yağmur
aynı isimde "yağmur (bülent ortaçgil şarkısı)" başlığı da var
-
yağmur başlar...
bu esnada biri, hiç unutamayacağı sevgilisiyle hayatının en güzel yürüyüşünü yapar.
başka biri rahatlıkla ağlar; çünkü yağmur gözyaşlarını saklamakta da cömerttir.
bir kadın, pencereden bakar. ''yağmuru çok severdi...'' der, yağmura ve eşine rahmet okurken.
bir erkek, bir kadının ıslanmış saçlarına aşık olur. daha sonra üç güzel çocukları olacaktır.
bir çocuk yol kenarındaki birikmiş suya kağıttan gemisini koyar.
bir adam, ıslanan sigarasına bakarak söver.
bu esnada bir cenaze aracı, karşıyaka mezarlığı'na doğru yola çıkar.
bir çiftin sinema planı ''suya'' düşer. bugün de evde; tavla vesaire.
bir mahalle maçı daha erken bitmek zorunda kalır.
bir kadın, arabasında silecekleri takip ederken, aklında sileceklerin olmadığı kesindir.
bir öğrenci, kitabını ceketinin içine sokar.
bir sokak satıcısı, niye şemsiye işine girmediğini düşünerek kendine kızar.
bir adam, yağmur damlalarını düşmeden tutmaya çalışır. bire karşı bir milyar savaştır bu ama; adam yenileceğini bile bile savaşacak kadar onurludur.
hayat akar. yol kenarındaki su birikintisi gibi; hızlı, pis, bulanık. üzerinde çocuğun koyduğu kağıttan gemi.
o kağıtta bu cümleler yazar. -
vareden'in adıyla insanlığa inen nur
bir gece yansıyınca kente sibir dağından
toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur
kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
en müstesna doğuşa hamiledir kainat
yıllardır bozbulanık suları yudumladım
bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
hasretin alev alev içime bir an düştü
değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü
sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü
ihtiyar cübbesinden kan süzülür nebi'nin
gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
sarsılır ebu kubeys kovulmuş feryatlarla
evlerin anasına dikilir yeşil bayrak
yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak
zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
heyula, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü
düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü
yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
her sayfada talihsiz binlerce kurban düştü
bir güzide mektuptur, çağların ötesinden
ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
yayılır o en büyük muştu, pazartesinden
beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına
susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
sükutu yar, sevinci dualar kadar derin
çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış, mazide
dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
sensiz kaldırımlara nice güzel can düştü
yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
en son, avucumuzdan inci ve mercan düştü
melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
mutluluk nağmeleri işitirler hıra'dan
bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
paramparça, ateşler şahının hayalleri
keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
o mücella çehreni izleseydim ebedi
sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
katil sinekler deldi hicabın perdesini
istiklal boşluğuna arılar nadan düştü
dolaşan ben olsaydım save'nin damarında
tablosunu yapardım yıkılan her kulenin
ebedi aşka giden esrarlı yollarında
senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
on asırlık ocağın savururdum külünü
bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
bir bela tünelinde ağır imtihan düştü
badiye yaylasında koklasaydım izini
kefenimi biçseydi ebva'da esen rüzgar
seninle yıkasaydım acılar dehlizini
ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar
üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya
suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
haritanın en beyaz noktasına kan düştü
kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
hakların temeline sanki bir volkan düştü
firakınla kavrulur çölde kum taneleri
ahuların içinde sevdan akkor gibidir
erdemin, bereketin doldurur haneleri
sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
şemsiyesi altında yürürsün bulutların
sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların
devlerin esrarını aynalara sorsaydım
çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
ilkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
güvenilen dağlara kar yağdı birer birer
sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü
yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
yıldırımlar parçalar çirkefin gölgesini
sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
yağmur, birgün kurtulup çağın kundaklarından
alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından
madeni arzuların ardında seyre daldım
küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
senin için görülen bir düş de ben olsaydım
şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
hazindir ki, dertleri aşmaya umman düştü
ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
sensiz doğrular eğri, beyaz bile karadır
sesini duymayanlar girdabında boğulur
ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin
saatlerin ardında hep kendimi aradım
bir melal zincirine takıldı parmaklarım
yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
sensiz, kıtalar boyu uzayan vatan düştü
bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü
ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
mekanın fırçasında solmayan resim senin
yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
iniltiler geliyor doğudan ve batıdan
sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü
islaklığı sanadır ahımın, efganımın
içimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
nazarın ok misali karanlıkları deler
bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
renkleri birbirinden ayıran mihenk senin
bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
sana hicret eden bir kureyş de ben olsaydım
yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
bir dönüm noktasında aklıma rahman düştü
nefesinle yeniden çizilecek desenler
çehreler yepyeni bir değişim geçirecek
aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
anneler çocuklara hep seni içirecek
yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin
damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü
zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
insanlık bahçemize sensizlik hazan düştü
yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
senin için görülen bir düş de ben olsaydım
yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
sana hicret eden bir kureyş de ben olsaydım
damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım
nurullah genç -
"yağmurdan kaçılmaz oğlum, sahibine ayıptır" derdi babaannem; kapı önünde bakır bir çanakla yağmur suyu biriktirirdi kuşlar için. mahallenin kedilerinin bu suyu kuşlarla paylaştıklarını görmüşlüğüm var, çok şükür...
-
anneanne evi ikinci evimdi o zamanlar. evin güneybatı cephesindeki odada uyurdum. evin odunluğunun eski çinko saclarla yapılmış çatısı ise uyuduğum odanın penceresine bitişikti. çatı kabaca böyleydi. köyümde gece yağmuru pek yağardı ve her zaman yağmurdan önce fırtına sahne alırdı. özellikle lodos estiğinde rüzgar, çinko sacların arasına girerek muhteşem bir uğultuya sebep olurdu. saclar kalkar kalkar inerdi. yazarken zihnim o sesi kulağıma çalıyor şu anda. çok geçmeden ilk yağmur damlası düşer ve arkası da gelirdi. yağmur çinko saca vurdukça çıkan sesler, uykuya dalmadan önce dinlediğim son şarkıya dönüşürdü sanki. yağmur hızlandıkça hızlanırdı. bense yatağımın içinde hiç kıpırdamadan o işitsel şöleni dinlerdim. yağmur sesi ve karanlık bir araya geldiğinde oluşan bileşim gerçekten iyi hissettiriyordu. yağmurun sakinleştirici bir muhtevası var, özellikle gece yağmurlarının. öyle gecelerdeki gibi huzurlu bir uykuya dalışın kıymetini insan çok sonradan anlıyor.
-
dun aksamki makina programinda akustik olarak yorumlanan cem adrian ve denizhan dueti. sozlerini de yazayim tam olsundan once belirtmek isterim ki; okan bayulgen'in de belirttigi gibi, oyle bir sarkidir ki o yerinde duramayan, saatlerce minder uzerinde oturmaktan kici basi agirmis insanlarin hepsini yerine oyle bir kitlemis, oyle bir susturmustur ki, okan bayulgen'in kendisi bile sasirmistir. ve hatta oyle bir sarkidir ki, insanin cikip sokakta "yagmur korkmuyorum lan senden, yagsana aglar gibi hadi!" diye bagirasi geliyo cok net bi sekilde. bunun disinda sozlerini de yazayim tam olsun ;
korkmuyorum artik senden gece
korkmuyorum hic karanlik
uzerime gel istersen
sar beni ben kacip gitmem
korkmuyorum artik senden yaln
edit : izlik
korkmuyorum hic korkmuyorum
yuregime vur
vur istersen
kalmadi hic kacip gitmem
sokaklarda yanimda dolasan
yagmur
geceleri basucumda duran
yagmur
avucumda ellerin yerine
yagmur
vur yuzume
vur yuzume
saclarimda nefesin yerine
yagmur
dudagimda dudagin yerine
yagmur
gokyuzunden caresizligimi
yagmur
vur yuzume hadi
vur yuzume
daha hizli yagmur
yag hadi yagmur
aglar gibi yagmur
vur yuzume
hadi yagmur
cok uzgunum cok uzgunum cok uzgun yagmur
kaybedecegim neyim/ne kaldi yagmur
vur yuzume yagmur
yagmur...
not : bi kismi nakarat, bi kismi intro, bi kismi outro.. usendim onlari yazmaya.
not 2 : cem adrian kisisi dun makina programinda okan bayulgen'in "playback mi yapicaksin?" sorusuna verdigi "asla." cevabi ile super saygimi kazanmistir -ki kendisinin ne kadar umrunda benim saygimi kazanip kazanmamasi o apayri bi mevzu ama neyse- .
not 3 : kendi sitesinde ve fan sitesinde sozleri bulunmuyor, dinleyerek cikarttim. hataliysam arayin.
edit : düzeltmeler icin alatariel'e selam ederim.
edit 2 : susayaci'na da selam ederim.
edit 3 : darth maula da selam ederim. -
ağladıkça açılan dünya...
bir nevi iç döküş, bir nevi içindeki yangına ilaç diye çiçek açışı dünyanın.
görsel
görsel
görsel
görsel -
derler ki, her bir yağmur damlasını bir rahmet meleği indirirmiş yeryüzüne ve hemen gider tekrar sıraya girermiş, bir sonraki damlayı indirebilmek için. bu rahmet melekleri o kadar çoklarmış ki, bir daha kıyamete kadar ikinci damlayı indirmek için kendilerine sıra gelmezmiş.
yağmurda iki farklı yönden gelip başımı dayadığım cama yapışan damlacıklar kendilerine yol açar, ben de seyrederim onları. önce ürkek ürkek aşağıya doğru kayarlar. dura dura, temkinli.
aşağıya kaydıkça gitgide birbirlerine doğru çekilmeye, birbirlerine yaklaşmaya başlarlar. birbirlerine yaklaştıkça da hızları artar, sanki hem kendileri hem de çevrelerinde bulunan tüm etkenler onlar birbirlerine çabucak kavuşsun diye elbirliği yapıyordur.
hem aşağıya hem de birbirlerine doğru ilerlerler.
bir noktada birleşir yek hale gelirler, yekvücut olurlar.
yekpare olurlar.
ve nihai hedeflerine, yani aşağıya, cam kenarına doğru korkunç bir hızla ilerlerler. zemine çarpar çarpmaz da orada biriken diğer damlalara karışır, bütün olurlar.
onların evreninde, evrenle bir olmuşlardır. asıllarına dönmüş, özden olmuşlardır.
işte bu yüzden, yağmurun bir diğer adı da rahmettir.
işte bu yüzden, aşıklar yağmuru sever.
yağmur, birbirlerine sokulsunlar diye aşıklara aittir.
yağmur, aşktır. -
kızım olursa adı olacak yağmur, vaktim olursa yürüme hevesim, üşümezsem duşum, ağlamazsam örtüm, geç kalırsam mazeretim, kredi kartlarımı ödeyemezsem avuntum, aşık olamazsam ızdırabım,öfkeliysem asudem,caniliğimde yazıklanışım, kasım ayında isek nedametim,arka sokaklardaysam cesaretim, burnum aşk kokusu alıyorsa sırdaşım, ve o beni aramıyorsa recimim olacak yamur.
-
insanlarin icindeki siirselligi ortaya cikaran bi doga olayi velakin kendimi tutamicam
ne zamandir ortalarda yokken tam da temizlikten sonra gelip yeni silinen camlarin amina koyan... -
bu sabah saat 7:32'de aramıza katılan küçücük ama aslında kocaman ailemin yeni bireyi. doğum anından itibaren yanında olmaya yemin ettiğim ablasıyla beraber tüm gerçeğim. bebeğim, amacım, her şeyim.
hoş geldin kızım. baban burada.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap