• 8 mart'tan kalan bir pankart.
  • bir boktan anlamayanların "feminizm koca bulana kadar" klişesinde kaldıklarını görünce yine sinirlerim bozuldu. yahu azıcık feminist olmak ne demek bi kere, insan nasıl azıcık feminist olur?

    herkesi kendinle karıştırmayacaksın bi kere. bu ülkede haklarını sonuna kadar savunan, sizin yardımcılığını yaptığınız ve ateşine odun taşıdığınız eril dile sonuna kadar karşı çıkan kadınlar var.

    konumuza gelecek olursak; evet erkeğin kalbine giden yola sıçarım. çünkü, benim işim erkeği memnun etmek değil. benim yaşam amacım erkeğin mutluluğu değil. bu sebeple erkeğin kalbine giden yolun nerden geçtiği de hiç umrumda değil. yüksek sesle bi kere daha söylüyoruz: erkeğin kalbine giden yola sıçarım.

    edit: "azıcık feminist" olan arkadaş yazdıklarını sildiğinden ilk iki paragrafta yazdıklarım havada kalmış. neyse olsun.
  • her söylemi kadına hakaret olarak algılayan, temelini nefret üzerine inşaa eden bu yeni akım sözde feminizm anlayışının yeni ürünü herhalde bu taze sloganımız.

    erkekle ilgili herhangi bir yargı illa ki kadını metalaştırmalı değil mi sayın feministler? yani erkeklerin yemekten hoşlanıyor olduğu gerçeği mutlaka ama mutlaka kadını mutfağa hapsetmekle alakalı olmalı. ayrıca hiçbir erkek kesinlikle mutlu edilmemeli bir kadın tarafından. hatta suçlu hissetmeli erkek olduğu için.

    bir erkeğin bir kadını mutlu etmesi kadar doğal değil mi bir kadının bir erkeği mutlu etmesi? neden görev olarak addediliyor bu karşılıklı paylaşım? bak paylaşım diyorum, mecburiyet demiyorum... eşime dostuma hediye almamla o eşimin dostumun bana yemek hazırlaması vs arasında nasıl bir fark var? ben mi malım da anlamıyorum yine?

    ulan yemek yemeği seviyorum, evet, kalbime giden yol da midemden geçiyor, biri bana yemek hazırlarsa mutlu oluyorum, doğru. e kadının kalbine giden yol beyninden geçiyor desek çıkıp kafanıza sıçayım diye slogan mı atmamız gerekecek yani? kadınların ortak olarak hoşlandığı birşey yok mudur yani? kadınlar alışveriş seviyor, iyi açın çüzdanlarınızı patır patır sıçacağız. oldu mu şimdi? (şimdi kadınlar alışveriş seviyor dedim ya, o da kesin kötü bir genelleme olarak algılanır ordan da ayar yeriz. erkek kafası işte bu kadar çalışıyor.)

    eril dil yok demiyor kimse, güneş balçıkla sıvanmaz. fakat eril dil öğesi olarak yaftalandırılan şeyleri içinde yalnızca erkek geçen söylemler olarak kümelendirmek fazlasıyla gülünç. zaten modern feminizmin en çok eleştirildiği noktalardan biri de öncelikleri. burda da kendini açık açık belli etmiş bu kafa karışıklığı bence.

    bu nedenle rica edelim kadınlardan, kimse kimseyi mutlu etmek zorunda değil elbet ama siz yine de sıçmayın ne yollara ne kalplere yalnızca erkeğin bir taraflarından geçtiği için.
  • o lafın aslı nedir? "erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer."

    bu ülkede kadınların çoğu hala evde hizmetçi gibi görülüp, kendilerine yemekten sorumlu kişi olarak bakılmıyor mu? hatta evde yemek yoksa hesap sorulmuyor mu? evet.

    olaylara tek taraftan bakarak değerlendirirseniz sık sık yanlış tespitler yaparsınız bu konuda olduğu gibi. doğru, sadece "erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer" lafını düşünüp değerlendirirseniz tepki saçma. ikinci konuyu hatırlarsanız hiç saçma değil, lafın gittiği yer gayet açık bana göre.
  • mide bulandırıcı bir söylem.
  • sözde feminist anlayışın düştüğü tipik, tekrarlanan bir hataya düşen söz. baskıya karşı gösterilen direnişte elbette agresyon olacaktır fakat yapılan kinayeli, fazlasıyla dolaylı bu ve buna benzer söyleyişler değerli olan ana fikrin altını boşaltmaktan başka bir işe yaramıyor bence.

    anlatılmak istenen şey çok net, anlaşılır; "kadının yeri mutfak değildir." ne kadar sade, ne kadar doğru... kesinlikle saygı duyulması ve desteklenmesi gereken bir düşünce. şimdi bunu bir de sığ ve toksik bir şekilde yorumlayan "erkeğin kalbine giden yola sıçarım" lafına bakın. verilmek istenen mesaj nereye kayboldu? popülist, argo, bayağı bir dille amaçtan öylesine sapılmış ki kinayenin ardına saklanan asıl fikir bile öfkeyle karartılmış.

    asıl mesele zaten yerinde kullanıldığında gerçekten çok etkili olan argonun yozlaştırılması da değil. mesele kullanılabilecek onlarca farklı söylem varken bunun seçilmesi. altında yatan da belli. feminizmin içini boşaltan erkek düşmanlığı. eşitlik gibi onurlu bir temel üzerine inşaa edilen, haklı, duyarlı fikirleri olan feminizmi sokaklarda bulamıyorsunuz artık. popülist, agresif, akılsız ve duyarsız bir yeni feminizm hakim son zamanlara. bu nedenle feminizm git gide antipati toplamaya başlıyor, yalnızca bu nedenle verilen tepkiler hak vermeden çok alaya hatta hor görmeye kayıyor.

    erkeklerin feminist düşünceye destek vermesinin feministler tarafından tepkiyle karşılandığı durumları atlatan feminizm bunu da bir şekilde silkeleyecektir ama bu ve bunun gibi çocukça söylemler yüzünden kendine güldürüyor şu sıralarda.

    gerçekten hiç gerek yok derdinizi anlatmak için sıçıp sıvamaya...
  • rasyonalizmden uzaklaşmış birey söylemi.

    bakın dikkat edin birey diyorum. ne kadın ne erkek diyorum.
    şimdi olaya tam tersten bakalım. "kadının kalbine giden yola sıçarım" desek ne kadar berbat kıroca bir söz gibi geldi değil mi ? o sebeple bireyler birbirlerine cinsiyet, dil, din, ırk ayrımı yapmadan saygı göstermek zorundadır modern zamanda.
    eşitlik ararken başka eşitsizlikler yaratmanın, nefret söylemlerinde bulunmanın bir anlamı yoktur.
hesabın var mı? giriş yap