6 entry daha
  • 'sil gitsin' diye tekrar eden bir metin internette dolaşıp duruyor. benim için anlam içeriği dolayısıyla yaşama ve insan ilişkilerine oldukça sıkıntılı bir bakışı simgeliyor. ancak bugün burada değineceğim, metnin içeriği değil.

    tekrar etme, yeniden söyleme anlamına gelen ''tekrir", bir yazıda, bir şiirde sözü veya kavramı anlatımı pekiştirmek amacıyla sık sık tekrar etme sanatıdır.

    amacı, anlamın üzerinde yoğunlaştığı sözcük ya da söz öbeklerini yinelemekle
    anlam vurgusu sağlamak olsa da kelimelerin tekrarıyla bir ahenk de oluşması beklenir.

    "güvey, canımın içi,
    gönül açar güzelliğin, bal gibi tatlı,
    aslan, canımın içi,
    hoştur güzelliğin, bal gibi tatlı" dizeleriyle başlayan ve kadim ayinlerin en kutsalı olan “kutsal evlilik (hieros gamos)” ayini sırasında söylenmek üzere yazılmış olduğu düşünülen, bir kral ve seçilmiş geliniyle ilgili bu sümer şiirinden de anlayabileceğimiz üzere tekrir söz sanatlarının belki de en eskisidir de. ancak bunun şiirde tekrarı olumlu gösteren bir yanı olduğu kadar, dilin ifade yeteneğinin henüz günümüzdeki gücüne ulaşmadığı çağlarda, ifadeyi güçlendirmek açısından bir zorunluluğun sonucu olduğu gözden yitirilmemelidir.

    dolayısı ile nazım edebiyatta tekrar için üç önemli kıstas kendiliğinden ortaya çıkmaktadır:

    birincisi şiirde, ahenk oluşturan seslerin ard arda yinelenmesinden ziyade anlam, içerik ve bunun ifadelendirilmesi ile zenginlik yaratılmasının önceliklidir.

    ikincisi ses benzeşmeleri ile yaratılan ahenk ancak şiirin anlamına derinlik kattığı ölçüde değerlidir. aksi halde yüzeysel bir bezemeden öteye gitmez.

    üçüncüsü ise anlama gereken derinliği sağlayacak desteği bulunsa bile aşırıya kaçan tekrardan kaçınılmalıdır.

    burada bir alıntıya baş vuralım:
    «tâhir-ül mevlevî edebiyat lügatı’nda “tekrar” ile “tekrir”in farklı yapılar olduğunu, “tekrar”ı “bir sözün bir ibârede lüzûmu olmadığı hâlde tekrâr edilmesi”, “tekrir”i ise “tekrar”ın “sözü kuvvetlendirmek, ifâdeye şiddet vermek için” yapılması şeklinde açıklayarak birbirinden ayırır.

    tâhir-ül mevlevî’nin genel olarak “tekrar” dediklerini iki grupta değerlendirirsek bunun daha iyi anlaşılacağını düşünüyoruz.

    özü itibariyle bizim de doğru bulduğumuz bu ayrımda “hüsn-i tekrar” olarak adlandırılan kullanım şiir dilinin önemli bir özelliği olarak karşımıza çıkarken,“tekerrür” veya “kesret-i tekrar” denilen diğer “tekrar” türü şiirsel söyleyişe monotonluk ve yavanlık katan kısaca sözün fasâhatını bozan bir kusurdur.»

    hele bir de bazı mecrada sözde mevlana'ya ait olduğu iddia edilen bir metin var ki: «paranı ver, gönlünü ver, canını ver
    ama sırrını verme! ...
    günlerini say, kazancını say, büyüklerini say
    ama yerinde sayma! ...
    işini beğen, aşını beğen, eşini beğen
    ama kendini beğenme! ...»diye 'sözde' epifor*larla, mevlana'nın kemiklerini sızlatıyor.

    epifor (epiphore, son yinelem): aynı sözcüğün veya sözcük grubunun dizenin, cümlenin sonunda kullanımına dayanan bir tekrar yanacıdır.

    alıntılar için kaynak bağlantılar:
    https://www.turkishnews.com/…bilinen-ilk-ask-siiri/
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap