• son derece etkileyici "müzikalite"sinin yanında; pink floyd un kendine özgü dahiyane söz kurgusunu da yogun biçimde yansıtır..

    sozlerin içerigine bakıldıgında hislerini anlatamayan bir insanın sozleri gibi görünür..
    oysa ki birçok anlamı bir arada barındıran bu parca,
    cagımızın modern toplumunda iletişim teknolojilerinin ust duzeyde oluşuna karşın var olan "iletişimsizlik" sorununu ele alıyor izlenimini verirken, aynı zamanda da ilkel çağların, iletişim kurmayı, yani konuşmayı, bir "dil" yaratmayı henuz cözememiş insanının hislerini dışa vurmakta yasadığı imkansızlık halini de anlatır..

    there' s a silence surrounding me - "bir sessizlik var etrafımı saran"
    i can' t seem to think straight - "dogru duzgun dusunemiyorum"
    i' ll sit in the corner - "bir köşede oturacağım"
    no one can bother me - "böylece kimse beni rahatsız edemez"

    kısmında bu "ikili" anlatım açık biçimde görülür.. ancak bu anlatım butun sarkıya yayılmış olmasına karsın tum soz duzeni içinde kendini gostermez.. biraz daha acarsak:

    i think i should speak now (why won' t you talk to me)
    i can' t seem to speak now (you never talk to me)
    my words won' t come out right (what are you thinking)
    i feel like i' m drowning (what are you feeling)
    i' m feeling weak now (why won' t you talk to me)
    but i can' t show my weakness (you never talk to me
    i sometimes wonder (what are you thinking)
    where do we go from here (what are you feeling)

    sanirim simdi konu$malıyım (neden benimle konu$muyorsun)
    konusabilecegimi sanmıyorum (neden benimle konu$muyorsun)
    dogru sozcukleri bulamiyorum (ne du$unuyorsun)
    sanki boğuluyor gibiyim (ne hissediyorsun)
    şu anda kendimi gucsuz hissediyorum (neden benimle konu$muyorsun)
    ama bu gucsuzlugumu ifade edemiyorum (benimle hic konu$muyorsun)
    bazen merak ediyorum (ne du$unuyorsun)
    'nereye' gidiyoruz (ne hissediyorsun)

    bu ilk kısımda, ilk çağlarda herhangi bir konuşma-iletişim kurma yeteneği bulunmayan ilkel bir insanın dusuncelerini, acılarını, korkularını, kaygılarını ve daha bircok envai çeşit duygularını ifade edemeyişindeki "boğulma" hissi anlatılmak istenir.. keza şarkının bu bolumundeki sozlerde de*****bu "içinde kalan duygular arasında boğulma" hali açıkça dile getirilir..

    hemen devamında yer alan iki mısra ise** bu bogulma hissinin nereye kadar surecegini, hislerini anlatamadan nereye kadar dayanabilecegini dusundukce gelecegin neler getirecegini bilemeyişin ve bunun getirdigi kaygının anlatıldıgı bir kısımdır..

    ikinci kısım ise gunumuzun "modern çağlar"ına ayrılmış bir ikinci bölüm gibidir..

    why won' t you talk to me (i feel like i' m drowning)
    you never talk to me (you know i can' t breathe now)
    what are you thinking (we' re going nowhere)
    what are you feeling (we' re going nowhere)
    why won' t you talk to me,
    you never talk to me
    what are you thinking
    where do we go from here

    neden benimle konu$muyorsun (sanki boğuluyor gibiyim)
    benimle hic konu$muyorsun ($imdi soluk alamadigimi biliyorsun)
    ne du$unuyorsun (hicbir yere gitmiyoruz)
    ne hissediyorsun (hicbir yere gitmiyoruz)
    neden benimle konu$muyorsun
    benimle hic konu$muyorsun
    ne du$unuyorsun
    'nereye' gidiyoruz

    bu ikinci "soru-cevap" bölümü ise "we're goin' nowhere" sözü ile ilk bölümdeki "ilkel adam"ın sorusuna bir cevap niteliği taşır..
    bir çelişkinin ortaya çıkışına işaret edilir,yani;
    ilkel insanın elinde bırakın herhangi bir iletişim aletini, konuşabilecek bir dili bile yoktur, iletişimsizlik içerisindedir ve bu durumun ne noktaya kadar surecegi onda bir merak, bir kaygı yaratmaktadır,
    diğer taraftan ona gore muthis derecede "üstün" olan gelişmiş "modern" cag insanı yuksek teknolojinin yarattıgı imkanlara ragmen iletişimsizlik sorunu yaşamakta, aynı "boğulma" hissi halen surmekte * ,toplum içinde kendini yalnız hissetmektedir, iletişim açısından "varlık içinde yokluk" çektiği bu durumda o ilkel insandan ne farkı oldugu tartışma konusudur..

    her iki soru-cevap kısmının ardından yinelenen;
    it doesn' t have to be like this - "böyle olmak zorunda değil"
    all we need to do is make sure we keep talking - "tek yapmamız gereken konuşmaya devam etmek"
    sözü, iletişimsizliğin ve bunun sonucu olarak gelen içine kapanıklık, depresiflik ve yalnızlık hissinin tek çaresini gözler önüne serer, "konuşmak".. "bir köşede oturup" kendini insanlardan çekmek yerine, "keep talking", iletişim kurmaya devam etmek..

    işte pink floyd'un muhteşem sanat ve anlatım yeteneği burada ön plana çıkmaktadır.. bu "ikili anlatım" pink floyd'un bircok parcasında üstü kapalı biçimde gorulebilecegi gibi, jethro tull'ın "steel monkey"*isimli parcasında da nispeten daha görünür biçimde kendini belli eder..
  • division bellin dinlenebilir 3 parçasından biri (bkz: high hopes) (bkz: wearing inside out)

    edit: bunu yazan embesile not. division bell'in hepsi güzeldir.
  • şarkıdaki konuşma bölümleri stephen hawking'in a brief history of time adlı kitabından alıntıdır. hatta cümleleri söyleyen sentetik ses de hawking'in kendi sesidir.
  • şarkıda gitar bile konuşmaktadır. konuşturulmaktadır.
  • eserde stephen hawking tarafından söylenilen sözlerin türkçesi* şu şekildedir:

    "milyonlarca yıl boyunca, insanlık hayvanlar gibi yaşadı. sonra bizim hayal gücümüzün gücünü ortaya çıkaran bir şey oldu, konuşmayı öğrendik. ve dinlemeyi öğrendik. konuşmak, fikirlerin iletişimini sağlayarak insanların birlikte çalışmasının yolunu açtı; imkansızı başarmak için. insanlığın en büyük başarıları konuşmak sayesinde oldu. ve en büyük başarısızlıkları da konuşmamak nedeniyle. bu böyle olmak zorunda değil. en büyük umutlarımız gelecekte gerçeğe dönüşebilir. teknolojinin bize sunduklarıyla imkanlar sınırsızdır. tek yapmamız gereken, konuşmaya mutlaka devam etmemizi sağlamaktır."
  • pink floyd'un en güzel şarkılarından. sözleri çok güzeldir, fakat benim asıl hayretimi celbetmiş olan şey, şarkının adının keep talking olması ve de şarkının sonunda mükemmel bir talk box solosu olmasıdır. aslında
    "why won't you talk to me?
    you never talk to me?
    what are you thinking?
    whta are you feelin'?" sorularına cevabı gitarıyla verdiğini söylemektedir bence. bu sorulara da daha güzel bir cevap verilemez heralde. the pulse versiyonu izlenmeli, hülyalara dalınmalıdır. allah'ım n'olur bir kez görebilsem şu fani gözlerle bu kullarını?**(hydepark konserini izleyenleri kınıyorum buradan. şanslı pezemenkler!)
  • her şeyi çok iyi yaptığımız şu dünyada belki de tek yapamadığımız şey; konuşmak
    konuşamıyoruz; bağırıyoruz, küfür ediyoruz, ağlıyoruz, gülüyoruz, kavga ediyoruz, susuyoruz, yazıyoruz ama konuşamıyoruz..
    kelimeleri dile getiremiyoruz
    getirebilenler de ya pink floyd gibi üstatlar oluyor ya da nazım hikmet, cemal süreya gibi eli öpülesi insanlar oluyor..
    onlar gibi konuşmayı bil(e)mediğimiz için el üstünde tutuyoruz çünkü azlar bu dünya için çok azlar..
    mutsuzluğun kendisidir karşımızdakine kendimizi anlatamamak;
    dinleyerek konuşmayı öğrensek; anlasak karşımızdakini belki mutsuzluk hemen yanı başımızda olmaz..
    iş bu entry pink floy keep talking dinlenirken yazılmıştır, neden yazdığımı ben de bilmiyorum.
    belki içimdeki bitmek bilmeyen konuşma isteğini bastırmak için, kim bilir?

    why won' t you talk to me?
    you never talk to me?
    what are you thinking?
    what are you feeling?
    why won' t you talk to me?
    you never talk to me?
    what are you thinking?
    where do we go from here?

    tanım: pink floyd'un; insanı aynaya baktırıp kendini sorgulatan şarkılarından sadece biri.
  • şarkıya ilham veren ve şarkıdaki mesajın sahibi olan kişinin (stephen hawking) konuşamaması da şarkının ayrı bir etkileyici yönüdür.
  • stephen hawking'in sesinden dinlediğimiz şarkının girişi, bugün görülen bir haberle doğrulanmış gibi.

    http://www.radikal.com.tr/…11.11.2009&categoryid=79
  • enfes bir pink floyd parçası. üzerine ne söylense boş. dinleyin, keyfini çıkarın.
hesabın var mı? giriş yap