• sirse (circe) olarak da bilinir. ve cemil meriç şöyle anlatmıştır mevzuyu:

    güzel sirse bir adada oturmuş, ne ada ne ada. sirse’nin sarayı varmış mermerden, ne saray ne saray. sirse gergef işler, şarkı söylermiş. nağmeler uçarmış pencerelerden kelebekler gibi. sirse’nin bekçisi canavarlarmış, munis, uysal, dost canavarlar. adaya ayak basanlar kumsala akseden sesiyle büyülenirmiş sirse’nin. sonra sevimli canavarların kılavuzluk ettiği yoldan saraya varırlarmış. muhteşem bir sofra beklermiş onları. ve sofradan çok daha muhteşem bir kadın:sirse. altın kâselerden içilen şarap aklını başından alırmış insanın. hatıralar unutulurmuş bir bir. sirse hem vatan olurmuş, hem sevgili. ama birden sehhar sirse sopayla dokunurmuş misafirlere ve misafirler domuz olurmuş, eşek olurmuş, köstebek olurmuş. ve hepsi birden ahıra sokulurmuş, sirse’nin domuz ahırı.

    ülis’in arkadaşları bu hazin akıbete uğramışlar. ülis merkür’ün avucuna sıkıştırdığı moli otu sayesinde efsundan kurtulmuş ve kılıcını çekip teslim almış dilberi. hikayenin sonunu merak edenler homer’i okusun. bizden bu kadar.

    pardon, bu sirse için bir roman ve birçok şiirler de yazılmış. roman italyanca. (yazarın adı: j. b. gelli, floransa 2549). fransızca’ya defalarca çevrilmiş bu roman. hikâyenin güzel tarafı şu: ülis çapkını kılıcını çekip tanrıçayı (zira büyücümüz bir tanrıçadır) arzularına râm edince, ahmak arkadaşlarını kurtarmak istemiş. sirse: “emredersiniz sultanım” demiş. “yalnız bakalım onlar tekrar insan olmak isteyecekler mi?” ahıra gidilmiş. ülis birer birer sormuş hayvanlara. arkadaşlarından aslan olan, “alay mı ediyorsun”, diye gürlemiş. “şimdi ben de senin gibi bir hükümdarım, hem de senden çok daha güçlü bir hükümdar.” kurta yaklaşmış ülis ve kulağına fısıldamış, “insan olmak istemez misin?” “ne münasebet” diye ulumuş kurt. “onlar benden daha kıyıcı, daha namussuz, üstelik hürriyetleri de yok.” sözün kısası filden köstebeğe kadar bütün hayvanlar hakaretle kovmuşlar ülis’i.

    copy paste degil alinteri
  • ismi antik yunancada halka içine almak* anlamındaki kirkoô kelimesinden gelmektedir ki bu da kendisinin büyüleyici güçlerine ve aurasına gönderme yapmaktadır. herbal iksirler üretip metamorfoz, illüzyon ve ruh çağırma güçleriyle donatılmış bu mitolojik yarı-tanrıça, odysseus'un adamlarını da hayvana çevirmiş; lakin tanrı hermes'in desteğiyle büyüsü bozulmuş.

    --- etimolojik anekdot ---

    kirke aynı zamanda danca ve norveççede kilise anlamına gelmektedir; eski iskandinav dilindeki "kirkja" ve eski ingilizcedeki "cirice" kelimelerinden köken almıştır. zaten [ing.]church ve [alm.]kirche de bu kelimeyle aynı orijine sahiptirler.

    --- etimolojik anekdot ---
  • bir aşk yaşamasını dahi bilemeyen erkekleri köpeğe çevirdiği söylenene mitolojik büyücü.
  • yunan mitolojisinde aiaie adasında oturduğuna inanılan büyücü. odysseusun efsanelerinde başlıca rol oynayan kişilerdendir.
  • john william waterhouse tarafından adeta bir tanrıça gibi resmedilmiş olan mitolojik femme fatale. inanmayan bir baksın:
    http://www.jwwaterhouse.com/view.cfm?recordid=62
  • odysseus'un gemisi ormanlık bir adadaki günbatımına ulaşır. büyücü kirke evine davet eder. odysseus'un mürettebatından bir tek eurylokhos gitmez. bir hile sezinler çünkü.
    kirke kendi yaptığı şaraba onlara peynir, un ve yeşil bal ezip buna bir de kötücül şerbet karıştırır, onlara yurtlarıyla tüm anılarını unutturmak için...adamlar içkiyi içer içmez kirke tümünü domuz yavrusuna çevirir. domuz suratlı olur, domuz gibi kıllanırlar, fakat akılları başlarında kalır. gemide kalan eurylokhos odysseus'a haber verir. odysseus iki ağızlı kılıcını ve yayını alarak uğursuz eve doğru yola çıkar. yolda hermes'e rastlar. hermes ona kirke'nin çevirdiği dolapları bozacak bir sihirli ot verir.
    odysseus kirke'ye gider, kirke odysseus'a da içki verir ama hermes'in otu sayesinde etkisiz kalır. o zaman kirke anlar ki bu adam, geleceğini hermes'in vaktiyle kendisine bildirimiş olduğu şu "binbir düzen sahibi odysseus'tur"
    kirke stiks* üzerine yemin eder ve adamları tekrar domuzdan insana çevirir. ve hep birlikte hoş bir yıl geçirirler.

    *stiks bir nymphe olup okeanos ile tetis'in kızıdır; ölüler ülkesine nehir olmuştur. tanrılar onun üzerine ant içerler. andına vefasızlık eden bir tanrı bir yıl boyunca nektar ve ambrosia'dan yoksun bırakılır, dokuz yıl boyunca da tanrıların arasından kovulur.
  • kirke'nin adadı günümüzde karşılığı bilinmeyen aiaia (aeaea) adası.

    medea onun yeğenidir, kirke kolkhis kralı aietes'in kız kardeşidir.. karşılaştıklarında tanımadığı yeğeniyle lazca anlaşabildiğini görünce olayı kavrar, yeğenini buyur eder ve hafif gönülsüz, kardeşi apsyrtos'un kanlısı olan medea'yı katil lanetinden kurtarır.

    odysseia'da odysseus/ulysses ve arkadaşlarını eurylokhos* hariç konağından içeri alıp, ilaçlı içkiyle sarhoş edip, bir dokunuşuyla domuzlara çevirmiştir. bu büyüye karşılık odysseus'a hermes yardım eder. yardımlı fendi karşısında kirke odysseus'un erkekliğine vurulur, yatağına alır, arkadaşlarını da tekrar insana çevirir. 1 yıl onun yanında kalıp gününü gün eden odysseus önceki kalypso gibi koca edinmek isteyen kirke'ye kapılmaz. kirke onu bırakmakla birlikte önce birlikte hades'e (kolkhis?) inerler, ileriki tehlikelrerden nasıl kurtulacağını öğrenirler, vesile ve şerefi kirke'nindir. odysseus'tan olan oğlu telegonos tusculum kentini kurmuş, latinos da latinlerin babası olmuş.

    siren kayalıkları foça'nın karşısındaki adalardan biri. volkanik tozların suyla buluşmasından ortaya çıkmış. sirenler kuş gövdeli (kuş kafalı diyesim geliyordu), büyük kanatlı, kadın yüzlü yaratıklar. güzel yüzleri ve etkileyici sesleri var. gemicileri çılgına çevirirler. gemileri parçalanan gemiciler sirenlere yem olur. büyücü kirke odysseus'u siren kayalıklarından geçmemesi için uyarır, odysseus onu dinlemez, kendini gemisinin direklerine sıkı sıkıya bağlatır, tayfalarının kulaklarını balmumuyla tıkatır, sesleri tek duyan olarak tabii çılgına döner, ama tayfa onun duralım, kalalım emrini duyamaz, olağan tempolarıyla kayalıklardan süzülür geçerler.

    nereus:
    "bir oyun sandı yaşlı adamın sözünü suçlu*,
    kapıldı tutkusuna, ilios'da kaldı, sonunda.
    uzun bir can çekişme, sonra, katılaşan dev gövde
    görkemli bir şölen pindus kartallarına.
    ulysses de öyle! önceden demedim mi ona,
    circe'nin* tuzaklarını, zyklop'un korkunçluğunu?
    onun duraksaması, yüzeysel anlayışı,
    ne kazandırdı ona tüm yaptıkları?
    onu çok salladı, sarstı, yeterince ezdi, götürdü
    dalgalar, sonra acıyarak konuksever bir kıyıya" goethe - faust (çev. ismet zeki eyuboğlu)

    "okuduğum hiçbir kitapta yunanistan'ın bu hain büyüsünden, bu kirke özelliğinden bahsedilmiyordu; oysa ki burayı eşsiz kılan bu özellikti. (...) yunanistan'da ise manzara ve ışık öyle güzel, öyle yoğun, öyle güçlü ve öyle vahşi ki, kurduğunuz ilişki anında tutku dolu bir aşk-nefrete dönüşüyor. benim bunu anlamam için aylar ve kabul etmem için yıllar geçmesi gerekti." john fowles - the magus

    (ilk giri tarihi: 14.6.2018)

    (bkz: circe/@ibisile)
    (bkz: ben kirke)
    (bkz: aiaie)
    (bkz: büyücü kadın kirke)
    (bkz: foça/@ibisile)
    (bkz: odysseia/@ibisile), odysseus/@ibisile
  • hem sesi, hem de güzelliği ile insanoğlunu büyüleyen,bildiği büyülerle tanrıları bile korkutan, akla hayale gelmeyen deli bozuk metamorphosis özellikli büyülerin anası olan kirke, sadece odysseus'un tayfalarını domuzlara çevirmesiyle değil, skylla denen güzeller güzeli kızcağızı sırf sevgilisinin onda gözü var diye, her sabah yıkandığı gölcüğe döktüğü su ile mitolojilerin görüp görebileceği en korkunç bir canavara çevirip 6 başıyla odysseus'un 6 tayfasını yutan bir büyücüdür.
  • güneş tanrısı helios ile yeteneği cadılık olan perseus'un cadı kızı. asıl gücünü güzellikten değil diğer tanrılar gibi doğduğu günden itibaren var olan yüce yeteneklerden değil sürgüne gönderildiği aiaie adasında emeğiyle kazanan yüce tanrıça.

    kirke' nin ağzından:" ozanlar benden ,-erkek- kahramanın karşısında diz çöküp merhamet dilenen bir kadın olarak bahsetti hep; ilaç katarmışım tatlı şaraplarına , büyüleyip domuza çevirirmişim hızlı giden gemilerin tayfasını , babaevini unutturur, sılaya kavuşmalarına müsaade etmezmişim. ne demeli, kadınlara haddini bildirmek ozanların en sevdiği vakit geçirme biçimidir; yerlerde sürünüp ağlamazsak gerçek bir hikaye olmazmış gibi.

    ama yanılıyorlar ,yanılıyorsunuz :cadılık illa nefret, kıskançlık ya da başka türlü bir kötülükten doğmaz; ben ilk büyümü aşkımdan yapmıştım.

    ben, helios'un kızı , aiaie cadısı kirke . hayatım boyunca trajedinin beni bulmasını bekledim .bulacağından hiç kuşkum yoktu çünkü başkalarının hak ettiğimi düşündüğünden daha fazla arzum, isyanım ve gücüm vardı, yıldırımları üstüne çekecek şeylerdi bunlar. ve bir gün , artık bu dünyaya dayanamayacağım , diye düşündüm.
    bunun üzerine denizin derinliklerinden kadim bir tanrı seslendi: öyleyse çocuğum , başka bir dünya yap.".
    madeline miller
  • keskin olani sike zarardir.

    (bkz: keskin kirke sikine zarar)*
hesabın var mı? giriş yap