• kendisi, kitlesi ve müziği hakkında pek kısa sayılmayacak bir yazıya başlıyorum.

    müzikal yolculuğu ilk olarak üniversite yıllarında grubuyla rock müzik yapmasıyla başlıyor. daha sonrasında gece melek ve bizim çocuklar filmine müzikler yapıp filmle aynı ismi taşıyan şarkıyı seslendiriyor ve sonrasında popüler dünyanın kapıları kendisine açılıyor. unkapanı tüccarları ile 2 adet pop müzik albümü yapmak üzere anlaşıyor. ilk albümü serseri mayın 1994 yılında piyasaya çıkıyor ve albümün lokomotif şarkısı yerine sevemem kırdar'ın ömrü hayatı boyunca ekmeğini yiyebileceği bir hite dönüşüyor. dönemin pop müzik anlayışına daha alternatif bir sound getiren ve güçlü lirikler ile bezenen ilk albümünde istenen başarıyı yakalıyor ve ikinci albümü tutunamadım'ı 1995 yılında yayınlıyor. ilk albümün gölgesinde kalan ve bir yerine sevemem çıkaramayan * kırdar, müzik şirketiyle olan anlaşmasının bitmesiyle beraber özellikle avrupa'da oldukça popüler hale gelmeye başlayan trip hop dalgasını sırtına yükleyip tamamen bağımsız bir dönüş yaparak türkçe sözlü ilk ambient/trip hop albümünü yapmak için kolları sıvıyor. kırılma da tam burada yaşanıyor çünkü daha önce romantik şarkıların prensi yakıştırmalarına mazhar olan şarkıları bu albümle beraber yerini '' kalbimin ritmi sevişme hızında, o hızda gezinip sürün üzerimde / evet dün gece bir fahişeyle yattım / susma annene karşı gelmeni istedim senden sonunda daha güzel seviştik bak / bu son utanışım senden korkmam üzerimde ölsen / beni bu son görüşün anne artık bırak yakamı '' gibi epey şanzımanı dağıtan bir görüntüye bırakıyor. kötü mü? asla, bence ilk albümlerinden çok daha sahici ve çarpıcı bir gerçekliğe kavuşuyor.

    trip albümüyle beraber dümeni elektronik müziğe kıran kırdar, türk ve şaman kültürünü inceleyerek müziğini daha etnik bir forma dönüştürüyor ve trip hop ögelerini doğu ezgileriyle birleştirdiği, etnik/elektronik olarak da tanımlanabilecek ethnotronix gibi albümler yapmaya başlıyor. sürekli yeni bir şeyler araştırıyor, deniyor, yapıyor ve yaşıyor. işte müziği de gün be gün böyle büyüyor. müziğindeki radikal değişimler elbette dinleyici kitlesine de aynı paralellikte yansıyor. gökhan kırdar'ın dinleyici kitlesini 3 segmente ayırmak doğru olur gibi;

    - 90'ların başında yakaladığı türkçe pop rüzgarıyla beraber gelen ve hala ' yerine sevemem söyler misiniz acaba? ' gibi taleplerde bulunan daha genelgeçer bir kitle
    - trip, ethnotronix albümleriyle gelişen ve ancak önceki türkçe pop kariyerine de sempati besleyen iyi müzik takipçileri. hayatı daha alternatif bir pencereden yorumlayan insanlar diyerek genelleyebiliriz burayı bence.
    - kırdar'ı bir şarkıcı olarak pek de takip etmemiş, müzikle ilişkisi kısıtlı televizyon izleyicileri. bu kitlenin kalabalığını kurtlar vadisi izleyicileri oluşturuyor diyebiliriz rahatlıkla.

    gökhan kırdar, bu 3 farklı segmentte yer alan ve büyük ölçüde farklı hayat tarzlarına sahip kitleleri müziğinde buluşturabilmiş ender türk müzisyenlerinden. bu kitlelerin kendisinden beklediği şeyler bambaşka. dinleyicisiyle daha uzaktan ve izole bir iletişim yöntemini tercih ettiği için onların saygısını ve sempatisini kazanmıştır ancak bir noktadan öteye gidememiştir bu kurulan sevgi bağı. bu illa sanatçı-hayran ilişkisinde değil beşeri ilişkilerde de böyle ilerlemiştir. bazı insanlar sizin her anınıza eşlik ettiği için onları yeri ayrıdır ama bazıları ile daha seyrek görüşüp iletişim kurarsınız, onu sevseniz bile sevginizin bir kapasitesi vardır.

    bugün geldiği noktada organizatörler büyük salonları dolduramayacağını düşünerek konserlerini iptal ediyor ya da çalışmak istemiyor. çünkü konser tamamen ticari bir organizasyon şemasına dayanıyor. keşke nitelikli işlerinin karşılığını alabileceği, endüstrileşmiş bir müzik sektörümüz olsaydı ve yine keşke o işlerini de aynı ilgiyle takip edip, albümlerini satın alıp, emeğinin karşılığını verebilen nitelikli müzik dinleyicileri...

    bize kazandırdığı tüm eserleri, naif ve sağlam duruşu ve trip gibi bir albüm yaptığı için kendisine ekşi sözlük huzurunda teşekkür ediyorum.
  • bu adama kurtlar vadisi dolayısıyla şaklaban sanat camiasının ödül vermemesine yine kuruldum gece gece... esasen bu ülkenin kaymak tabakasının iki yüzlülüğünü ve cehaletini çok iyi gösteriyor bu muhabbet.

    şu müzikleri yapmak iddia ediyorum dünya çapında bir iştir. açlığa doymak gibi bir filmin hiç gündeme gelmemesi yine benzer sebeplerdendir. sanat camiamızın faşizan gerzekliğinden yani.

    bizim faşist sanat camiamız sanatın yalnızca kendileri tarafından yapılabilecek kadar yüce olduğunu iddia ederler. evet hem solcudurlar hem faşist, hem liberaldirler hem ulusalcı. ne bok oldukları pek belli değildir yani. tek net özellikleri bu ülke hakkında bir s*k bilmemeleri. lan başı kapalı kadın oyuncu gösterin bana bir tane. bunlar kitap okumazlar, nazım hikmet ran dışında şair tanımazlar, ismet özeli bilmezler, mevlanayı brezilyada bilirler bunların haberi yoktur.

    neyse gökhan kırdar dehşet bir iş yapmıştır bu konuda, hakkını da halk vermiştir zaten. inanmayana 2000lerin bir dönemini esir alan polifonik melodileri dinletin :d
  • bir anda aklıma düştü gökhan kırdar şarkıları. serseri mayın albümünde gezinirken bir anda gözüme bir şarkısı ilişti. gözbebeğim. orta okulda baya walkman'de kasedi geri sarıp sarıp dinliyordum bu şarkıyı. zaman içinde kaybolmuş gitmiş bende. dinlemeye başlayınca o yılların enerjisini, sevinçlerini, heyecanını öyle bir hissettirdi ki. bazen diyoruz ya keşke şu filmi izlememiş olsam bir daha hiç izlememiş gibi izlesem. en sevdiğim şarkılardan bir tanesini yıllar sonra hiç dinlememiş gibi dinleyip bağıra çağıra söylemek baya iyiydi.

    sonra spotify'a gittim, diskografisinde pleasue ve ethnotronix albümlerini keşfettim. bu da benim ayıbım olsun. bunca sene bu albümlerden bihaber olmak!

    hayatın karmaşasından kaçmak için müzik en güzel araçlardan bir tanesi. ve gökhan kırdar da bu uğurda çok önemli bir elçi.
  • kendisinin ilk iki albümünü transa geçmiş dinlerken bi arkadaşın abisi geldi, bi süre dinledi, uzun uzun sustu sustu sonra dayanamayıp
    -ulan ne ezik herifmiş bee...
    dedi.
    işte o an silkindik kendimize geldik, yolumuzun yol olmadığına karar verdik. ezik, ağlak gökhan kırdar şarkıları dinleyip biten aşkların ardından ağlamak, kırık kalbimize tuz basmak yerine adaşı gökhan özen dinleyip coşuyoruz. yerine sevemem değil de ufak at da civcivler yesin diyoruz.

    not: yine de severim kendisini, öperim yanaklarından.
  • susma ve cesaret şarkılarını taze dinlemiş halimle yorum yapmak isterim ki naifliğinin ardında deli dolu hatta çekinmeden söyleyecek olursam erotik bi ruhu barındıran şarkıcı (imiş)
    es geçilmemesi gereken dokun tenime parçası da bu düşüncemin arkasında durmam için yeterlidir.
  • bildiğin elf beyi. zira bu asaletin başka bir izahı mümkün değil.
  • sonsuz bir dunya olan trip hop dalinin turkiyede ki ilk ve tek basarili temsilcisi, saygi duydugumuz muzisyen.

    gokhan kirdarin muzik hayatini dorde ayirmak gerekir. ilki herkesin yirtik dondan firladigi 90larin populer turkce muzigine girisi, ikincisi massive attack'i kesfetmesi, ucuncusu crude ve kurtlar vadisi ile baslayan dizi/film muzikleri ve en son artik gunumuzde butun birikimlerini samanistik ogelerle harmanladigi deneysel muzikler.

    1994 serseri mayin ve 1995 tutunamadim ile zamanina gore oldukca kaliteli icerisinde klasikler barindan albumler yapti. ne olduysa bundan sonra oldu ve gokhan kirdar massive attack diye bristollu bir grubun varligindan haberdar oldu. sonraki iki yilda grubun cikarmis oldugu ilk iki album olan blue lines ve protection'i tabiri caizse hatmetti. bu ilerleyen yillarda kendisinin yapacagini muzigin temelini olusturdu. kendi sirketi loopus'u kurar bu arada. 1997de surdugu trip albumu massive attack'in blue lines'in oldukca fazla esinlemeler tasir. hatta albumde ki cesaret sarkisi blue lines sarkisiyla birebir ayni denilecek duzeyde benzerdir. 80lerin ikinci yarisinda ortaya cikan bristol muzigi yani trip hop'in ulusal ve uluslararasina yayginlasmasi massive attack'in 1991 yilinda ki debut albumleriyle baslamisti. gokhan kirdar cok da gec sayilmayacak sekilde 6 sene sonra bu muzigi esinlenerek de olsa turkiyeye getirmis guzide bir sahsiyettir. ilerleyen zamanlarda bu esinlenmeler massive attack'in cikaragini diger albumlerden de olacakti.

    kirdar 2002de crude/firsat filminin kaliteli muziklerini yapmasi osman sinav'in dikkati ceker ve onu kurtlar vadisi ekibine alir ve piyasa acisindan konusursak bu belki de hayatinin en onemli noktasi olur. kurtlar vadisinde kullandigi trip hop bazli muzikler mezzanine ve 100th window'dan esinlemeler tasir. hatta vadinin introsu bi nevi inertia creeps denilebilir. fakat bu muziklerin mukemmel oldugu gercegini degistirmez. trip hop'in yani sira ilk albumlerinden sarkilarini da kullandigi haziran gecesi, yabanci damat, sagir oda ve cok kisa surmus olan hayalet dizilerinin muziklerini basariyla tamamlar. aslinda onlarca yildir piyasada var olan eski sarkilarini dizi muzikleri icin yeniden kullaninca takdir gorur. kaybolmaya yuz tutmus eski turkuleri yeniden aranje ederek bi sekilde tekrar hit yapar. halen pana film bunyesinde yapilan her kurtlar vadisi atraksiyonuna muzik yapmaya devam ediyor ve sasmaz company bu seriyi bitirmedikce de yapacak gibi gorunuyor.

    2005 yilinda piyasaya surdugu tuur/yagmur duasi ile muzikal hayatinin su anki evresine gecis yapti. icerisinde bulunan iki dua parcasi kirdarin bugune kadar yapmis oldugu electronic, folk, trance, groove gibi muziklerden biraz biraz katip samanistik kam calgilariyla harmanliyarak bi nevi ruhsal nirvana yasamis ve yasatmistir. ayni yil en tutulmus dizi muziklerini ve sarkilarini kapsayan best of albumu cikarmayi unutmamistir. bu albumde suphesiz en dikkati ceken omru kisa bir dizi olan hayalet icin besteledigi hayal et sarkisidir.

    gokhan kirdar benim icin turkiyede sayisi iki elin parmaklarini gecmeyen; candan ercetin, tarkan, teoman, sezen aksu ve vokalleri gibi kalitesini hemen belli eden asmis sanatcilardan biridir. onu dinlemek, hissetmek ve yaptigi muzigin felsefesini anlamaya calismak buyuk bir zevktir. hakettigi degeri ve populerligi maalesef yaptigi dizi muzikleri ile saglamis olmasi biz turklerin sanata ve sanatciya verdigi onemin en acik gostergesidir.
  • filmlere, dizilere yaptığı müzikler güzel. enstrumantal albüm süper. ancak arkadaş 20 sene olmuş halen adamın eline mikrofonu tutuşturup yerine sevemem söyletiyorsunuz. hayır kendisi de bıkmış belli ama aynı kalibrede sözlü aşk şarkısı yazmadığından hep aynı işkenceye maruz kalıyor. ayıptır be kardeşim. adamın sanatı da arada piç olacak.
  • türkiye'de şaka maka trip hop yapıp bunu kurtlar vadisinde dinlettirmiş bir müzisyen.
hesabın var mı? giriş yap