• en güzel can baba anlatmıştır... anlatmıştır da, "evet ben böyle yaşıyorum, hiçbirşey benim değil, sadece yanımda" dediğiniz bir anda öyle bir vurur ki... gercekten yaşayamadığınızı görüp irkilirsiniz...

    "o olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
    demeyeceksin işte.
    yaşarsın çünkü.
    öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
    çok sevmeyeceksin mesela.
    o daha az severse kırılırsın.
    ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin o'nu sevdiğinden. çok
    sevmezsen, çok acımazsın.
    çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
    çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
    hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
    senin değillermiş gibi davranacaksın.
    hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
    onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
    çok eşyan olmayacak mesela evinde.
    paldır küldür yürüyebileceksin.
    ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
    çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
    gökyüzünü sahipleneceksin, güneşi, ayı, yıldızları...
    mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
    "o benim." diyeceksin.
    mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin...
    mesela gökkuşağı senin olacak.
    ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
    mesela turuncuya, ya da pembeye.
    ya da cennete ait olacaksın.
    çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
    hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
    hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
    ilişik yaşayacaksın.
    ucundan tutarak...
  • kendine katmak istemektir.
  • saramago bilinmeyen adanın öyküsünde kelimelere çok güzel hapsettiği kavramdır; içinde olumluyu ve olumsuzu ifade eden;

    "sevmek sahiplenmenin en güzel biçimidir herhalde, sahiplenmek ise sevmenin en kötü biçimi"

    sanırım duygular kadar, kaynakları da en az onlar kadar önemlidir.
  • erkegin ceketindeki gorunmeyen saclari alma efektiyle baslar.
  • bir insanı, başkalarından kıskanmanızın temelinde yatan durumdur. kıskançlık da beraberinde sahiplendiğini kişinin hayatına müdahale etmenizi ve özgürlüğünü kısıtlamanızı getiriyor. bunun 2 sakıncası var. bunlardan birisi sahiplendiğiniz kişinin hayatına müdahale ettiğiniz için, o kişi özgürlüğüne düşkün birisi ise sizden soğur. diğeri ise sizin sahibiniz farkında olmadan sahiplendiğiniz kişi olmuştur. sizin karakterinizi tanııyıp işini bilen birisi ise sizi istediği gibi yönlendirebilir. dolayısı ile sahiplendiğiniz kişi hayatınızda kalıcı bir yeri olduğuna emin olduğunuz bir kişi olmalıdır. aksi taktirde acı çekersiniz.
  • hakkında bir süredir düşünüyorum. içinden çıkılması zor bir şey. çok sevince içimden geliyor sahiplenmek. ama nasıl olacağını bir türlü çözemedim. yahu eşya değil ki karşımdaki. neyini sahipleneyim? ha geliyor bir de sen beni pek sahiplenmedin diyor. hayır ben sahiplenmiştim ama sen anlamamıştın.

    bak mesela sahiplendim. benim dedim. seni başkalarıyla hayal etmekten bile tüylerim diken diken oldu. geçmişini kıskandım, belki geleceğini bile kıskandım. ama noldu? sen daha ayrılmadan başka birileriyle konuştun. ayrıldık 2 haftaya kalmadan başkasıyla deneme amaçlı buluşmuşsun. e arkadaş ben daha ne diyeyim ki? bir zamanlar benim dediğim kız şimdi başkalarıyla çok rahat görüşebiliyor. beni hatırlamıyor. anıları unutmuş bile. hiç benim olmamış meğersem.

    ama bir daha sahiplenmem. tehlikesini anladım artık. hiç bir zaman benim olmayacak sevgilim. zaten hiç bir insan başkasına ait değil ki?
  • sahip çıkmak, yalnız bırakmamak manasıyla sevdiğin şeyleri.. hatta ucundan da olsa sevdiğin şeyleri.. iyi gördüğün, yaşamın bir parçası olması gerektiğine inandığın şeyleri.. tamam önce kendimizi korumalıyız ama an geliyor, kendini korumak bir diğerini korumaktan geçiyor. geçen bir gazeteciyi dinlerken "gazeteciler birbirlerini sahiplenmeli" manasında bir şeyler duydum. "sahip çıkmalıyız birbirimize" dedi. sahip çıkmak derken neyden bahsettiğini bilmediğini düşünüyorum, çünkü yazacağını ilan ettiği gazetenin yaptığı bir "kaza" sebebiyle "ay benim gazetecilik anlayışım bu değil" diyerek kenara çekildi. sahiplenmek öyle bir şey ki, eleştire eleştire, küfrede ede yine sahiplenebilirsin. çeşitli anlamlardan bağın olanı, sevdiğini göt gibi ortada bırakmayı kendine yediriyorsan çok götsün arkadaş. ne dediğini de bilmiyorsun, çıkarını da bilmiyorsun ve hesabın da yanlış.
    göt korkusu da konuyla ilgili. kabaca böyle, basit.. yoksa "gece uzun, mevzu derin.. içeceğiz". içtiğim de yok, sabahları ayvalık'tan aldığım zeytinyağından bir yudum içiyorum, geçen şifa olsun diye şarap içmiş olabilirim ama kendime bakıyorum, aynı zamanda kendime yakışanı giymeye çalışıyor ve sevdiklerimi sahipleniyorum. sonuç olarak sahiplenmek "her yazdığının altına imza atarım, ne derse doğrudur" şeklinde olmuyor, "gel gel sen buraya salağım benim" şeklinde olabilir. yaptığı "kaza"da ona yardım ederek de olabilir mesela. biz böyle gördük.
  • sevince çok sevince ortaya çıkar... kendiliğinden oluyor bu, bir çaba filan sarfetmenize gerek kalmıyor.! (bok var ya oluyor işte)
    sonra saçmalamalar başlıyor... içinizde çözmeniz gereken sorularınız oluyor..oluyor da oluyor.!
    ve an geliyor, bütün duygularınızdan arınmak istiyorsunuz.! ruhsuz bir adam olarak çevreye gülücükler saçan birisi olmak istiyorsunuz.! çabalıyorsunuz... çabalıyorsunuz... olmuyor... içinize dönüyorsunuz sonra... bir bakıyorsunuz ki kendi dünyanızı yaratmışsınız odanızda... bir o yana bir bu yana dönüp duruyorsunuz.! yaptığınız tek şeyse düşünmek.! (bok varya düşünüyorsunuz)
    ne demiştim... evet... bütün duygularınızdan arınmak... bunu yapabildiğiniz anda kazanan siz oluyorsunuz bir anda.!
    "adalet mi lan bu?" bağırışlarınız fısıltılara dönüşüyor... bütün bunlar olup biterken siz hala sahipleniyorsunuz...ve üşüyorsunuz... soğuk çünkü hala buralar.!
  • insanın bug'larından biridir.
  • soz konusu olan insansa kaybetmekten baska birsey getirmeyen hadise
hesabın var mı? giriş yap