55222 entry daha
  • bertolt brecht / bizden sonra doğanlara

    gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum!
    doğru söz delilik. düz alın
    kanıtı vurdumduymazın. gülen ki
    korkunç haberi
    henüz almamış.

    ne günlere kaldık, ki
    neredeyse suçtur ağaç üzerine bir konuşma
    içerir çünkü susmayı bunca kötülük üstüne!
    orda ağırdan caddeyi geçen
    erişilmez mi dara düşen
    arkadaşları için?

    doğrudur: geçimimi sağlıyorum daha
    ama inanın: bu bir rastlantı yalnız. yaptığım
    hiçbir iş doyma hakkını vermiyor bana.
    rasgele korunmuşum. (talihim dönüverse. yokum.)

    bana diyorlar: ye iç! bak keyfine!
    nasıl yer içerim, kaparsam
    yiyeceğimi bir açın elinden ve
    bardaktaki suyum bir susuzda yoksa?
    ve yiyip içiyorum gene de.

    isterdim bilge olmak.
    eski kitaplarda yazılı nedir bilge
    kavga dışı kalmak dünyada ve kısa yaşamını
    korkusuz geçirmek
    zora başvurmadan edebilmek
    kötülüğe iyilikle karşılık vermek

    isteklerine ermeyip, unutmak
    işi bilgenin.
    yapamam bütün bunları:
    gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum!

    ii
    şehre geldim bozuk düzen günlerde
    açıklık sürerken.
    insan arasına karıştım ayaklanmada
    ve onlarla birlikte öfkelendim.
    böyle geçti zamanım
    yeryüzünde.

    yemeğimi yedim iki savaş arası
    katillerin arasında yattım
    sevgiye saygısız
    ve doğaya sabırsız baktım.
    böyle geçti zamanım
    yeryüzünde

    her yol batağa çıkardı benim zamanımda.
    dilim durmaz ele verirdi beni.
    elimden gelen azdı. ama hükmedenler
    daha rahat olurdu bensiz, buydu umudum.
    böyle geçti zamanım
    yeryüzünde.

    gücüm azdı. hedef
    uzak mı uzak.
    apaçık belliydi, benim ulaşmam
    mümkün değildiyse de.
    böyle geçti zamanım
    yeryüzünde.

    iii
    siz, siz ki çıkacaksınız
    battığımız tufandan
    düşünün
    eksiklerimizden söz ederken
    karanlık çağı da
    sizin kurtulduğunuz.
    gittiydik, ayakkabıdan çok ülke değiştirip
    sınıf savaşları arasından, umarsız
    yalnız haksızlık var da baş kaldırma yoktuysa.

    biliyoruz oysa:
    alçaklıktan nefret bile
    çarpıtır çizgileri
    haksızlığa öfke bile
    kısar sesi. ah, biz
    hazırlamak isterken dostluk yolunu
    dost olamadık kendimiz.

    siz ama, o gün gelince
    insanın insana el uzattığı
    anın bizi
    hoşgörüyle.

    ...
    o gün mavi eylül ayında
    sessiz körpe bir erik ağacı altında
    tuttum onu, sessiz beyaz aşkı
    kolumda kutsal bir düş gibi.
    ve üstümüzde güzel yaz göğünde
    bir bulut vardı, çoktan gördüğüm
    çok beyazdı ve çok yukarılarda
    ve başımı kaldırıp baktığımda, değildi orda.

    o günden beri birçok, birçok aylar
    geçti sessiz aşağı kaydılar
    yok oldu o bütün erik ağaçları
    ve bana sorarsan aşk n'oldu diye
    sana derim ki: hatırlayamıyorum
    ama gene de, inan ki, biliyorum ne demek
    istediğini.
    ama gene de gerçekten hatırlamıyorum onun
    yüzünü.
    yalnız: o zamanlar öpmüştüm onu, biliyorum.

    ve bu öpücüğü de çoktan unutmuş olurdum
    o bulut olmasaydı orada
    onu bugün de hatırlıyorum ve hep hatırlayacağım
    çok beyazdı ve yukarılardan geliyordu
    erik ağaçları belki çiçek açıyordur gene de
    ve o kadının belki de şimdi yedi çocuğu olmuştur
    ama o bulut yalnız birkaç dakika için açtı
    ve yukarı baktığımda, rüzgârda kayboluyordu
    bile.
225 entry daha
hesabın var mı? giriş yap