• bir an için gözlerimi kapadım ve an'ı kaybettim,
    bütün düşlerim gözlerimin önünden akıp gitti.
    rüzgardaki bir toz parçası,
    her şey rüzgardaki bir toz parçası.
    yine aynı şarkı çalıyor, okyanustaki bir dalgayız sadece,
    her ne kadar görmek istemesek de,
    yaptığımız tek şey ufalanıp toprağa karışmak.

    hepimiz rüzgarda birer toz parçasıyız.

    zaman öldürme,
    ölümsüz olan sadece gök ve toprak.
    dünyaları versen de, zamanın akmasına engel olamazsın.

    hepimiz rüzgarda birer toz parçasıyız,
    her şey gibi.
  • close my eyes, only for a moment, and the moment's gone
    all my dreams, pass before my eyes, a curiosity
    dust in the wind, all they are is dust in the wind.
    same old song, just a drop of water in an endless sea
    all we do, crumbles to the ground, though we refuse to see

    dust in the wind, all we are is dust in the wind

    [now] don't hang on, nothing lasts forever but the earth and sky
    it slips away, and all your money won't another minute buy.

    dust in the wind, all we are is dust in the wind
    dust in the wind, everything is dust in the wind.
  • kansas'in unlu klasik nefis sarkisi..
    sarah brightman da yorumlamis yeni, hos olmus..
  • kanimca en iyi cover'i scorpions'a aittir.. rock and roll'un ne$esi ve enerjisini de barindirir icinde.
  • hayatın anlamsızlığını ve insanların o hayattaki zavallığını hissettiren yanlış zamanda dinlendiğinde kişiyi hüzne sürükleyen güzel kansas parçası.
  • bazen, tek bir an, planlanmış en az bir üç ayı alıp götürüverir. böyle bir andı. kafamdaki her bir taş birden bire yer değiştirmiş, plan bozan rüzgarlar içimde yönlerini kaybetmiş, boşluklarımda estiriyorlar da estiriyorlardı. üç ayın yerine üç günü koyuverdim. neyim var neyim yok ayarlayıp, kendimi, önce bir uçakta, oradan da tanımadığım bir memlekette, gideceğim yere götürecek bir otobüs ararken buluverdim. dört gün boyunca, kah orası, kah burası, kah haritada beğenilen bir yer, kah sora sora önerilen yerler arasında içimdeki rüzgarın sesini duymamaya çalıştım. kulağımda memleketimden getirdiğim müziğin sesi. en son gün, yolculuk ederken tanıştığım avusturalyalı bir çiftin önerdiği bir yere gidiyorum. şehirden 30-35 km uzakta bir yer. belediye otobüsündeyim.. kulaklıkta herhangi bir sıralamaya bağlı olmaksızın akan giden şarkılar.. birden bir keman taksimi.. içim acıyor önce , sonra sözler de gelince, içimdeki rüzgar, gözlerimden, taşıdığı bulutları akıtıveriyor. "kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına"... 30-35 km lik yol bahtımın rüzgarının, bulutlarıyla içimi yıkadığı yer oluveriyor.
    aynı günün akşamı, son gece, şehrin daha önce geçerken gördüğüm tek rock barına giriyorum.. bir bira söylüyorum.. içimde yıkanmışlığın rahatlığı... biranın geldiği an, o başlıyor.. dust in the wind.. sürüklendiğim yerden memnun, bahtımın rüzgarına toz olup karışıyorum...
  • iş çıkışı yorgun argın bi şekilde eve gelirken ipod yada mp3 player dan dinlendiğinde insanı müthiş bi şekilde rahatlatan şarkıdır. o gün ne kadar yorulduğunuzun yada ne kadar kafanızın bozuk olduğunun bir önemi yoktur. aslında şarkıda da anlatıldığı gibi hiçbişeyin herhangi bi önemi yoktur.
    (bkz: durduk yerde adamin amina koyan sarkilar)
  • kansas gitaristi kerry livgren'in amerikan yerlilerine ait şiirlerin olduğu bir kitabı okurken, bu şiirlerden birinde geçen "for all we are is dust in the wind" sözlerinden etkilenerek yazdığı parçadır. bu sözler onu maddesel şeylerin gerçek değeri ve başarının anlamını sorgulamaya iter. o sıralarda grup başarılıdır ve para kazanmaktadır. ancak kerry, sonunda ölümünün diğer herkes gibi olacağını fark eder.

    aynı zamanda grubun hit parçası carry on wayward son'ın yerini alacak yeni bir şarkı ihtiyacının baskısı altında olan kerry, o süreci şöyle anlatır:

    "aslında dust in the wind'i akustik gitarda fingerpicking alıştırması olarak yazmıştım. bir gün çalarken eşim de dinledi ve çok beğendiğini, bundan güzel bir şarkı çıkabileceğini söyledi. bense bunun kansas tarzı bir şarkı olmadığını düşünüyordum. 'yine de bir dene' dedi. şimdi miyonlarca kayıttan sonra, haklı olduğunu görüyorum."

    kansas, point of known return albümünün yazım ve prova sürecini neredeyse tamamlamıştır. yapımcı jeff glixman, ellerinde başka bir şarkı kalıp kalmadığını sorar. livgren, gönülsüzce parçayı çalmaya zorlanır. kimsenin beğenmeyeceğini, çünkü bunun kansas tarzını yansıtmadığını düşünür. ancak ekip şarkıyı çok sever ve kayıt edilmesinde ısrar ederler. livgren bu kez kendi şarkısına karşı ekiple savaşır ancak olumlu görüşler baskın çıkar. dust in the wind grubun en büyük başarıyı yakalayan parçası olur. livgren ise şöyle söyler:

    "yine de müzikal olarak en sevdiğim parçalarımdan biri değil. the wall gibi daha gösterişli parçaları beğenme eğilimim var."

    kansas'ın ilk akustik şarkısı olan dust in the wind, aynı zamanda tarihin en ünlü akustik rock şarkısı olarak anılır. rock dışında jazz ve country de dahil olmak üzere pek çok farklı müzik zevklerine hitap eden radyo istasyonları tarafından da çalınmıştır.

    parça, pek çok filmde kullanılır. bill and ted's excellent adventure isimli filmde, geçmişe gidip socrates ile karşılaşan ikiliden keanu reeves'in canlandırdığı ted karakteri socrates'i "all we are is dust in the wind" sözleriyle etkilemeye çalışır. old school'da ise frank (will ferrell), 90 yaşındaki kardeşlik kulübü üyesi blue'nun cenazesinde bu şarkıyı söyler (girişi güzel yapar ancak sondaki nağmelerde işkenceye dönüştürür. blue, bulutların üzerinde piyano ile şarkıya eşlik eder). ayrıca final destination 5'te iki ayrı sahnede ve supernatural'ın appointment in samarra isimli bölümünde, the simpsons ve family guy'da da karşımıza çıkar.

    dust in the wind reggae (snow), r&b (eric benét), dance `(interface`), trip-hop (daughter darling), heavy metal (mägo de oz), post-grunge (black lab) de dahil olmak üzere bir çok farklı müzik türüne uyarlanır. en ünlü uyarlamalarından biri ise scorpions'a ait acoustica albümünde yer alır.
  • bir kerre daha linkleyelim.

    şarkıdan bir kuple (şahsıma ait bir çeviri):

    "...kadim ezgi, tek bir su damlası ebedi denizde
    yapabildiğimiz yere kapaklanmak sadece
    ötelediğimizde görmeyi rüzgârdaki tozu
    şimdi, bağlanma istersen
    sonsuza dek devam etmez hiçbir şey
    dünya ve gökyüzü hariçte bırakılırsa
    o ki sayıklıyor rastgele
    bütün servetim satın alamayacak tek bir dakikayı dahi
    rüzgârdaki toz, cümlemiz rüzgârdaki tozlarız
    rüzgârdaki toz..."

    not: kısmen can yücel kişiselliği ve oyunbazlığı örnek alınmıştır. *

    edit: @archer05 dostum şöyle bir öneri getirdi "all we do crumbles to the ground though we refuse to see" dizesi için: "yaptığımız her şey yerle yeksan oluyor, biz anlamak istemesek de". gayet hoş bir çeviri. kendisine teşekkür ederim.
  • büyük ihtimal 1977 ve 1978 çoğu abd orta batı liselerinin mezuniyet balolarında çalınan kansas parçası.

    amerika'lıların birkaç ingiliz tipi progressive rock grubu harici bu tip kansas ve styx gibi progressive'i mainstream'leştirerek ortaya koyduğu tarzı eskiden de severdim. 1976 leftoverture olsun, bu parçanın içinde olduğu 1977 point of know return olsun hatta 1979 monolith olsun gerçekten teenager dönemindeki bir abd'linin dinleyebileceği gayet iyi albümler. bunlara styx'in 1976 crystal ball, 1977 the grand ıllusion ve 1978 pieces of eight'i de dahil tabi. styx gerçekten sound olarak baya tutmuştu hatta o kadar ki ingiliz progressive rock'ından esinlenerek 1975'te tommy shaw'u kadrosuna katarak yakaladığı sound üzerine tam tersi bu sefer bir ingiliz grup dahi kuruldu bu da 1978'de ilk albümünü çıkaran magnum'du...

    işte teenage rock'ı hep böyle olmalı kalmalıydı abd'de. en kötü cheap trick falan. bunları, bu mainstream sound'u bile mumla arıyoruz günümüzün çöplüğünde.
hesabın var mı? giriş yap