6 entry daha
  • #33544304 öykünün başındaki ilk iki bölümü de ben yazayım,
    boşuna çağrı
    bir kış akşamı bana gelsen, birbirimize sarılıp camların ardından karanlık, buz tutmuş sokakların ıssızlığına bakarak, bilmeden birlikte yaşanan masal kışlarını ansırız. gerçekten, senle ben, aynı büyülü patikalardan korkak adımlarla geçtik, birlikte kurt dolu ormanlara gittik, aynı periler, kulelerden sarkan yosun tutamlarından bizi gözledi, kargaların uçuşmaları arasında. ve belki ikimiz de oradan, bizi bekleyen gizemli yaşama doğru baktık. ilk kez orada, içimizde çılgın, taze istekler titreşti. “ansıyor musun?”diyeceğiz, sıcak odada yavaşça birbirimize sarılarak ve sen bana güvenerek gülümseyeceksin, dışarıda rüzgarın sarstığı saçlar hüzünlü bir ses çıkarırken. ama sen –şimdi ansıyorum- eski adsız kralların, devlerin, büyülü bahçelerin masallarını bilmezsin. kaçırılıp, insan sesiyle konuşan gizemli ağaçların altından geçirilmemişsindir hiç, ne ıssız bir şatonun kapısını çalmışsındır ne de kutsal teknenin beşiklik ettiği doğu yıldızlarının altında uyumuşsundur. camların ardında, kış akşamı, büyük olasılıkla sessiz duracağız, ben ölü masallara dalacağım, sen benim bilmediğim başka tasalara. “ansıyor musun?” soracağım sana, ama ansımayacaksın.
    bir bahar günü, kül rengi gökyüzü altında, rüzgar sokaklarda geçen yıldan kalma üç-beş eski yaprağı sürüklerken, kenar mahallelerde dolaşsam seninle; günlerden de pazar olsa. bu mahallelerde sıklıkla hüzünlü, kocaman tasalar ortaya çıkar, belirli saatlerde de şiir kol gezer, birbirlerini sevenlerin yüreklerini birleştirerek. ayrıca, evlerin ardındaki sonsuz ufukların, geçip giden trenlerin, kuzey bulutlarının desteğiyle, ağır ağır yürüyeceğiz, anlamsız, aptalca ama önemli şeyler söyleyerek. kocaman lambalar yanıncaya, soluk yapılardan uğursuz kent öyküleri, serüvenler, sevda oynaşmaları çıkıncaya dek. bunun üzerine hep el ele tutuşarak susacağız, çünkü ruhlar konuşacak sözcüksüz olarak. ama sen – şimdi ansıyorum – bana hiç anlamsız, aptalca ama önemli şeyler söylemedin. demek ki, ne sözünü ettiğim pazarı sevebilirsin, ne ruhun sessizce benim ruhumla konuşmayı bilir, ne saati geldiğinde kentin büyüleyiciliğini anlarsın ne de kuzeyden inen umudu. sen ışıkları, kalabalığı, sana bakan erkekleri, şansın kol gezdiği söylenen sokakları yeğlersin. benden başkasın sen, o gün dolaşmaya gelecek olsan yorulduğun için yakınacaksın, yalnızca yakınacaksın, başka bir şey demeden.
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap