla, ne kilo problemimden, ne de bir hastalıktan kaynaklı idi. evde ekmeğin kalmadığı bir gün (zaman zaman da aklıma gelen) bu kararı aldım.

    detaylara girmeden önceki ekmek tüketme alışkanlığımdan bahsetmek istiyorum.
    şunu söyleyeyim ki ekmeği çok severdim hala da çok severim fırından yeni çıkmış ekmek kokusu bunları yazarken bile burnumda...

    bir öğünde bir, bir buçuk; günde 3 civarında ekmek tüketen biriydim. makarnanın sosuna, mantının sarımsaklı yoğurduna banıp, pilavı-yemeği ekmekle buluşturup, sulu yemekleri ekmeksiz manasız bulup, katıp karıştırıp hapır hupur götüren birisiydim.

    ekmeği kutsal olarak görüp ( ki hala öyledir) ekmek karşıtlarına karşıt, ortamlarda hararetli şekilde ekmeği savunan bir fanatiktim. "abi ekmek kilo yapar, ekmeğin içini çıkar, göbeğin çıkar. ekmeğin faydası yok diyen." tiplere gıcık kapar "ekmek beslemiyor, sadece doyuruyor." diyenlere de ayrıca ifrit olurdum. ( parantez açtığıma göre anladınız:ki hala öyledir.)
    şunu da ekleyeyim ki öyle tam tahıllı buğday ekmeği, yulaf, çavdar o bu ekmeği de bilmezdim ya bildiğiniz somun ekmek ya da köy ekmeği falan. diğerleri biraz antin kuntin işler gibi gelirdi bana. neyse.

    şimdi, doğal olarak şunu diyeceksiniz ee kilo problemin yok hastalığın yok ne diye bıraktın ulan. haklısınız ekmeği bırakmamdaki temel esas ekmeği çok fazla tüketiyor oluşumdu. sadece bu...

    nihayet ekmeksiz bir hayata başlamıştım. ilk günlerde bildiğiniz bir yoksunluk yaşıyordum, kaşığı yemeğe daldırdığımda sol elim masayı yokluyor, ekmek bulamayınca içimde bir eksiklik hissi oluşuyordu. hatta renk itibariyle ekmeği anımsatan şeylere elimin gittiği olmuştur. ( mesela bizim masa nefis görünümlü bir somun ekmek renginde :swh)
    bu yoksunluk hissi bir süre devam etti. sanırım bi' bir hafta kadar. ama bu süre zarfında ekmek ya da ekmek yerine geçecek simit, poğaça, börek vs yemedim. ( ilk zamanlar işim gereği birkaç hamur işi tatmışlığım oldu o da çok az.)

    şunu da söyleyeyim ki normalde de pek hamur işi tüketmezdim ama başlarda sadece ekmeği bırakmayı amaçladım diğer hamur işleriyle bir alıp veremediğim yoktu.

    belli belirsiz bir zaman sonra elim artık ekmek aramıyordu.

    aradan 2 ay geçince ekmeksizliğe iyice alışmıştım ve özlemiyordum. şunu söylemeliyim ki bir şeyi bırakma aşamasında benim için eşik ona duyduğum özlemin sona ermesidir, ekmeği ya da bir başka hamur işini özlem duyduğum için yeseydim muhtemelen eskisinden daha fazla yiyerek geri dönecektim. bu eşiği aştıktan sonra ilk pizzamı yedim. güzeldi de ama sonradan ekmeği falan aramadım yani, benim için eşik tam anlamıyla geçilmişti.

    aradan neredeyse 4 ay geçmişti 1 ocak 2022 tarihinde bir arkadaşımda kaldık ve sabahında onlar ekmek tüketmediğimi bildiği için sağ olsun kepek ekmeği almışlar ve 4 ay sonra orada ilk kez ekmek yedim. o da güzeldi yalan yok, sonradan yine aramadım ekmeği.

    5. 6. aylardan sonra 15 20 günde bir falan lavaş ekmeği yediğim oldu. arada bir iyi gidiyor valla :).

    7. ay itibarıyla durum biraz karışık buraya dönücez.

    peki ekmek yemezken ne yedim kısaca bahsedeyim.

    günde 2 öğün beslenen birisiyim.
    sabah kahvaltı da yumurta, sebze, peynir, zeytin ve birinci aydan sonra da kesin olarak yulaf.
    öğlen - akşam : neredeyse her gün pilav, tavuk ya da kurubaklagil yemekleri, yoğurt salata vs...
    bildiğiniz şeyler işte.

    ara not : bunların dışında tatlıyı , hamur işini nadiren tüketip çayda, kahvede şeker,süt, süt tozu kullanmıyorum.

    peki ekmeği kesmenin bana ne gibi etkileri oldu bundan bahsedeyim.

    olumsuz etkileri.
    1. hani bilirsiniz " ya arkadaş ben ekmeksiz doymuyorum, karnım boş kalıyor" diyen arkadaşlar vardır. hah işte onlar kesinlikle haklılar, gerçekten doymuyordum kahvaltıdan kalktıktan bir buçuk saat sonra midemde tufanlar kopuyordu. deli gibi acıkıyordum. ekmeği bırakanlar bunu hep söyler, başlarda doymuyormuş gibi geliyor ama sonradan öyle olmadığını anlıyorsunuz diye hah işte yalan... ( ve bu doymama hissi beni şekerli şeylere itiyordu)

    ekmek yemediğinizde doymuyormuşsunuz gibi gelmiyor, doymuyorsunuz sadece bi yerden sonra açlığa alışıyonursunuz. mide mi küçülüyor ne oluyorsa oluyor işte.

    2. olumsuz etkisi
    karbonhidrat eksikliği; yok arkadaş ne yaparsam yapayım karbonhidratı yeterince alamıyorum. yağ tamam, protein tamam ama karbonhidrat ucu ucuna ya da çoğu zaman eksik.

    mesela başlarda ekmeği bırakıp geri kalan karbonhidratı kaynaklarını da azaltınca- ki bu tam olarak fitnessa başladığım zamana denk geliyor - spora başladığımın birinci ayında bir kilo yağ bir kilo kastan kilo verdim. yani bana kas kaybı olarak döndü ki bu evlat acısı gibi bir şeydir.

    araştırıp öğrendiğimde bunun tek sebebinin karbonhidrat eksikliği olduğunu öğrendim.

    ancak burada şunu da belirteyim ki spora başladığım ilk ay ne doğru düzgün kahvaltı yapmıştım ne de yulafı hayatıma dahil etmiştim. biraz göbek bölgesinde oluşan yağları eritmek adına yemeği iyice kısıp kaslarımı eritmişim, siz böyle aptallıklar yapmayın.
    (böyle yazıyorum ama bu sonuçtan hala emin değilim, tartının ne kadar güvenilir olduğu tartışılır. zira kaslandığımda yağlanmış, yağlandığımda kaslanmış olarak gösterecekti ilerleyen zamanlarda. ne derler bilirsiniz en iyi ölçüt aynadır.)

    bu iki olumsuz etki dışında ufak tefek şeyler hariç belirtebileceğim bir şey yok açıkcası.

    olumlu etkileri derseniz.

    birincisi kilo verdim, sporun ilk ayını saymazsam(burada hem kas hem yağ kaybetmiştim hatırlarsanız? ) sonraki 4 ayda yaklaşık 4 kilo yağ verip 2 kilo kadar kas kazandım. belim 10 cm kadar inceldi de 22 yaşlarımdaki bedenime döndüm. (yaş 30)

    ancak burada fitnessin, şeker ve hamur işi tüketmemenin etkilerini görmezden gelemeyiz.

    2. etki

    sindirim kolaylığı; ekmek tüketirken yemekten sonra hıçkırır, afedersiniz geğirir, hazımsızlık yaşardım.

    3.etki
    ekmeği azaltınca başlarda biraz yemek miktarını artırmıştım ancak şuan yemek miktarım normal dolayısıyla maddi olarak kardayım.

    4. etki
    tat alma duyumlarımda değişiklik; normalde de köpek gibi koku-tat alan bir insandım iyice duyarlı olmaya başladım. mesela ekmeği bıraktıktan sonra içtiğim ilk bira ( 4 ay sonra) bana çok şekerli gelmişti. biranın içindeki şekeri daha önce de alırdım ama bu kez şerbet gibi gelmişti. sanırım şeker tadını daha iyi hissetmeye başladım.
    ama böyle ekmeği bıraktım yemeklerin tadını daha iyi alıyorum gibi bir durum yok.

    5. etki
    işte bu benim hayatımı değiştiren etki...
    ekmeğe başlarken böyle bir etkinin olacağı aklımın ucundan geçmezdi...
    hiçbir yerde böyle bir şey okumamıştım...
    hatta birçok yerde aksini okumuştum...
    eğer böyle olacağını bilseydim 5 yıl önce bırakırdım ekmeği...
    peki neydi o?
    istanbulda yarın okullar tatil olacak mı? işte milyonlarca öğrencinin merak ettiği o sorunun cevabı ( hürriyet habere döndük iyice sjfksk)

    neyse geyiği bırakalım. yıllardır reflüden muzdarip birisiydim. hatta bayağı ameliyat olmayı planlıyordum.

    inanmazsınız ama ekmeği bıraktım bırakalı reflü ilaçlarını da bıraktım. bir kere bile reflü krizim tutmadı. zaman zaman ekşimeler oldu ama ayda bir falan anca yani. çok çok nadiren ilaç attım o da mesela bi kere mecbur kalıp ölmemek adına burger yemiştim.( yanık yağ kullanmışlardı sanırım ki dediğim gibi köpek gibi tat alırım) o zaman bi yanmıştı.

    araştırdım hiçbir yerde böyle bir bilgiye rastlamadım, hatta ekmeğin midenin suyunu çektiğini, reflüye iyi geldiğini falan yazıyorlardı( bu da nasıl bir bilgiyse artık)

    haklı olarak ekmekten olduğunu nereden biliyorsun diyeceksiniz ancak hayatımda ekmeği bırakmak dışında çok ciddi bir değişiklik olmadı. ( birkaç ay önce tuzu da bıraktım ama benim reflü şikayetlerim 6 7 aydır neredeyse hiç yok)

    hatta mesela reflüye en kötü gelen şeylerden birisi kahvedir, günde 2 3 bardak semsert kahve içmeme rağmen ( ki benim içtiğim kahvenin yoğunluğunu görseniz deli dersiniz) reflü krizlerim tutmuyor.

    yani ekmeği bırakmakla birlikte reflüyü de yenmiş oldum.

    eğer reflü şikayetiniz varsa deneyebilirsiniz ama ekmeği bırakıp, derin yağda kızartılmış bol şerbetli tatlılar tüketirseniz, kolayı litre litre içip alkolde şişenin dibini görürseniz bırakın reflüyü yenmeyi tüm organlarınızi riske atarsınız ona göre.

    olumlu etkiler olarak bunları sıralayabilirim. başka da çok net bir faydadan söz edemiyorum açıkcası.

    ekmeği bırakan insanlar genelde şunu söylerdi: acıktığımda artık elim ayağım titremiyor, sinirleniyorum.
    ben aynı şeyi yaşıyor muyum emin değilim. bazen açlıktan gözümün döndüğü olmuyor değil. bilemedim belki de eskiye nazaran daha azdır.

    son bir faydadan daha söz etmek istiyorum.
    yeni bir şey öğrenmiş oldum...
    mesela bu ufkumu genişleten şeylerden birisi oldu...
    hatta kendim için yeni bir felsefe geliştirmiş bile olabilirim...
    emeklilere büyük müjde...
    emekleri maaşlarında ciddi artış bekleni...( tamam tamam kızmayın.)

    son olarak öğrendiğim şey bir şeyi bırakmak için gerçekten çok ciddi bir kararlılığa gerek yokmuş.

    mesela ben son birkaç yılda şekeri, ekmeği, tuzu bıraktım ve bunların hiçbirinde "ağbii aklında bitireceksin... olay buuuuğ" kafasında hareket etmedim.

    şekeri bıraktığımda köyden memlekete arabayla giderken bizimkiler termosa çayı koymuş ama şeker almayı unutmuşlar ee verin dedim şekersiz içeyim ondan beridir şeker kullanmam.

    ekmeği bırakırken evde ekmek kalmamıştı.

    tuzu bırakırken de yüksek tansiyonu olan bir öğrencim çok tuz kullanıyor diye böyle ayak üstü sohbet ederken gel dedim birbirimize söz verip tuzu bırakalım. tamam dedi ve öylece tuzu bıraktık ( ama o hem beni hem de yemeklere tuzu ekmiş olabilir :swh)

    yani gördüğünüz gibi hepsi ayak üstü alınmış kararlar. sonra düşündüm ki belki bir şeyi bırakmak için illa en kararlı anımızda olmamız gerekmiyordur. belki de "bi' deneyim" demek yetecektir.

    hatta aşırı kararlı olmak insanın üzerinde ciddi baskı oluşturacağı için belki ters bile tepebilir. belki de sigarayı insanlar bu stresten dolayı bırakamıyordur. belki "ağbi beyninde bitereceksin." sözü bir zırvalıktır.
    yani bir şeyi bırakırken yahu olmazsa yine başlarım diyebilmek bizi rahatlığa ve başarıya ulaştırıyordur kim bilebilir. ee hadi o zaman siz de bırakmak istediğiniz şeyler için "bi' deneyin." bakalım.

    yine konuyu dağıttım farkındayım. huyum kurusun.

    yukarıda 7. ay itibarıyla durumun biraz karışık olduğunu yazmıştım. onu da açıklayıp sizi azat edeyim artık.

    durum karışık çünkü dediğim gibi karbonhidrat eksikliği yaşıyorum ve şuan görünen o ki bu karbonhidratın en iyi kaynağı ekmekler.

    eskiden bana antin kuntin görünen kepek ekmeği, tam tahıllı ekmek vs. vs. bu ekmeklerin oldukça faydalı olabileceğini ve beyaz ekmeğin de tüketilmemesi gerektiğini yazıp çiziyorlar.

    bu konuda daha derin araştırmalar yapıp günlük belli bir oranda ekmek tüketimine başlayabilirim.

    bitirme notu: bu yazıya başlarken ekmeği bırakalı 7 ay olmuştu ve 2 3 aydır bu yazı paylaşılmayı bekliyordu. 7. aydan sonra yaşadığımdan şehirden ve evimden uzaktayım o yüzden pek seçme olmuyor ve ara ara ekmek tüketiyorum.

    edit: bu entry'nin üzerinden 1.5 yıl ekmeği bıraktığımdan beri neredeyse 2.5 yıl geçmiş. güncel durumu paylaşıyorum.

    entry yazdığım tarihten beri ekmek tüketmiyordum ancak şu günlerde kilo alma sürecine girdim ve günde yaklaşık olarak 3500 kalori alıyorum. bu kaloriyi tamamlamak için sabah kahvaltısında çeşit olarak ekmek de tüketmeye başladım. hem yulaf yemekten sıkıldım hem de kilo almak istiyorsanız ekmek yulafa göre daha fazla miktarda tüketilebiliyor. ekmek olarak artık ihe'den aldığım tahıllı, çok tahıllı, tam buğday gibi ekmekler tüketiyorum.