• akıl almaz, vicdana sığmaz bir itiraz gerçekleştirmişler.

    önce haber neymiş bakalım:

    " izmir ’de baran tursun’un ‘dur’ ihtarına uymadığı için polis tarafından öldürülmesine ilişkin tazminat davasında içişleri bakanlığı kusurlu bulunarak mahkûm edildi. karar için danıştay’a itiraz eden bakanlık, akıl almaz bir savunma yaptı. baran tursun’un kız kardeşi berfin’e 10 bin tl ödememek için bakanlık, kardeşin olay tarihinde 12 yaşında olduğunu, dolayısıyla “abisinin vefatına ilişkin acıyı ifade edebilecek durumda olmadığını” savundu.

    bakanlığın hukuk müşavirliği’nce gönderilen itiraz dilekçesinde, meblağın yüksek olduğu savunulurken, kardeşlere tazminatın ödenmemesi için de şu gerekçeler ileri sürüldü: “olay tarihinde berfin tursun 12 yaşındaydı. yaşı itibariyle temyiz kudretini haiz olmadığı, abisinin vefatına ilişkin elem ve acıyı ifade edebilecek durumda olmadığı açıktır.” müşavirlik bu görüşüne dayanak olarak, askeri yüksek idare mahkemesi’nin “çocukların manevi acıyı idrak edemeyeceği yönündeki” 1976 ve 1983’teki iki ayrı kararını dayanak olarak gösterdi. "

    itiraza gerekçe gösterilen kararı verene bakar mısınız: askeri yüksek idare mahkemesi! aile mahkemesi falan değil yani. zaten herhangi bir aile mahkemesi'nin böyle bir karar verebileceğini pek zannetmem. (ama gene de burasının türkiye olduğunu unutmamak lazım)

    neyse, ne diyor bu "askeri idare mahkemesi" kökenli itiraz, "12 yaşında acıyı (yani travmayı) hissetmez". muhtemelen ergenlik dönemine girmiş (kızlar erkeklerden daha önce ergenlik dönemine girdikleri, bunun da genelde 12 yaş civarı olduğu bilinmektedir) soyut düşünme becerisi gelişmiş, ölümü kavrayabilecek bir ergen için "yaşı itibariyle temyiz kudretini haiz olmadığı, abisinin vefatına ilişkin elem ve acıyı ifade edebilecek durumda olmadığı açıktır." gibi bir ifade kullanmak neresinden bakarsanız bakın cahilliktir. ancak cahilliğin de ötesinde insanı rencide eden, öfkelendiren nokta verilecek 3 kuruş tazminat için bu kadar direnç gösterilmesidir.

    neticede sana bağlı çalışan bir polis, gencecik bir insanı oldukça karanlık bir şekilde (bkz: #14940936) katlediyor, sen kalkıp bunun için samimice özür dileyip, sorumlularını cezalandırıp, benzer olayların bir daha yaşanmaması adına gerekli önlemleri almak yerine işi yokuşa (hem de saçma sapan bir itirazla) sürmeye çalışıyorsun. evet, bu aileye tazminat verecek olmak içişleri bakanlığı'nın zoruna gidiyor, bunu anlıyoruz bu durumdan. belki de baran'ın onurlu ailesinin hakkını aramasıdır bu öfkeyi doğuran. ne dersiniz!?
  • araç kullanıyorsanız bu mesajı okumayın diye başlayan mesaj atmış. ulan bi sorun var sanıp refleks olarak okumaya başlıyosun zaten. iletişim harikası mesajlar atan bakanlık.
  • seref can engin adında üzerinde kaçırıldı mı verildi mi tartışmaları dönen bir çocuk için özel ekipler kurup bu çocuğu bulan* fakat aynı hassasiyeti kendine bağlı karakollarda, gözaltılarda kaybedilenler için göstermeyen medyatik bakanlık.
  • yaptığı açıklamadaki şu cümle ile güldürmüştür;

    "bu müdahalelerde göz yaşartıcı gaz mühimmatları çok zorunlu olmadıkça kullanılmamaktadır."

    ilahi bakanım, sen adamı öldürürsün.
  • benim kendilerine ufak bir tavsiyem var sade bir vatandaş olarak.
    behzat ç. aile yapısını bozuyor diyene kadar, bilumum anadolu şehirlerinde evleri kırmızı boya ile boyanan, alevi evi işareti yazısı konulan evlere kimlerin bu işaretleri yaptığını ortaya çıkarmaları. bak behzat ç. değil ama bu anadolu halkı arasında huzursuzluk yaratıyor, bilmem farkında mısınız?

    boş boş oturacağınıza güvenliği sağlayın güvenliği. size ne la diziden?
  • 1998 yılında galatasaray ile juventus arasında oynanması gereken maçın terör nedeniyle ertelenmesine neden olan kurum. tehirin sebebi ise içişleri bakanlığı'nın güvenlik garanti belgesini uefa'ya türkçe göndermesi...
  • http://www.icisleri.gov.tr/…icisleri_2.aspx?id=8432

    taksim olaylarıyla ilgili açıklama yayınlamışlar. baştan sona palavra içeren bir açıklama okumak istemiyorsanız boşa tıklamayın. bana bugüne kadar toplumsa olaylara müdahelede orantısız güç kullandığı için ceza almış tek bir polis göstersinler, yemin ederim gördüğüm ilk yerde muammer güler'in elini öpeceğim.
  • türkiye cumhuriyeti için bakacak olursak ülkemizde içişleri bakanlığı tarihsel olarak hep var olan bir kurumdur. devletin toplumun merkezinde yer aldığından olsa gerek klasik subaşı-zabıta-asayiş kavramları etrafında osmanlı'daki kökenleri bulmak kolaydır. ancak modern anlamda bürokratik bir yapı olarak içişleri bakanlığı, sadrazam kethüdalığı'na dayanır. tanzimat'tan önce tesis edilmiş olan sadrazam kethüdalığı devrin şartları gereği giderek bu günkü yapısına doğru evrilmiştir.
    nitekim 1835 yılında sadrazam kethüdalığının ismi mülkiye nezareti olmuştur. daha sonra 1837 yılında da mülkiye nezareti isinden geçilip dahiliye nezareti ismi uygun görülmüştür bu yapıya. 1859 yılında dahiliye nezereti yeniden yapılandırılmıştır. ikinci meşrutiyet'ten sonra 1913 yılında ise tekrar revize edilmiş osmanlı dönrmindeki bu son yapısıyla cumhuriyete tevarüs etmiştir. cumhuriyet döneminde içişleri bakanlığı, 12 eylül'den sonra 1983 yılında tekrar yapılandırılmış ve 1985 tarihinde çıkarılan 3152 sayılı kanunla bu son haliperçinlenmiştir.

    içişleri bakanlığı, bilcümle mülki idarenin, polis teşkilatının bağlı bulunduğu büyük bir bakanlık olarak her zaman hükümet pazarlıklarında milli eğitim bakanlığı ile birlikte kilit roldedir. zaman zaman askeri cenahtan gelen uyarılar doğrultusunda bütçesinin ve elindeki silah envanterini kesintiye uğratıldığı iddia adilir. bunun gerekçesi olarak da ülkede askeri gücün yanında ikinci bir silahlı devlet gücü olmasıdır. özellikle polis teşklatının istihdam yapısı son yıllarda hep sağ bakanların be hükümetlerin kontrolünde olduğu ve yine polis teşkilatının imam-hatip mezunlarına uzun süre açık olması (şimdi nedir durum bilmiyorum) orduyu bir anlamda tedirgin etmiştir.

    cumhuriyet boyunca bakanlık olmuş kimi isimlere bakarsak; ali fethi okyar, recep peker, faruk sükan (tam bir gestapodur kendisi), ali tanrıyar, mehmet ağar, meral akşener, saadettin tantan, abdülkadir aksu, gibi hep başka özellikleriyle de maruf ve devletçi* isimlerin tercih edildiğini anlayabiliriz.

    görevleri sadece sevk, idare ve asayişle sınırlı olmayan içişleri bakanlığı resmi görevlerinin yanı sıra; tıpkı anayasanın ruhunda olduğu gibi devleti halka karşı kollayan bir bürokratik yapıdır. ve öyle bir konumu vardır ki halk tarafından seçilenlern eliyle bunlar gerçekleştirilir. oysa derinlerinde yani ruhunda halk iradesinin pek de yakınından geçmediği geleneksel bir devlet güdüsü vardır.
  • boş işler bakanlığı olarak da algılanması gereken bakanlık. hele hele bunların döneminde iyice beceriksiz iyice kötüdürler. ya da kendilerine iyi, başkalarına kötünün de kötüsüdürler diyelim değil mi? mesela işlerine gelince topu bizde suç yok hatalı taraf karar vermesi gereken taraf yargı, ama kendi meselesi olsa bakanlık binasındaki karafatmayı bile yerinden yurdundan eder, sorgusuz sualsiz ölümünü hazırlar.

    bugünün son vukuatı: yine bir kadın tecavüz edildiğiyle, öldürüldüğüyle kaldı. ne o, büyük büyük kocaman laflar ediliyordu bizim cenazemiz, bizim kızımız? şu hayatta kim büyük laf ediyorsa ondan tam aksini bekleyeceksin, al sana hayatta dersi.

    https://www.gazeteduvar.com.tr/…yargi-tasarrufunda/
  • an itibariyle boş bir makamdır.
hesabın var mı? giriş yap