• pissti programinda karsimda oturuyordu, bir muddet kesistik. konusayim dedim ama sonra "ne yapiyon abi canli yayinda delirme" dedim, cekindim. sonra o bir soru sordu, sessizligi bozdu. ama ben mal gibi baktim, yanitlayamadim.

    sonra olmadi o is, ardi devami gelmedi. ajdarla da soyunma odasinda yakinlik yasadik. tvde gordugunuz herkes aslen bin kat daha yakisikli, kendimden biliyorum.
  • bunun bir açıklaması vardı hala gülerim:

    “recep ivedik internasyonal bir karakter; tüm dünyaya hitap etiyor. bakın kızım fransız kolejine gidiyor, fransız kültüründen ama recep ivedik hastası”

    garibim zannediyor ki çocuğu fransızca öğreten özel okula verince çocuk ailenin kültürünü bir anda bırakıp şap edith piaf olacak.

    kızın recep ivedik seviyor çünkü annesi sensin.
  • 7 dil bilen, piyano çalan, koleje giden kızını da umarım bu toksiklikle büyütmüyordur.

    yoksa bu gidişle kendi kızından da bir seren serengil yaratacak, haberi olsun. çünkü empoze ettiği şeyler neredeyse aynı. dominant anne, babanın yokluğu, çocuğa gürül gürül enjekte edilen "biz çok kültürlüyüz ve kimseler bize layık değil" zihniyeti, bir takım 'babalarla' yakınlık, arka planda ufak dozlarda verilen homofobiklik ve ayrımcılık. üstüne kolej ve piyano eğitimi. bu hikaye sana da bir yerlerden tanıdık gelmiyor mu şekerim?

    yarın öbür gün ayşe'nin elinde sarımsaklı ıslak hamburger görürsen sakın şaşırma.
  • kendisi asker arkadaşımdır.

    (şaka yaptığımı falan sanıyorsanız yanılıyorsunuz; ayrıca ahmet kaya ve aziz yıldırım da asker arkadaşımdı. sanırım benim askere alındığım dönemde "ünlülerle aynı isme sahip kişiler taburu" diye bir tabur kurdular. amaçları neydi ve beni ne bok yemeye onların arasına gönderdiler bilmiyorum ama elalem deli askerlik anısı anlatırken ben sadece "ahmet kaya, aziz yıldırım ve deniz akkaya ile aynı bölükteydik" diyorum, başka bir şey anlatmama gerek kalmıyor)
  • vakti zamanında sibel can'ın sunduğu bir programda, neden abazoğlu* sizin için farklı biri sorusuna, benim için çok farklı biri, çünkü arkadan vurmuyor diye bir cevap vererek gülmekten mide ağrısı geçirmeme sebep olan güzel manken.

    (bkz: turkcenin esnekligi)
  • geçirdiği zibilyon tane estetik ameliyat sayesinde eşekten insana dönen bu seks bağımlısı, evli erkek avcıs peynir çeşidini bir de yuvasını yıktığı emel yıldırım'a sorun da nasıl bir ahlak yoksunu olduğunu size anlatsın. kendisi ahlak konusunda dünyada konuşacak son kişidir. deniz akkaya'nın haluk levent paylaşımı' ında da göreceğiniz üzere haluk levent'e elif gibi dik durma dersi vermeye kalkarak alt metinde kimlerin gemisinde kendine yer açmaya çalıştığı da çok net belli ama üzgünüm denizcim kapmaya çalıştığın o deli kontenjanını büzüktaşın tuğçe kazaz' a kaptırdın.
  • ne yaptigi belirsiz medya insani. dergi cikardi, kapandi. dizi cekti bir kac bolumde bitti, gene cekti, gene izlenmedi. amerika'da dvd icin cekilen 3. sinif bir filmde figuranlik yapti, kendini hollywood'un yeni yuzu sandi. mankenligi zaten birakti. kose yazarligi falan yapti, tutunamadi. sevgilisi pamir demirtas sayesinde brad pitt'e bir kac soru sorma firsati yakaladi, ayari yedi, rezil oldu. yillardir rotuslu dergi kapaklari disinda guzel bir fotografi cikmadi, estetik mudahaleler, silikonlar, botokslar derken yuzu cok degisik bir hal aldi. simdi de itici sesiyle, sacma sapan ve manasiz yorumlariyla pisti programina cikiyor... deniz akkaya'nin hunerleri, ustun yanlari, meslegi nedir diye sorulsa, yukaridaki aciklamalarin isiginda cevap verebilecek hic kimse bulunamaz. dergi kapagi olmak disinda yaptigi hersey basarisizlikla sonuclanmis, ama kendisine ucsuz bucaksiz bir ozguven, kendini begenmislik, ukalalik var ki insan kendine gelemiyor. cok zengin, cok unlu olmayan herkesi pislik gibi gordugunu her davranisiyla belli ediyor. ama hickimse onun nihat dogan'in klibindeki koca burunlu, sivilceli figuran oldugunu asla unutmuyor.

    bu entry akkaya'nin ozel hayati (sevgilileri, gece hayati, trafik skandallari vs.) gibi seylere girilmeden yazilmistir. zaten geriye de pek birsey kalmamistir.
  • kanal istanbul çevresinde aldığı arazilere imar izni çıkarmaya çalışan escort.
  • deniz akkaya anneymiş üstüne fazla gitmeyelimmis. bu manken eskisi iftiralar atarak iğrençlik yaparken kendisinin anne olduğunu düşünmüyor ama.
  • az önce başka yerde yok'ta izledim kendisini. konuk mahsun kırmızıgül'dü, ve konuğa aynen şu soruyu sordu:

    "sahne aldığınız mekanlarda alkolü fazla kaçırıp size peçeteye falan isteklerini yazıp gönderenler oluyor mu? malum, bizim halkımız alkolü fazla kaçırınca ne yaptığını bilmez de."

    tamam, bir defa söyledin bir şey demedik eyvallah. ama son cümleyi üç beş defa tekrarladı kendisi..bizim halkımız..bizim halkımız..ee bizim halkımız..

    ne bizim halkımız kardeşim? alkolü fazla kaçırınca ne yaptığını bilmeyen tek bizim halkımız mı? tüm futbol maçlarında biraları hüpletip bir şekilde olay çıkarmasını beceren ingilizler değil mi? ya da yirmi birine kadar -kısmen- alkol alamadıkları için doğumgünlerinde sokakta çırılçıplak koşan amerikalılar? ya da diğerleri..nereden geldik hemen "bizim halkımız"a? -tuya'ya selam- peçeteye şarkı yazmak için illa alkollü mü olmak gerekir? peçeteye şarkı yazmak bir "halk" etkinliği midir? bilen bilir, alkolle gayet mutlu bir beraberliğimiz var, "bizim halkımız" ile kafayı bozmuş bir insan hiç değilim, şimdiye kadar peçeteye bir şarkı yazmışlığım yoktur. lakin alkollü araba kullanırken kaza yaparak yakalanıp akabinde de polise posta koyan, iki estetik yaptırdım şahaneyim diye programlar sunarak kendisine milyonlarca sıfat biçen biri böyle "bizim halkımız alkolü fazla kaçırınca sapıtır efendim..ah bizim nasıl içileceğini bilmez halkımız. biraz "batılı" olsalar halbuki..bizim halkımız yıkanmasını da bilmez, kokar efendim.yaa yaaa..."tadında laflar edince cinlerim tepeme çıkıyor, kendimi kontrol edemiyorum. yarın öbür gün "ıyyy avam takımı bu bizim halkımız, valla aralarına karışasım gelmiyor, new york'a kaçıyorummmm." dese şaşırmayacağımdır. hatta çoktan demiştir bile de, "bizim halkımız"dan biri olarak ben aldırış etmemişimdir. neyse.
hesabın var mı? giriş yap