• "yeni gruplar eskisi kadar yeni olamıyorlar artık, ve bu hiç iyi değil. müzik basınının her ortaya çıkan yeni ismi başka bir grupla ilişkilendirmeye çalışması ve kimilerini yeni beatles, kimilerini yeni smiths, kimileriniyse yeni u2 olarak adlandırması, acaba işbu 'yeni' gruplara yapılan bir övgü mü, yoksa içten içe onların yaratıcılıklarını körelten bir karalama mı, bilemiyoruz. ancak net olan bir şey var: rock müzik ne kadar evrilirse evrilsin, gitarın, basın ve davulun birlikteliği, rock 'n' roll'un ilk ortaya çıktığı zamankinden çok da farklı olmayacak; bu yüzden sonu gelmeyen benzetmeler de asla bitmeyecek.

    çiçeği burnunda bir ingiliz grup olan bloc party, yaptıkları cayır cayır rock müziği ile ilk dinleyişte franz ferdinand'ı oldukça andırıyor; özellikle çıkış şarkıları banquet ve price of gasoline franz ferdinand'ın ilk albümünde yer alabilir ve -vokalleri dahil- hiç sırıtmayabilirdi. ancak bu onların suçu değil, hatta onlar için eksi bir puan bile değil. çünkü yaptıkları, iyi bestelenmiş ve iyi çalınmış rock şarkılarını, birkaç ufak elektronik ses efektiyle süslemekten fazlası değil. eh durum böyle olunca, ortaya çıkan işin başka bir isme benzemesi da kaçınılmaz oluyor. grubun ilk albümü olan silent alarm günümüz standartlarına göre basit bir rock albümü ve bir başyapıt olmasa da gerçekten çok iyi bir başlangıç. gerçi bloc party "silent alarm" ile franz ferdinand'ınki kadar büyük bir patlama yapacakmış gibi gözükmüyor, ancak 2005'in parıldayan isimlerinden biri olmayı da başaracaklar, bundan kimsenin kuşkusu olmasın. referansları gayet sağlam; hızlı şarkılarda gang of four'dan dismemberment plan'e, xtc'ye ve hatta stooges'a kadar varan etkilenimlerinin yanı sıra, albümün zirvesi "so here we are" ve "compliments" gibi dingin parçalarda talk talk veya mogwai gibi tehlikeli sularda dolanan isimleri akla getiriyorlar ve böylece franz ferdinand veya the music gibi isimlerden ayrılıyorlar. "silent alarm" bir yarı-parti albümü, aynı the rapture'un echoes'u gibi, bu yüzden coşkulu bir şarkının hemen ardından yavaş bir bestenin gelmesi sürpriz olmamalı.

    açılış şarkısı like eating glass ve bir sonraki helicopter; her ikisi de hiç durmayan davulları ve etkili baslarıyla dinleyicinin albüme hemen adapte olmasını sağlıyorlar. bloc party'nin asıl gücü buradan geliyor: rock 'n' roll'dan. ekstra bir şey yapmalarına gerek yok, onlar şarkılarını çalıp söylüyorlar ve bu gayet de yeterli oluyor. blue light albümün temposunu bir anda düşüren melankolik, tatlı ama fazla da cesur olmayan bir çalışma. hemen ardından, albümün en hareketli ve yerinde duramayan şarkısı she's hearing voices'ın gelmesi ise bir tesadüf mü, yoksa ironi mi, pek belli olmuyor. "silent alarm"ın en güzel şarkısı kuşkusuz so here we are; 2005'in en başarılı singlelarından biri bu. sakin ve tekdüze ritminin ardında, gösterebildiğinden çok daha derin anlamlar taşıyor sanki, pink floyd'un if'i misali. albümün en 'punk' anlarını yaşatan luno 80'lerin artık çok gerilerde kalmış gibi gözüken post-punk dönemini 4 dakikalığına da olsa hortlatmayı başarıyor. grup, finaldeki compliments ile durgun ve şaşırtıcı bir veda yapıyor dinleyicisine; "tek amacımız insanları eğlendirmek değil, bundan daha gelişkin müzikler de yapacağız, haberiniz olsun" demeye getiriyor olmalılar.

    13 şarkı ve 51 dakika sonunda albüm bitiyor. pek de yeni bir şey kazanmıyorsunuz, ancak yine de "silent alarm"ı bir kez daha dinlememeniz için hiçbir sebep yok. zaten güzel bir şeyin illa da yeni olması gerekmiyor ki; eğer böyle olsaydı, u2'nun son iki albümünün pek de bir değeri olmayacaktı, keza rolling stones'un da son 25 yıllık kariyerini elimizin tersiyle itmemiz gerekecekti. ne demek istediğimi anladıysanız "silent alarm"ı bir dinleyin, beğeneceksiniz, hatta belki de 2005'in en iyi kazancı olacak bu grup sizin için. yok ben illa farklı bir şeyler dinlemek istiyorum diyorsanız o zaman "silent alarm"ın japonya baskısını edinmeye çalışın (nasıl yapacaksanız); grubun four tet, mogwai ve m83 tarafından remixlenmiş üç şarkısını daha barındırmakta bu baskı. son derece başarılı remixler bunlar; özellikle m83'ün pioneers yorumuna dikkat." *
  • kusursuz silent alarm insasinin dort kisilik mimari ekibi. denaliden asina oldugumuz davul bas kombinasyonlari ustune muazzam sesler ekleyen yaratici britanya saksonlari.
  • banquet inanılmaz bir parça. girişteki davul tonu ne geleceğini aşağı yukarı belli ediyor.
  • yıllardır dinlediğim tek şarkısı vardır, signs (intimacy). yürekli olup diğer şarkılarını dinleyemedim, hoşuma gitmez diye. o derecede de takıntılı bir insanım.
  • radiohead'den sonra niye bir türlü sevemiyorum diye üzüldüğüm ikinci grup.zorluyorum kendimi ama olmuyor bir türlü habire ''şuna benziyor işte.. hem onlar bundan daha iyisini yapmışlardı bu şarkının'' gibi şeyler düşünüyorum.nme'ye kalsa daha kimbilir nelerin neleri seçerdi bunları onu merak ediyorum birde.
  • rock'n coke ve benzeri platformlarda muse ve placebo görmekten sıkılan bünyelere ilaç gibi gelecek gruptur.
  • yeni albümleri four malum ortamlara düşmüştür.
  • yeni çıkacak ep'si olan the nextwave sessions'tan ratchet'e bir video çekmişler.

    http://www.youtube.com/…ayer_embedded&v=q3eeapj-5qs
  • istanbul'a geleceklerini öğrenmemle "i can give you life, i can take it away" diye mırıldanmama sebep olmuş gruptur. bu sene indieciler için çok güzel geçiyor.
  • yanlış hatırlamıyorsam frank rijkaard'ın bir röportajında hayranı olduğunu söylediği grup.

    dün akşam yolculuktayken this modern love denk geldi spotify'da. uzun zamandır dinlemediğimi farkettim. silent alarm ilk çıktığında limewire'dan bulmak için kastırıyorduk. lisedeydik, heyecanlıydık, rakçıydık, gitarı elimize alalı da çok olmamıştı. şimdi de açtım helicopter dinliyorum. o zamanki hissiyatımla dinlemek isterdim. halbuki o zaman da yok, o hissiyat da yok artık. belki bir şey daha yoktur ama kavrıyamıyorumdur; bi şiirde öyle demişler.

    geçmiş güzel şey, bloc party güzel grup. dinleyiniz.
hesabın var mı? giriş yap