göz
-
insan versiyonunda yaklaşık olarak 5 milyon koni (renkli algı) ve 100 milyon çubuk (siyah beyaz algı) hücresine sahip olan ve bu hücrelerden gelen bilgiyi beyne yaklaşık olarak 1 milyon sinir lifi ile gönderen görme organı.
çözünürlüğe gelirsek:
20/20 görüşü olan bir göz yaklaşık 1 dakika'lık açısal çözünürleğe sahip olduğuna göre, gözü 120 derelik bir görüş alanına sahip olarak düşünürsek (ve yukarıdaki hekimce sayfasındaki hesaplama gibi görüş alanını kare düşünürsek -ki değildir-):
bir eksendeki açısal görüş = 120x60 = 7200 dk
pixel sayısı = 7200 dk / (1pixel/dk) = 7200 pixel
kare alandaki toplam pixel = 7200x7200 = 51'840'000 = 51megapixel çıkar.
ancaaaaaak.....
"en ideal" ortam şartlarında kusursuz bir göz için açısal çözünürlük 0.5 dakikadır (20/10 görüş). ortam şartları idealden uzaklaştıkça (zayıf ışık, az kontrast, renkli cisimler vs) 1dk'lık çözünürlük de hızla düşer.
daha da önemlisi bu 1dk'lık yüksek çözünürlük sadece görüntünün merkezindedir. bırakın 120 dereceyi, merkezden 1/6 derece uzaklaşınca detay algısı %25 azalır. merkezden 5 derece uzaktıkta ise detay algısı %70 azalmıştır. 30 dereceye geldiğimizde bu kayıp %93'dür. yani görüntü merkesinden 30 derece uzaklıkta bahsi geçen çözünürlük 500x500 pixel = 0.25 megapixel'e düşer. bu nedenledir ki keyboard'a bakarken monitörü görürsünüz ama ekrandaki herhangi bir yazıyı okumanız imkansızdır. hatta bu satıra bakarken 3 satır yukarıyı da okuyamazsınız.
yani özetlersek zaten toplamda ~100 milyon fotoreseptörü olan, bunlardan gelen sinyali de birleştirip beyne sadece 1 milyon sinir ile gönderen göze 300-500 milyon pixel paha biçmek pek doğru gibi gelmiyor. hekimce sitesi saçmalamış diyor, "spatial resolution" ve "visual acutiy" ile ilgileneleri http://webvision.med.utah.edu/kallspatial.html adresine yönlendiriyoruz.
siz yine de gözünüze iyi bakın :o)
kaynaklar
- a photon accurate model of the human eye, deering, acm transactions on graphics 2005
- principles of digital image synthesis, glassner 1990
- http://webvision.med.utah.edu/kallspatial.html -
(bkz: göz açamamak)
(bkz: göz açtırmamak)
(bkz: göz alabildiğine)
(bkz: göz alıcı)
(bkz: göz almak)
(bkz: göz aşinalığı)
(bkz: göz atmak)
(bkz: göz aydına gitmek)
(bkz: göz boyamak)
(bkz: gözdağı vermek)
(bkz: göz bebeği)
(bkz: göz değmek)
(bkz: gözden çıkarmak)
(bkz: gözden düşmek)
(bkz: gözden geçirmek)
(bkz: gözden kaçmak), (bkz: gözden kaçmamak)
(bkz: gözden kaybolmak)
(bkz: gözden sürmeyi çekmek)
(bkz: gözden uzaklaşmak)
(bkz: gözde olmak)
(bkz: göz dikmek)
(bkz: göz doldurmak)
(bkz: göze almak)
(bkz: göze batmak)
(bkz: göze çarpmak)
(bkz: göze gelmek)
(bkz: göze girmek)
(bkz: göze görünmemek)
(bkz: göze göz dişe diş)
(bkz: göz etmek)
(bkz: göz gezdirmek)
(bkz: göz göre göre)
(bkz: göz göze gelmek)
(bkz: göz gözü görmemek)
(bkz: göz hakkı)
(bkz: göz hapsine almak)
(bkz: göz kamaştırmak)
(bkz: göz kararı)
(bkz: göz kırpmak), (bkz: göz kırpmamak)
(bkz: göz koymak)
(bkz: göz kulak olmak)
(bkz: gözleri çakmak çakmak olmak)
(bkz: gözleri dolmak), (bkz: gözleri dolu dolu olmak)
(bkz: gözü dönmek)
(bkz: gözleri yerinden fırlamak)
(bkz: gözleri fal taşı gibi açılmak)
(bkz: gözleri fıldır fıldır dönmek)
(bkz: gözleri velfecri okumak)
(bkz: gözü arkada kalmak)
(bkz: gözü bağlı)
(bkz: gözü dalmak)
(bkz: gözü dışarıda)
(bkz: gözü doymak)
(bkz: gözü gibi sakınmak)
(bkz: gözü gönlü açılmak)
(bkz: gözü gönlü tok)
(bkz: gözü hiçbir şey görmemek)
(bkz: gözü ısırmak)
(bkz: gözü ilişmek)
(bkz: gözü kalmak)
(bkz: gözü kan çanağına dönmek)
(bkz: gözü kapalı)
(bkz: gözü kara)
(bkz: gözü kararmak)
(bkz: gözü keskin)
(bkz: gözü kesmek)
(bkz: gözü korkmak)
(bkz: gözü kör olsun)
(bkz: gözüm çıksın)
(bkz: gözüm görmesin)
(bkz: gözün aydın)
(bkz: gözünde büyümek)
(bkz: gözünde tütmek)
(bkz: gözünden uyku akmak)
(bkz: gözüne uyku girmemek)
(bkz: gözünün içine bakmak)
(bkz: gözüne dizine dursun)
(bkz: gözüne kestirmek)
(bkz: gözüne sokmak)
(bkz: gözünü açmak)
(bkz: gözünü ayırmamak)
(bkz: gözünü çıkarmak)
(bkz: gözünü budaktan esirgememek)
(bkz: gözünü doyurmak)
(bkz: gözünü dört açmak)
(bkz: gözünü kan bürümek)
(bkz: gözünü kapamak)
(bkz: gözünü korkutmak)
(bkz: gözünün önüne gelmek)
(bkz: gözünün önünden gitmemek)
(bkz: gözünün üstünde kaşın var), (bkz: gözünün üstünde kaşın var dememek)
(bkz: gözünün yaşına bakmamak)
(bkz: gözünü sevdiğim)
(bkz: gözünü toprak doyursun)
(bkz: gözünü yıldırmak), (bkz: gözü yılmak)
(bkz: göz yummak), (bkz: göz yummamak)
(bkz: gözü olmak), (bkz: gözü olmamak)
(bkz: gözü pek)
(bkz: gözü takılmak)
(bkz: gözü toprağa bakmak)
(bkz: gözü tutmak), (bkz: gözü tutmamak)
(bkz: gözü üzerinde olmak)
(bkz: gözyaşı dökmek)
(bkz: gözü yememek)
(bkz: gözü yolda kalmak)
(bkz: gözü yükseklerde olmak)
(bkz: göz açıp kapayıncaya kadar)
...
böyleyken böyle iki gözüm, nur-ı aynım efendim.** -
-
benimkinin soğan tespit etme menzili görme menzilinden daha uzun. görmek konusunda şu yaşıma kadar hiç şikayetim olmadı. ama arka mahallede soğan doğransa ben burada göz yaşı döküyorum, komşu ülkelerde soğana bıçak vurulsa benim gözlerimden sakallarıma yol oluyor. insan yanında yakınında soğan doğrandığını bilmeden "soğan mı var lan orada?!" paniği yaşar mı yahu ? ben yaşıyorum. ayıp bence.
-
sabit olduklarını düşündüğümüz zamanlarda bile, gözlerimiz saniyede 50 defa titreşiyor. sebebi tahmin edilebilir; beyne gelen herhangi bir bilgi sürekli aynı şiddette kalıyorsa, beyin tarafından ihmal edilir. (tıpkı bir ortamın kokusuna bir müddet sonra alışarak kokuyu ayırt edemez hale gelişimiz gibi.)
bir şekilde gözlerin ve kafanın hareketi tam anlamıyla engellenirse anında kör oluyorsunuz, o kadar da hassas bir algısı var beynin. gelişimi aşamasında dış çevreden gelen sonsuz miktarda bilgiden hangisinin önemli hangisinin önemsiz olduğunu belirleyebilmek için "değişkenlik" faktörünü esas almış olan beynimiz, değişken olmayan bilgileri kendisi için yok sayarak büyük bir işlem hacminden kurtulmuş. ancak gelişmenin ilerleyen aşamalarında, dış çevre hakkında daha fazla bilgi alabilmek için sabit nesneleri de algılamaya çalışmış; ve kurduğu eski sistemden vazgeçmeden, farklı bir çözüm getirmiş: "dış dünya hareketsiz olsa bile, imgesini hareketli hale getirmek". bu da gözleri sürekli titreştirmekle mümkün.
bu konuda ilginç deneyler yapılmış. birisi, tahmin edilebileceği gibi, gözleri hareket ettiren kasları felce uğratan kimyasal bir işlem uygulamak. bu deneyi yapan kişiler, çevrelerinde hareket etmeyen hiç bir şeyi göremez hale geliyorlar. hareketli nesneler ise korku filminden çıkmış gibi görünüyor: yokluğun içinde birdenbire bir yöne doğru giden bir el, hayalet gibi birdenbire ortaya çıkıp giden bir insan silueti gibi.
diğer bir deney ise çok daha zekice kurgulanmış gibi geldi bana. gözün üzerine bir ayna yerleştiriliyor. bir ışık kaynağından bu ayna üzerinden yansıtılarak bir perdeye görüntü yansıtılıyor. bu sayede iki gerçek birden görünüyor: deneyin dışındaki kişiler, perde üzerindeki görüntünün sürekli titreştiğini görürlerken, deneye maruz kalan kişi ise perdede hiç bir şey göremiyor. gözün üzerindeki aynadan perdeye yansıtılan görüntünün titreşim frekansı, zaten gözün titreşim frekansıyla eşit olduğu için, kişi bu görüntüdeki hiç bir hareketi algılayamıyor ve perdeyi görüntüsüz olarak niteliyor.
hayvanların çevreyi görme tekniklerinde de 'titreşim' ana unsur. kurbağalarda yapılan incelemelere göre, nefes alışının bile etkileyemeyeceği bir şekilde kafası sabitlenmiş bir kurbağada, gözden beyne giden datalar anında duruyor. sabitlenmiş kurbağanın önünden bir cisim geçirildiği zaman ise hemen sinyaller gönderilmeye başlanıyor.
görüntüdeki netliği kaybettiğimiz zamanlarda kafamızı silkelememizin altında da aynı sebep yatıyor olabilir. kısacası, sabit gördüğümüz her şey, aslında bizim görüntüyü titreştirmemiz sayesinde görülebiliyor.
bir de uzaydan dünyayaya bakıldığında görülen cisimler konusu var konuyla ilgili, şaşıracaksınız: (bkz: uzaydan görünen tek insan yapıtı/#5063204) -
özün saklandığı yer.
-
filmlerde gözün aşırı yakın çekimleri:
metropolis : görsel
psycho : görsel
alphaville : görsel
repulsion : görsel
blade runner : görsel
bu filmleri kronolojik olarak izleyip nabokov'un göz adlı anlatısını okumak = sinema-edebiyat ilişkisini yeniden okumak için iyi bir fırsat. -
-
bir vücudun ruhuna açılan iki küçük delik. bir insanın hatta bir hayvanın gerçekte ne olduğunu en kısa yoldan anlamak istiyorsanız bu iki küçük organa çok dikkatlice bakınız. eğer bakmasını bilen bir göze sahipseniz gördükleriniz sizi asla yanıltmaz. göz ve onun ifadesi asla yalan söylemez, söyleyemez. budala yaradılışlı biri budalaca bakar, kötü olan kötü, derin olan derin, sinsi olan sinsi. şirket yöneticileri, patronların ve zengin insanların çoğu umursamaz, acıma bilmez bir psikopatlar gibi bakarlar. biraz kaygı ve melankoliye sahip merhametle bakan gözler en iyi ifadeli gözlerdir; yalnız bu gözleri philister'lara özgü, sürekli yiyip içmekten, üreme içgüdüsünün tatmininden, sağa sola seyahatler yapmaktan ve diğer bedensel ihtiyaçların tatmininin verdiği bıkkınlık halinin ifadesi olan gözlerle kesinlikle karıştırmamak gerekir. (bkz: philister/@air canada) bazı insanların haricinde köpekler ve filler de en iyi bakan gözlere sahip canlılara örnek verilebilir. ki bu canlılar, birçok insandan daha yüce bir yaradılışa sahiptirler. sokakta veya ormanda yaşayan vahşi hayvanlardan sevginize karşılık verebilenler, örneğin kediler, evcilleştirildikleri takdirde dikkat edilirse ilk olarak vahşi bakan gözleri değişmektedir.
-
en temiz dış organ.
ve vücudun en dürüst bölümü. içinde bulunulan şartlara göre parlar, kararır, donuklaşır, kısılır, ağlar, acır ya da şişer falan elde olmaksızın. hislidir. özgürdür. hükmedemezsin. korkulur.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap