843 entry daha
  • evlerimizdeki mikrodalga teknolojisinin ikinci dünya savaşında radar teknolojisinin getirisi olduğuna değinmiştim.

    (bkz: #126137657)

    mikrodalga radarlarına ''mikrodalga'' radarı denmesinin nedeni o zaman üretilebilen diğer dalgalara kıyasla anomali kısalıkta ''santimetrik'' dalgaboyları üretiyor olmalaraydı.
    anglosaksonların icat ettiği ve liderlik ettiği bu teknoloji; operasyonel radarlarda kullanılabilir hale 1930'ların ikinci yarısında eş zamanlı olarak abd'de, stanford university, massachusetts ınstitute of technology, bell labsda ve ingiltere'de university of birmingham geliştirilen teknolojiler vasıtasıyla gelmişti.

    savaş başladığında abd de, nazi almanyası da birleşik krallık da
    erken uyarı radarlarına sahipti.

    cavity magnetron sayesinde operasyonel santimetrik radarlara yalnızca ingilizler sahipti.

    1940 yılında tizard mission ile britanyalılar ve amerikılar teknolojik kooperasyon yaptılar, birbirlerini jet motorları, radar, nükleer silahlarla ilgili bilgilendirdiler.

    amerikalılar birkaç ay sonra cavity magnetron'un getirisi olabilecek potansiyel teknolojileri denerken ingilizlerin yapamadığı bir şeyi yapabildiklerini fark ettiler.

    cavity magnetron, yani mikro dalga üreten vakum tüplerini fünyelerin içerisine sığdırabilecek kadar küçük boyutlarda üretmek. ingilizler bu kadar küçültülseler dahi bunun g kuvvetine dayanamayacağını düşünüyorlardı.
    amerikalılar savaştan önce işitme cihazlarının boyutlarının giyilebilir seviyeye gelmesiyle doğan ihtiyaçtan o büyüklükte vakum tüpleri üretmişlerdi.
    içerisinde cavity magnetron olan fünyeli mühimmatlar ateşleyen bir silahla senkronize çalışan bir mikrodalga radarı ve atış kontrol sistemi top merisinin çarpmaya veya zamana ayarlı değil, hedefe istenilen uzaklıkta patlatılmasını sağlayabilirdi. bu hedef bir v-1 füzesi yada bir avcı uçağı gibi hareketli bir hedef olsa da geçerli olduğundan modern savaşta bir devrim demekti.

    amerikalılar bu teknolojiyi başta gemilerinin silah sistemlerinde kullandılar. içerisinde proximity fuze olan mühimmatlar guadalcanal muharebesinde aichi d3a uçaklarını onlara çarpmadan imha ettiler. artık abd topçu sistemleri konusunda dünyadan 10 sene daha ilerideydi.

    bu esnada ingilizer proximity fuze teknolojisini imal edemiyor olsalar da, mikrodalga radarlarını geliştirmeye ve kullanın alanlarını çeşitlendirmeye devam ediyorlardı. ground controlled interception gece bombardıman uçaklarının radarları, u-botları avlamak için yüzey arama radarı ve bombardıman hedefleme radarı.

    h2s isimli bu radarın royal air force hizmete girmesinden çok kısa süre sonra bu uçaklardan biri rotterdam üzerinde düşürülecek ve almanların eline geçecektir. almanlar bu sistemi incelediklerinde luftwaffe'de panik başlar. ingilizler almanların 24 metre genişliğindeki jagdschloss radarının çok daha gelişmişini bir uçağın içerisine sığdırmışlardı.

    1943'ün sonunda h2s sistemi hitler'e sergilenir. h2ss'nin ekranda berlin'in sokak sokak modelleniş haritasını gören hitler ilk defa kendini öldürmeyi o zaman düşünür.

    almanlar h2s'nin taklidini üretmeye çalışmaya başlarlar, ortaya çıkardıkları ilk radar naxos radarıdır.

    h2s'yi kendi yerli yapım bir alman monitöründe demonstrate etmişlerdi çünkü ppi(plan position indicator) için kullandıkları crt monitörü uçaktan sağ çıkmamıştı.

    hitler'e bu sisteminden gösterilmesinden kısa süre sonra, 1944'ün başlarında almanlar düşen bir b-24 bombardıman uçağından ppı ünitesi sağlam kalmış bir an/aps-15 radar seti ele geçirdiler.

    karşılaştıkları şey bir konuda yanıldıklarını gösteriyordu. dünyada en gelişmiş radar sistemlerine sahip olan ülke britanya değil amerika idi.
    almanlar şirketleri ingilizlerle mukayese edilebilir bir magnetron için reich'ın onlardan talep ettiği üretimi karşılayamıyorlarken şimdi ingilizlerden de daha ileride bir düşmanla savaşıyorlardı.

    britanya 1940'da uçaksavar topçusuyla senkronize çalışan bir radar geliştirmeye başlamıştı. buna gun layin mark ııı, kısaca gl. mk. ııı dediler. mark ııı başarılı bir sistemdi ancak sicilya'da ingilizler amerikan scr-268 radarının çok daha ölümcül olduğunugörürler. scr-268 1937'de hizmete girmişti ve santimetrik dalgaboyları üretebilen bir radar değildi. ancak savaşın en ölümcül uçaksavar radarıydı- amerikalılar onun mikrodalga versiyonunu yapana kadar.

    bir toptan ateşlenmenin g kuvvetine dayanabilen bir vakum tüpü üretme projesi abd hükümetinin başlattığı programlardan yalnızca biriydi. hükümet donanmada kullanılan proximity fuze mühimmatlarıyla senkronize çalışan balistik bilgisayarlar ve atış kontrol radarlarının , scr-268 gibi 90mm m3 topçusuyla çalışan ve bir kamyonla taşınabilecek mobil bir versiyonunu talep etti.

    ve scr-584 ortaya çıktı.

    bombardıman uçağı büyüklüğündeki hedefleri 64 kilometre uzaktan tespit edebilen ve 28 kilometreden itibaren onları otomatik olarak hedefleyebilen ve bir kamyonla taşınabilen bu sistem ikinci dünya savaşı zamanı için bir bilimkurgu teknolojisiydi.

    amerikan 90mm m3 topçusu britanya üzerinde 2,000'den fazla v-1 füzesi imha etti.

    antwerp limanına atılan 5,211 v-1 füzesinden 5,000'ini imha ettiler.
    anttwerp'e düşen v-1 ve v-2leri havada yok ederlerken.

    ancak buna rağmen sistemin en ölümcül olduğu rol uçaksavar rolü değil anti piyade rolüydü.

    bulge muharebesinde ss ve wehrmacht birliklerini öyle bir doğradılar ki, almanlar ne tarafından öldürüldüklerini dahi anlayamadılar. savaş bitene kadar proximty fuze teknolojisinin ne olduğunu asla anlayamadılar ve teşhis edemediler.

    general george s. patton proximity fuze'la ilgili ''muharebeyi bizim için kazandı'' diyecekti.

    mikrodalga radarı teknolojisi savaşın sonlarına doğru müttefik ordularında o kadar yaygınlaşacaktı ki ingilizer bombardıman uçaklarındaki makineli tüfek taretlerinin bile radarla yönlendirilen versiyonunu geliştirecekti.

    automatic gun laying turret dedikleri bu sistemin en gelişmişini ise yine 1941 yılında başlattıkları program neticesinde abd üretecekti.

    b-29'dan star wars'dan fırlamış gibi duran tareti.

    amerika b-24 ve b-17'lerle nazi almanyasını dünya yüzeyinden kazıdığı gibi b-29'larla da japon imparatorluğunu dünya yüzeyinden kazıdı.

    bu teknolojiler sivil ve asker başka bir sürü teknolojiye ön ayak olacaktı. proximity fuze baskılı devre kartının ilk defa seri üretilmesine vesile olmuştu. radardaki ilerlemeler sivil meteorolojide de bir devrim olmuştu.
    90mm m3 topunun atış kontrol sisteminin bir parçası olan m3 silah bilgisayarı günümüzdeki üçüncü nesil ana muharebe tanklarındaki balistik bilgisayarlarının atası oldu.

    ancak en önemlisi şuydu; 1940 yılında silikon bir diyot üretilmiş olsa da tüm bu vakum tüplerinin içerisinde bulunan diyotlar germanyumdan imal ediliyorlardı. savaşın sonunda mıt'ın radyasyon laboratuvarının denetimi altında pennysylvania üniversitesinde 99.999 saflıkta silikon elde edildi.
    bu birkaç yıl sonra elektriğin kontrolünden bu yana en önemli icada ulaşmalarını sağlayacaktı.
    transistör.

    tanım : abd'nin yalnızca mihver devletlerinin değil, müttefik devletlerinin toplamını da üretim ve endüstride geçtiği, mihver devletlerinin yalnızca sıcak savaş ve endüstri savaşında değil, teknolojik inovasyon savaşında da ezdiği, mihver devletlerini alaşağı edip dünyanın yarısını ele geçirirken bir yandan da post-modern dünyayı inşa ettiği uygarlık tarihinin en büyük ve en önemli savaşı.
180 entry daha
hesabın var mı? giriş yap