• psikiyatri başvurusu yapan insanlar genellikle etiketlenir. 'psikiyatriye başvuran hastanın zihninde, aklında bir problem var, ve bu yüzden diğer insanlar onlardan daha iyi durumda, daha aklıselim' gibi bir hava yaratılır sıklıkla.

    şimdi durun ve düşünün, hayatınızda birçok güçlük, üzüntü, sıkıntı yaşadınız. kaçınız dönüp kendine baktı; kaçınız ötekileri, sevgilileri, arkadaşları, eşleri suçlamak yerine kendi tutumunun kritiğini yaptı; kaçınız parmağı karşıya uzatmak yerine kendiyle ilgili sorunlu kısımları görüp düzeltmeye çalıştı?

    bizim hastalarımız işte bunları yapmaya çalışarak gelirler bize. sokakta sağlam olduğunu söyleyerek gezen güruhun çoğundan daha sağlam insanlardır yani...
  • ... erich fromm'a kulak verelim:

    "psikiyatri, bazi kimselerin akillarini kacirma nedenleriyle ilgilenir; ama asil sorun, insanlarin cogunlugunun neden akillarini kacirmadigidir."
  • tıp fakültesi öğrencisi olan ya da tus'a hazırlanan genç meslektaşlarımdan sık sık 'branş olarak seçelim mi' minvalinde sorular alıyorum. bunlara toplu cevap mahiyetinde bir entry girmek istedim.

    öncelikle genel cerrahi mi, psikiyatri mi gibi bir ikilemdeyseniz sakın psikiyatri seçmeyin. ikisi ayrı iki dünya ve psikiyatriye zihinsel olarak adapte olmak, eğer dünyaya ruhsal perspektiften bakmaya meyilli değilseniz çok zor. cerrahi, öyle ya da böyle öğrenilir, fiziksel zorluğa adaptasyon emin olun daha kolay.

    psikiyatri, ülkemizde yeni yeni kabul gören bir branş haline geldi. siz uzmanlığı alana kadar iyice oturmuş olur. benim ihtisasımın başlarında bakırköy polikliniğine 15 hasta gelirdi. bitirirken 45 olmuştu. devlet hastanelerinde şimdi 70-80 hasta bakılıyor. deli doktoru yaftası azaldı yani..

    iyi bir psikiyatrist, sinemaya, edebiyata, felsefeye, sosyolojiye meraklı olur. bunlarla ilgili biriyseniz branşı sevme ihtimaliniz yüksek.

    sabır bizim branş için artıdır. başka branşların doktor odasında şikayet ettiği o sorunlu hastaların bir kısmı kişilik bozukluklu hastalardır ve bu insanlar eninde sonunda size gelecektir (ya da hekim arkadaşınız kişilik bozukluğu olabilir, o da mümkün). böyle hastalarla çalışmak sabır ister, aklınızda olsun.

    devlette çalışacaksanız döner sermayeniz parlak olmaz. bir göz hekimi 2 dk süreyle muayene yapar. ona göre hasta bakar, performansı ona göre alır. sizin hastanız psikiyatri için çok çok yüksek olsa da para karşılığı düşük olacak. devlette çalıştığım süreçte aldığım döner sermaye hep komik düzeyde düşük oldu ama geçiniyordum, dert etmedim. dert edecekseniz, devlette psikiyatri iyi bir seçim olmayabilir. tabii iyi para kazananlar da mutlaka vardır. malum, standart olmuyor bu döner işleri.

    özel hastanelere psikiyatri kadrosu neredeyse hiç verilmiyor. bunun bir nedeni az sayıda olan psikiyatristi devlette tutup, hekim açığı oluşmasını engellemek. diğer nedeni ise nörologların, psikiyatristin yazabildiği tüm ilaçları reçete edebilmesi ve etmeleri. maalesef branşın en kötü yanlarindan biri, diğer branşlarca hor görülmesi. aslında çok zor bir meslek olmasına rağmen diğer branş hekimleri bu işi antidepresanı kafaya göre reçete etmekten ibaret sanıyor. türkiye'de yazılan antidepresanların çoğunluğunun psikiyatri dışı hekimlerce yazılması bunun en büyük kanıtı.

    bu kadro meselesi, mecburi hizmetten dönmenin en zor olduğu branşlardan biri haline getiriyor psikiyatriyi..daha önce pratisyenlik yapmadıysanız ve hizmet puanınız düşükse, mecburi hizmet yaptığınız yerde uzunca süre kalmak zorunda kalabilirsiniz.

    hala psikiyatri diyorsanız, uzmanlığı düzgün bir yerde yapın. taşrada yeni eğitim araştırma olmuş bir hastanede ya da uyduruk bir üniversitede psikiyatri öğrenilmiyor. teorik bilgiyi öğrenmek her zaman mümkün ama manyerizmin ya da künt affektin ne olduğunu ancak görerek ve ustanızın göstermesiyle öğrenirsiniz. psikiyatri, usta-çırak ilişkisi üzerinden ve bol bol hasta görerek öğrenilir.

    kesinlikle sıkıcı bir işiniz olmaz. insanların iç dünyalarına misafir olmak dünyanın en öğretici ve kafa açıcı şeyidir. işinizi severek ve iyi yaparsanız alacağınız doyum asla parayla ölçülemez. insanların çeşitliliği yüzünden hekimliği asla monoton bulmazsınız.

    ihtisas sırasında ilgi alanınızın ne olduğunu keşfedip, mutlaka bir terapi eğitimi alın. cerrahinin ameliyatı gibidir psikoterapi. işin en keyifli ve mesleki doyum sağlayan yanıdır.

    son olarak umuyorum sevdiğiniz ve istediğiniz bir branşta uzmanlık kazanır, işinizi hakkını vererek yaparsınız. bu ülkenin her branştan iyi ve işine gönül vermiş hekime ihtiyacı var.

    tus'ta hepinize kolaylıklar diliyorum.
  • bazı gerizekalıların antipsikiyatri akımını sırf entel görünmek için savunduğu ve bok attığı tıp dalı.

    şimdi savunmak bana düşmez ama bu am kafalılara açıklayalım.

    psikiyatri insanları tek bir kalıba, tek bir duygudurumuna sokmaya çalışmaz. psikiyatride hastalıklar vardır bir de normalite vardır. bu normaliteler günlük yaşama, ortama, kültüre göre değişir.

    mesela almanya'da bir kişi doktora "bana büyü yaptılar, cinleri üzerime saldılar" dese hemen psikoz tanısını yapıştırırlar. çünkü alman kültüründe bunlar psikozdur.

    aynı kişi türkiye'de bunları söylese hemen psikoz denmez. çünkü bizim kültürümüzde bunlar olağandır.

    mesela bir astronot doktora gidip "ben aya gittim. bana orada bir şeyler yaptılar" dese araştırılır ama 50 yaşında bir çiftçi çıkıp aynı şeyleri söylerse psikozdur.

    psikiyatri böyle aptalca yorumlarla, salakça ithamlarla yıllarca suçlandı. psikiyatriyi böyle suçlayanlar yakınlarında bir manik hasta olunca koştura koştura hastaneye getirirler. buna ne dersin yarrak kafası.

    mesela neden antikardiyoloji yok da anti psikiyatri var? 100 yıl önce sigara içmek öneriliyormuş. şimdi ise bütün kötülüklerin anası. hadi laf soksana o zaman dahiliyeye ve kardiyolojiye sikik.

    bipolar bozukluk bir hastalıktır. organik bir hastalık yani beyin hastalığıdır. buna hastalık demeyen amcık ağızlıya soruyorum. hiç hayatında manik ataklı bir hasta görmüş mü?
    ya da babasını öldüren bir şizofreni?

    böyle yarrak yarrak konuşmalar psikiyatriye zarar vermez. ıster kabul edin ister etmeyin psikiyatri bir tıp dalıdır. psikiyatrik hastalıklar organik beyin hastalığıdır.

    ılaçları içmeyeceksen bari götüne sok da götün akıllansın.

    amk sığırları.
  • insanlarin beyinleri kendilerine gizli oyunlar oynadiginda, bilinc alti ve ustu cesitli patlamalarla basitce bozulmus bir mekanik alet haline geldiginde, duruma teknik acidan yaklasarak o "gizli oyunlar"i cozmeye, olaylar arasindaki baglantilari duzeltmeye yarayan bir bilim dalidir. elektronikcilik tamircilik falan gibi bir sey yani.
    bazi durumlarda ilaclar olmadan yapabilecegi pek fazla sey yoktur, cogunlukla da zaten ilaclarin yardimini almadan basarmasi zor ve uzun olur, evet psikiyatri insan vucudunda eksikligi halinde rahatsizlik yaratan kimyasallari kullanarak insanlari tedavi eder. fakat psikoterapisiz ilac kullanimi (bir psikiyatrin deyisiyle) bir helikopterden ac insanlarin kafasina kafasina ekmek sandiklari atmaya benzer. ancak kasini gozunu yararsin adamlarin. psikoterapi olmadan ilac hicbir ise yaramaz fakat ilac kullanilmadan yalnizca terapiyle cok buyuk degisimler yaratilabilir.
    psikiyatriye olu bir dal diyebilmek, eger doktorlardan bir sihirli degnek dokunusu ya da size bambaska bir kimlik, bambaska bir gecmis ve gelecek vermelerini beklemiyorsaniz, oldukca zordur. ve kendisi kanimca tibbin en karmasik dalidir, ortada ne anormal bir organ, ne de gorunen bir yara vardir ama hasta kanar da kanar.. psikiyatri insanin gorunmeyen yuzuyle ilgilenir. gozleri kapali ameliyat yapmak gibi bir seydir bu.
  • hiçbir sorunu olmadığını düşündüğü halde psikiyatri uzmanına gidip "sık sık ateş basıyor, yerimde duramıyorum, her şeyi kafama çok takıyorum, aşırı para harcıyorum, sürekli hayat kadınlarıyla sevişmek istiyorum acaba ne gibi sorunum olabilir?" diye soran bir kişinin kesinlikle bir sorunu vardır ve psikiyatri uzmanı işte bu sorunun ne olduğunu anlar.

    psikiyatri uzmanı hem "hiçbir sorunu olmadığı halde" bir hastalığın üç tane özelliğini saymak için psikiyatri uzmanına giden kişinin, hem de hiçbir sorunu yokmuş gibi göstermeye çalışan hastanın aslında ne sorununun olduğunu anlar.
  • cemal dindar'in psikiyatri kongresinde soyledikleri ile icine dustugu cikmaz çok iyi anlasilabilecek bir bilim dalidir.

    tip fakultesine girdigimde tek hedefim bir psikiyatrist olmakti ancak egitim hayatim boyunca benim hayal ettigim psikiyatri ile klinikte uygulanan psikiyatrinin arasinda daglar kadar fark oldugunu gormek çok da zor olmadi.

    su an yasanan surec, yapilanlari bilimsellik kalibina oturtmak kisvesi altinda dupeduz ilac firmalarinin hegamonyasina girmis bir surectir. elbette ki sizofrenisinden depresyonuna kadar tum psikiyatrik bozukluklarin bir biyolojik temeli vardir ve butun bunlar gelecekte bir gun er ya da gec ilaclarla cozulebilecektir, ancak butun bunlar bir kisinin neden yillar boyu sapasaglam yasayip sonra yasadigi sosyal veya psikolojik bir traumanin ardindan aniden butun bu biyolojik sureclere maruz kaldigini aciklayamamaktadir. her psikiyatrik hastaligin biyolojik oldugu kadar psikolojik kokenleri de vardir ve malesef gunumuzde deskriptif psikiyatri ekolu altindaki bir çok klinik - ki bunlara universite hastaneleri de dahildir- butun bu psikolojik faktorleri ikinci plana atip her seyi biyolojik sebeplerle aciklama ve tedavi etme cabasi icerisindedir. butun bu biyolojik surecler gayet net bir sekilde bilimsel anlamda sebep-sonuç iliskilerine oturtulabilir. sorun da buradadir zaten. her seyi bir robot gibi algilayip psikiyatrinin ve daha genel anlamda hekimligin esas objesi olan insan faktorunun hiçe sayilarak her seyi belirli kaliplara oturtma cabasindadir. ancak burada yasanan psikolojiden kopus sureci kanimca bu bilimi ileriye goturmekten çok uzaktir.

    psikoloji ve psikiyatri bilimlerinin bu birbirlerinden kopus sureci malesef kisir bir donguden baska hic bir sey getirmeyecektir, cunku iki bilimin de belli noktalari aciklamakta birbirine ihtiyaci vardir. ssri ile hastayi tedavi ettigini sanmak ise kendini kandirmaktan ote bir sey degildir.
  • insanların, üzerinden enteresan derecedeki özgüvenlerini sergilediği alanlardan biri olarak şekilleniyor şu sözlük platformunda. yahu tamam, hani "psikiyatri, bu zalim düzene köleler yetiştiriyor :(" damarını yeniden, yeniden, *yeniden* keşfedenlerden ve bunu dünyanın en büyük sırrını açıklarcasına ifade edenlerden sadece biri olmanda bir sıkıntı görme, bunu bir şekilde anlayabilirim. ama şizofreni ve delilik gibi ağır rahatsızlıkları neyine güvenerek "dışarıda tutuyorsun", onlar beyinden kaynaklanmıyor mu? psikiyatri onlara karışsın ama depresyona, sosyal fobiye, obsessif-kompulsifliğe karışmasın mı? hani psikiyatrik bir durumun bir insanın hayatında zararlar oluşturabileceğini "kapitalist düzen"den saymamak için o insanın illa ki şizofren ya da deli mi olması gerekiyor, geri kalan herkes düzene mi küfretsin?

    brava ya.
  • “psikiyatri, insanlara kanepelerde uzanıp yatarken kendi ayakları üzerinde durabilmelerini öğretme sanatıdır.”
    ~sigmund freud~
  • profesorun deyişiyle;
    "psikiyatri ruhlarla,cinlerle,gölgelerle uğraşmaz arkadaşlar,psikiyatri beyin bilimidir."
hesabın var mı? giriş yap