270 entry daha
  • hani su 'bir kitap okudum, hayatim degisti' klise cümlesi vardir ya, iste o cümleyi icini doldura doldura söylememi saglayan filmdir. kücük bir farkla tabii; ben bir film izledim ve 'hayatim degisti'.

    aslinda hikayem cogu lgbt bireyle paralellik gösteriyor. kücüklükten itibaren icimdeki duygularla mücadele etme, bastirma cabasi ve bu duygular yüzünden pesimi bir an olsun birakmayan sucluluk duygusu; aile icinde veya okul ortaminda her an beni incitecek bir söz, kinaye, alayci laf duyabilirim korkusuyla sürekli diken üstünde olma hali; yeni bir ortama girince veya yeni insanlarla tanisinca o asina oldugum tavirlara maruz kalmamak icin olmadigim biri gibi davranma, mümkün mertebe az konusma; konusurken de agzimin ucuyla konusma egilimi, üniversiteye girdigim yil zordan da olsa karsi cinsten sevgili yapma cabam vs vs...bu bahsettiklerim hakkinda bu sözlükte yüzlerce, binlerce entry vardir eminim, onun icin cok fazla ayrintiya girmeden bu kadarlik bir girizgahin yeterli olacagini düsünüyorum.

    21 yasinda, üniversite ücüncü siniftaydim. bir gün dersim erken bitmisti; aksamin gec saatinde de antrenmanim vardi yine kampüste. firsat bu firsat diyip cok eskiyen spor ayakkabimin yerine yenisini almak icin atladim dolmusa ankamalla gittim. önce yemek katina ciktim bir seyler yemek icin. sinemalarin önünden gecerken bir baktim salonlarin birinde 'brokeback mountain' oynuyor...tam net hatirlamiyorum ama öncesinde sagdan soldan birkac yorum duymustum sanirim film hakkinda. ulan dedim, ne ayakmis bu...vaktim de bol ya, ani bir kararla aldim biletimi, sifir beklentiyle oturdum izlemeye koyuldum filmi.

    film bitti, ben ciktim. alacagim spor ayakkabi icin birkac dükkan gezdikten sonra buldum nihayet istedigim gibi bir sey, aldim. sonra atladim bir dolmusa, kampüse döndüm. ama tuhaf sey; sanki bütün sesler boguklasmis gibiydi. uzaklardan duyuyordum sanki sagimdan solundan gecen insanlarin, arabalarin sesini. sadece sesler degil, görüntüler de bulaniklasmisti. dis dünyayla arama kalin, camdan bir paravan cekilmisti adeta. aksam antrenman saati geldi, gec vakte kadar yine mac yaptik arkadaslarla. görünüste her sey normaldi ama yok, olmadigini hissediyordum. ne olup bittigine dair en ufak bir fikrim yok bu arada; acayip bir enayilik, donukluk var üstümde, bir tek onu biliyorum.

    aradan bir hafta gecti. ve ben tam bir hafta sonra kendimi, bu sefer baska bir sinema salonunda, yine bu filmi izlerken buldum. inanin nasil karar verdim, ne zaman gittim, hic bilmiyorum. sadece cikista yine o tuhaf his, onu cok net hatirliyorum.

    bir seyi farketmistim ama artik: üstümdeki anlam veremedigim bu tuhafligin sebebi bu filmdi. ben filmde kendi bugünümü ve gelecegimi izliyordum. ayni icine icine konusma sekli, ayni kendinden emin olmayan cekingen tavirlar, ayni 'herkes beni izliyor' hissi, ayni 'bir seyi düzeltemezsen ona katlanirsin' tevekkülü...adimi degistirmislerdi sadece; 'ennis del mar' yapmislardi. bu gercek bir balyoz gibi iniverdi kafama. ve bu hadiseden önce aylarca, hatta belki senelerce hic aglamayan ben nihayet aglamaya basladim. günlerce agladim, agladim...zihnimdeki 21 yil boyunca ic ice gecip kaskati olmus dügümler eriyip cözülmeye basladi ve adeta yesil renkli bir zehir gibi günlerce akti gözlerimden...bir taraftan da ücüncü siniftayim; lisansin en civcivli dönemi, gecmem gereken birbirinden agir sinavlar, dersler var. binbir gayretle, kendimi zorlaya zorlaya actigim ders kitabina gözyaslarimin pit pit düstügünü hatirliyorum. yahu ankara-istanbul yolunda bolu dagi'ndaki varan tesislerinde durmusuz, alt tarafi bir domates corbasi isteyecegim, garson sirf kibar bir sesle 'buyrun efendim, ne arzu edersiniz?' dedi diye gözleri sulanir mi insanin? sulanirmis meger...

    derken bu akut aglama dönemi bitti. tabiri caizse önce dibe vurdum ve sonra yavas yavas yüzeye cikmaya basladim. beynimde bir ses, avazi ciktigi kadar bagiriyordu sürekli: "ben onun gibi olmayacagim! ben ennis del mar olmayacagim! bana ait olmayan, ödünc bir yasami idareten sürdürüp onun yasina geldigimde pismanliklarla kivranmayacagim!"

    ondan sonraki sürecte neler yasadigimi detaylariyla anlatmama gerek yok. önce aileme, sonra da cok sevdigim kuzenime acildim. gerisi de geldi sonrasinda...hayatimin kontrolünü nihayet elime aldigimi hissediyordum. öncelikle su fikri benimsedim: diger insanlar benden ne daha üstündü, ne de asagi. cinsel kimligimi ne kisiligimin önüne koymaliydim, ne de onu saklamak icin cabalamaliydim. onunla ne övünmeliydim, ne de ondan utanmaliydim. gecirdigim bu fikirsel dönüsümden sonra platonik aska da düstüm, aci da cektim, yillar süren iliskim de oldu, hatta sevgilimle kalkip yurt disina da tasindim...sevdim, sevistim; hazzin da, acinin da katmerlisini yasadim. herkes gibi, hepimiz gibi yasadim iste; sucluluk, korku, endise duymadan. sadece cinsellik/özel hayati da kapsamiyor bu dediklerim; kontrolü o gün bugündür
    hayatimin hicbir alaninda birakmadim ben. ne istediysem kararlilikla, dirayetle, kim ne der, ne düsünür diye umursamadan pesinden gittim. yasadigim hayatin yegane söz sahibi olmaktan hic vazgecmedim yani.

    simdi neredeyse filmin sonunda ennis'in oldugu yastayim. o bana ne olmam gerektigini degil belki ama kendisiyle vücut bulmus halde ne olmamam gerektigini gösterdi ve ben 'o' olmayacagima dair kendime bir söz verdim. geriye dönüp baktigimda verdigim sözü tuttugum icin memnunum, gururluyum.

    son olarak, o gün bugündür cok kolay agliyorum. su gibi seffafim kendime karsi; hicbir duygumu gizlemeye calismiyorum :)

    not: muhtesem oyunculuk yetenegi, saglam karakteri ve örnek durusuyla kariyeri boyunca kim bilir benim gibi kac insanin hayatina dokunmus heath ledger'in anisina saygiyla...

    edit: bir cümledeki anlam bozukluğu düzeltildi.
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap