• sapla samanı ayıramayanların, "lan lan kürt demiş, sorun demiş, kesin kötü bir şey söylüyor" diyenlerin hatalı bakış açılarıyla iğfal edilen tartışma konusu.
    bir- hiç kimse kürt sorunu salt kontrolsüz çoğalmanın sonucu olarak görmüyor. daha bunu söyleyen ya da yazana denk gelmedim.
    iki- ülkedeki tüm sorunların temelinde türkiye ekonomisinin güçsüz olması, halkın ne doğu'da ne batı'da müreffeh şekilde yaşayamaması var. bu devletin hatasıdır, bunu da inkar eden yok. tabii ki antalya'da toroslarda yaşayan ve güneydoğu'dakilerden çok daha kötü durumlarda olan yörüklerden kimsenin bahsetmemesi de enteresandır.
    üç- ülkemizin ekonomisi adam gibi olsa, kişi başına düşen milli gelir, cart curt, dünya ortalamalarında olsa, olsa da olsa o zaman ne kürt sorunu kalır, ne de pkk'nın kışkırtmalarıyla devlete düşman olacak kürt kökenli vatandaş kalır.
    dört- ekonominin büyümesi için birçok etken vardır. büyümesini engelleyen de birçok etken vardır. kontrolsüz ve hızlı nüfus artışı, eğer inanılmaz bir hızla bu nüfusu işgücü olarak konumlandıramıyorsanız, ekonomik değerlerin büyümesine engel teşkil eder.
    beş- ister cehalet deyin, ister "silaha sarılamıyosan karına sarıl propagandası" deyin, isterseniz kürt kökenlilerin libidosunun yüksek olması deyin, ne sebeple olursa olsun kürt kökenli vatandaşlarımızın ortalamanın üzerinde çoğaldığı inkar edilemez.
    sonuç: ülkemizdeki kürt sorununa kontrolsüz nüfus artışının etkisi vardır.

    bunu faşizmle, nazilikle bağdaştırmak, görmek istemediklerini görmemek için gözlerini kapamaya benziyor. herkesin, her halkın kendine çeki düzen vermesi lazım.

    stevemcqueen, dışardan müdahil olma sen.
  • vural öger'in almanlari kizdiran su meshur beyanatini aklima getiren aciklama.

    sakayla karisik sizi viyanadan nasil püskürttüysek, ab'ye de almayacagiz diyen politikaciya vural oger, soyle bir sey demistir "kanuninun baslattigi ve osmanlinin yapamadigini, türk analari "dogurarak" yapacaktir. burada siklikla soylenen bir sey vardir; eger türkler boyle dogurmaya devam ederse 2050 de almanyada türk ile alman nufusu hemen hemen ayni olacaktir ve ilerisinde hicbir sekilde savasmadan türk analarinin dogurgan yapisi-cok fazla cocuk dogurmasi, dengesiz büyüme- nedeniyle bir ülkeyi fethedecektir.

    üzerine cok fazla yazildi, cizildi, almanlari baya bi kizdirdi, diger taraftan türk analarini ya da kadinlari dogurma makinasi olarak simgeledigi icin feminist kesim de tepki gösterdi vesaire. bu haberi google'dan arayip icerigine iliskin bilgi bulabilirsiniz.

    bu örnegi binbesyüziki entryde belirtmis bir yazarim. zira birileri inatla egitimsizlikten kaynaklanan kimi sorunlari irka maletmeye calisiyor "irkci, fasizan bir soylem" denildigi zaman "eee sizde hep fasik diyorsunuz" diye geveliyor lafi.

    baslik degil, ona olan yaklasim fasistce. . zira hicbir insan kürt bir anadan, babadan dogdugu icin cok fazla cocuk dogurayim, kadinlari okula göndermeyeyim gibi bir bilinc ile donatilmiyor. kürt oldugu icin dört kadinla evlenmek mubahtir demiyor. bu sorun kosullarin insani o sekilde bicimlendirmesidir. istatistige merakli olan insanlar bana dogudaki türk asiretlerinin kac kisi oldugunu ve kac cocuk dogurdugunu önüme getirsin. doguda yasayan türklerin medeniyet ile iliskisini bizzat ortaya koysun. misal bir köyde türk olanlarin iki cocuk sahibi oldugunu , medeni, kadinlari bir "dogurma makinasi" olarak görmedigini anlatsin. o zaman derim ki kürtlerin geninde boyle bir kod var ve bu sorun, kürt basligi altinda incelenebilir. oysa cok iyi biliyoruz ki batida yasayan kürtlerin bir bölümü türklerden kat ve kat medeni yasiyor.

    doguda bir sorun var, bu kesin. her türlü istatistiki veri bunu ortaya koyacaktir. hatta bütün sorun da bu dogunun batiya oranla gelismemisligidir. ancak karsi cikilan nokta, dogunun gelismemis yapisi ile ortaya cikan sorunlardan ziyade sanki o irk-kürt- orada bulundugu icin gelismiyor, ve irktan kaynakli kimi sorunlar var gibi yaklasimlar.

    yetmisbesinci kez tekrar yaziyorum. almanyada yasayan türklerin büyük bir kesimi kirsal alanlardan gelmislerdir. koca inkaya köyü, türk köyüdür,bes bin insaninin dörtbinbesyüzü almanyadadir. ve bu rakam, üc ailenin toplamidir.

    bugün almanya, sadece ve sadece türkler olarak adlandirdigi birinci jenerasyon ve onlarin yetistirdigi ikinci, ucuncu jenerasyon olan köyden medeniyete/almanyaya göcetmis türkleri taniyor. ve bu yüzden türkler, karisini döven, doktor erkek oldugu icin acil mudahale durumunda dahi hastaneyi birbirine katan, sinifta erkekler oldugu icin spor dersinden aldiran, sokaga yalniz ciktigi icin kardesi tarafindan öldürülen ve elbette deli gibi cocuk doguran bir tipoloji ile aniliyor. korkuluyor.. bakiniz; türkler, kürtler degil. kürtler ile olan ortak tarafi egitimsiz bir kesimden ve "azinlik" olmalari. ne sanstir ki zenciler, türkiyedeki kürtler ve almanyada türkler, yani azinlik olarak addedilen kesimin suca meyilli bir yapisi vardir. neden bu acidan bakmiyorsunuz da zenciler boyle, kürtler boyle, türkler boyle gibi "irkci" "fasist" yaklasimlar sergiliyorsunuz. yahu büyük sehirde yasayan insanlarin mutlaka bir kürt arkadasi vardir, egitim seviyesine bakip yasami ile dogru bir oranti kurup "haa sanirim bu sorun egitimsizlikten, dogunun batiya oranla gelismemis olmasindan kaynakli" gibi bir bakis acisi gelistiremiyorsunuz.?

    burada gerzek almanlara türkleri anlatiyorum her gün. biz böyle degiliz, ve bu insanlarin da boyle olmasi gayet dogal. hakir görülen birinci genarasyonun irkindan ziyade bakilmasi gereken nokta egitim seviyesidir. 4 bin kisilik bir ailede maksimum on kisi ortaokul üzeri bir egitim almistir, kendimden biliyorum. türk, kürt degil.

    ayni zamanda hepimizin hayatinda ve egitiminde cok önemli bir yere sahip olan öss sinavina bir göz atalim. doguda okuyan ile batida okuyan ne gibi sansa sahiptir. dogunun kaderi daha bastan cizilmis degil midir? istanbul, izmir, ankara ile mardin, igdir'i karsilastiralim. bu insanlarin egitim alabilme sansi dahi daha bastan kaybedilmis ise, burada sorun bir irkta midir? yoksa devlette midir? yahu egitimsiz insani nasil egitecegiz? simdi hicbir akli selim bir insan,dogu da sorun olmadigindan dem vurmaz. herkes bu konuda hemfikir. yalniz, yapilmasi gereken nedir? ve bunun irk ile iliskisi nedir.? ayni duruma türk olarak sen de düsüyorsun köylerden seni tek tek topladig vakit. iste alman türkü dedigimiz bu toplanmislik halidir. ortak noktalari, hakkindaki önyargilaridir, ama daha da öncesi, sahip oldugu kosullaridir. irklari degil. bir insan bu acidan nötr dogar. kürtlerin kültürü de ayni sekilde islami kültür ile özdes tutulabilir. muhafazakar var, dinci var. kimisi karisini erkek doktora muayene ettiremez, kiz oldugu icin -türktür ha bunlar- okula göndermez, bir baska müslüman bunlarin hepsini "sacma" bulabilir. dinin de ayni sekilde egitim ile yorumu farklilasir.

    ne zaman ki bir insan gelir, kürt anne ve babadan oldugu icin cok fazla cocuk dogurmaya meyillidir gibi bilimsel bir kanit önüme sürer, o zaman bende bu ve benzeri irkci yorumlara "fasist" damgasi vurmaktan vazgecerim, o olasiya kadar "fasistliktir", ayni zamanda bölücülüktür, kürtleri bu ülkeden ayri bir bölge olarak da ayirmaktir. her bakimdan zararlidir.
  • cimbizlanmis sayilari begenmeyenlerin yapilmis arastirmalardan veya verilerden kendi begendigi sayilari cimbizlamasini ogutleyerek, oyle atip tutmadan, ona buna fasist demeden gene sayilar ile gidelim.

    ancak sayilara gelmeden once de gorevim kurt nufusunu artirmak ve dagda silaha sarilamiyorsan yatakta karina saril basliklarina da bakmanizi onerecegim. ben, asil bu tur laflar ile ortaya cikanlara ve de bu laflari elestirmeyenlere fasist derim. (bkz: kurt fasisti)

    simdi gelelim sayilara.

    "ekim 2005 itibariyle faaliyette bulunan ve genel müdürlüğe intikal eden listeler ile sahadaki tespitlere göre en az 5 çocuğa hizmet vermekte olan tüm çocuk ve gençlik merkezleri (çogem) anket kapsamına dahil edilmiştir. bu kuruluşların sayısı 35 ve bunlardan aynı tarih itibariyle hizmet almakta olan toplam çocuk sayısı 4.493’tür."

    cumlesi ile baslayan "türkiye cumhuriyeti başbakanlik sosyal yardimlaşma ve dayanişmayi teşvik fonu" arastirmasindan bahsetmek istiyorum.

    arastirmaya gore cogem'den hizmet alan cocuklarin yaksalik %35'i guneydogu anadolu bolgesindeki illerden birinde dunyaya gelmis; dogdugu ilden baska bir ildeki cogem'den hizmet alan cocuklarin yaklasik %33'u de guneydogu anadolu kokenliymis. yani basit bir hesapla cogem'den hizmet alan cocuklarin yarisindan fazlasi guneydogu anadolu kokenlidir diyebiliriz. peki cocuklarin dogduklari ilden baska bir ilde hizmet almasinin sebebi ne dersiniz? arastirmaya gore birinci sirada %87 ile goc -ki goc eden ailelerin yaklasik %50'si guneydogu anadolu kokenliymis-, ikinci sirada da %4 ile evden kacma yer aliyor.

    gene arastirmaya gore cogem'den hizmet alan cocuklarin -ki yaklasik %50'sinin yas ortalamasi 13 ile 15 arasindadir- %87'sinin anne ve babasi hayattaymis.

    gene arastirmaya gore cogem'den hizmet alan cocuklarin geldikleri ailelere bakildiginda ortalama hane halki buyuklugu 6.8 olarak hesaplanmis.

    sayilari ayrintilari ile uzatmak mumkun ama ben daha fazla ayrinti vermeyecegim. isteyen asagida verdigim kaynaga gidip baksin, cimbizlayacagi sayilari cikarsin...

    evet sayilar cok sey gosteriyor. dogu ve guneydogu anadolu bolgesindeki dengesiz nufus artisinin sonuclarini gostermesi acisindan bu sayilar onemli. ki burada hizmet alan cocuklar sadece sansli bir azinlik. ancak dedigim gibi bu sayilar bir seyleri gosteriyor. evet devletin sorumlulugu var, evet ordunun sorumlulugu var ama dogu illerinde aile planlamasi yapilmak istendiginde kokumuzu kurutacaklar diye ortaya cikip bu arastirmalari sabote edenler ile bu gerceleri dile getirenlere fasist damgasi yapistiranlarin da sorumlulugu var. en buyuk sorumluluk ise bence dogacak cocuguna bakamayacagini bile bile cocuk dogurup onlari sokaga atan anne ve babalarda...

    kaynak;
    http://www.shcek.gov.tr/…orumasistemi/iii_cogem.doc
  • halil. 50 yaşında. siirt doğumlu. istanbul'a 1970'lerin sonlarında göç etti. ilk geldiğinde hamallıkla uğraştı, daha sonrasında semt pazarlarında sebze-meyve satmaya başladı. 80'li yıllarla birlikte kardeşlerini, köydeki anne ve babasını da yanına getirdi.

    - kaç kardeşsiniz halil abi? diye sorulduğunda 5 diyor.
    - kaç kız kardeş var deyince 7 diyor.
    - senin kaç çocugun var? sorusuna
    h: istanbu'a gelmeden önce 3 tane vardı, burda 4.yu yaptık durduk diyor.

    - peki halil abi neden bu kadar çok çocuk ?

    sesini azaltıyor..

    h: bize her zaman "üreyin, bol çocuk yapacaksınız.. bir gün gelecek bizim nüfusumuz onlardan* fazla olacak" diye telkinlerde bulunuyorlardı. siz bilmezsiniz oraları.. oralar farklıdır..

    *

    kürt sorunu, bir sorundur, nüfus artışı bunun bir argümanıdır. bunun aksini iddia eden taocudur, bombilidir, baykuştur, hasandır.
  • kürt sorununu etkileyen pek çok faktörden birinin etkisidir. bir sosyal/siyasi sorun sözkonusu olduğunda sorunu etkileyen bir sürü parametre vardır. bir parametreyi kabul etmek diğer parametreleri kabul etmemek anlamına gelmez. örneğin kürt sorunu bağlamında ele alırsak, ülkenin demokratik durumu, düşünce ve ifade özgürlüğüne ilişkin kısıtlamalar, feodal yapı, ekonomi, kültürel haklar üzerindeki baskı, etnik ve kültürel farklılık, sosyal adaletsizlik ve daha bir çok faktör sayılabilir. ayrıca bu faktörler birbiri ile bağlantılıdır da. örneğin nüfus hızlı artıyor ve kaynaklar yetmiyorsa ekonomik sorunlar derinleşir, bu sosyal çalkantılara neden olur, bu da demokratik hak ve özgürlüklerin daralmasına kadar gider. freedom house'un bir araştırmasına göre, bir ülkenin oturmuş bir demokrasi yapısına sahip olması için *7000 usd civarında kişi başına düşen milli gelire sahip olması gerekmektedir. tabi petrol zengini aşiret devletçiklerini falan saymıyoruz. bu araştırma sonucunu mutlak saymasak bile, nüfus artışı, ekonomik durum ve demokratik vaziyetin birbirlerini etkilediğini yadsıyamayız.

    konumuz aşırı nüfus artışı. bu noktada kürtlerin, türklerin ya da çerkeslerin nüfus artışı beni ilgilendirmiyor; aşırı nüfus artışının kendisi ilgilendiriyor. aşırı nüfus artışı pek çok sorunun kaynağıdır. ya da pek çok sorunu etkiler. "kürtler ürüyor çoğalıyorlar" gibi bir ırk vurgusu yapmaktansa dengesiz nüfus artışının etkenlerini düşünmek gerekecektir. bir olgu karşımıza geldiğinde de bunun da bir çok nedeni olduğunu görürüz. sosyal, ekonomik, siyasal bir sürü etken var.. etnik olarak yaklaşmıyorum ama bir realite var. coğrafi yaklaşacağım. zaten diğer nedenleri de reddetmemekle beraber, kürt sorunu coğrafya, ekonomi, modernleşme ve feodalite ile de ilgilidir. elbette kimlik faktörü de gözardı edilemez. doğu ve güneydoğu'da bir feodal yapı var. tarım ve hayvancılığa bağlılık, sıkı feodal ataerkil ilişkiler, dini taassup vs. yöre ekonomik olarak geri, halk cahil bırakılmış. bunlara ek olarak da kimlik sorunları var. evet doğu ve güneydoğu'da dengesiz bir nüfus artışı var. bunun olmadığını iddia etmek samimiyetsizlik olur. hem istatistik olarak bu açık hem de az da olsa konu ile ilgili olan bunu kendisi de görebiliyor. elbette şehir merkezlerindeki nüfus artışlarının da farklı sebepleri var. örneğin köyden kente göç. bir şehir merkezindeki nüfus artışı mutlak veri olamaz. ama istatistiklere baktığımızda genel doğurganlık oranları bile bir fikir veriyor. bu başlık altında verilmiş bir veri var:" en sonuncu (2003) "turkiye nufus ve saglik arastirmasi"na (tnsa) [6] gore, dogurganlik hizinin genel gorunumu soyledir, 15-49 yaslarindaki kadinlar icin:

    bati...............1.88
    gun ..............2.30
    ort................1.86
    kuzey............1.94
    dogu.............3.65

    istanbul.........1.83
    guneydogu....4.19"

    tabloya baktığımızda açık bir fark var. bu artış sürekli böyle devam ettiğinde aradan geçen her yıl makas kuşkusuz artacaktır. nüfus artışları geometrik gider. örneğin güneydoğu'da %4'lük bir doğurganlık döngüsü oluştuğunda, bebek ölümlerini ve başka nedenleri de bir tarafa bırakırsak her sene doğurganlar kitlesinde de %4'e yakın bir artış olur ve bu sürekli artar. yani yıllık %4'e yakın bir nüfus artışı 10 yılda %40'lık bir artış sağlamaz. çok daha fazla artış sağlar. çünkü ilk sene birim 100'ken ikinci sene 104 olur, üçüncü sene 108 küsür olur ve bunun %4'ü olur artış. bu böyle gider.

    tek bir nedeni yoktur nüfus artışının. bir nedenden bahsetmek diğer nedenleri yadsımak anlamına da gelmez. örneğin adam toprağa bağlıdır, toprağı işleyecek kol gücüne ihtiyaç duymaktadır, yine adam feodalite içinde erkek çocuk sayısı ile prestij sağlamaktadır, adam köyden kente göçmüştür, maliyetsiz şekilde bir sürü çocuk yapar ve dışarı salar, onların yaptığı ufak işlerden, kazandığı paralardan katma değer sağlar. kim nederse desin, siyasal boyutu da vardır doğu ve güneydoğudaki nüfus artışının. öncelikle bazı gerçekleri kabul etmek lazım. romantik bir tepkisellikle gerçeklere gözlerimizi kapamamalıyız. bakın ben "kürt nüfus artışı" dememeye gayret ediyorum. bu politically correctness bir tavır değil. etnisitelerin üzerinde durmuyorum. tabi bu etnisitelerin üzerinde duranları da görmeyeceğim anlamına gelmez. örneğin kürtler adına silaha sarıldığını iddia eden ve teröre başvuran biri onlar adına "dağda silaha sarılamıyorsan yatakta karına sarıl" diyorsa, ücra bir yerdeki muhtar görevim kürt nüfusunu artırmak diyebiliyorsa, yine ücra bir yerdeki kadınlar aşı taramasına gelen sağlık ekibini bizi kısırlaştıracaksınız diye taşlayacak bir bilinç kazanmışsa*, başbakanlıktaki bir kürt kökenli bürokrat türk kökenli bürokrata "sizi kendi ülkenizde azınlık duruma düşüreceğiz" diye espri yapabiliyorsa durup düşünmek lazım. bu bağlamda benim kürt nüfus artışından bahsetmem de o kadar önemli değil. ben bahsetmesem bile duyuyorum. örneğin birbuçuk sene kadar önce önemli bir ilin dehap il başkanı olan bir meslektaşımla konuşurken laf nüfus artışına geldiğinde gayet net bir şekilde "tabi üreyeceğiz yirmi yılda bir kırım yapıyorsunuz" demesi de kendi tanıklığımdır.

    peki çözüm nedir? çözüm tutup da "kürtler ürüyor; önlem alalım" tarzı bir yaklaşım değildir. genel bir nüfus politikasıdır. dengesiz ve aşırı nüfus artışı sadece kürt sorununu etkilemez bir çok sorunu etkiler. bu konulardan bahsetmek de insanları rahatsız etmese gerek diye düşünüyorum. söyleyene değil söylenene bakmak esas olmalı. ortaya bir fikir atıldığında katılınarak ya da katılınılmayarak fikir tartışılmalı.

    (bkz: kürt sorunu/@avasas)
  • öncelikle belirtelim, kürtlerin aşırı nüfus artışının kürt sorununa etkilerini olduğunu söylemek illa ırkçı, faşistçe bir söylem olmak zorunda değildir, eğitim olanaklarının, maddi gelirlerin, manevi ihtiyaçların giderilme koşullarının nüfus artışıyla bozulmaya, aşınmaya uğrayacağını söylemek gayet makul bir sosyolojik tespittir, bütün bu koşullardan kürt sorununun da etkileneceğini iddia etmek de çok mantıksız değildir, zira tüm bir ülkenin maddi koşullarını etkileyecek bir nüfus artışı sorunu sosyo ekonomik parametreleri de olan kürt sorununa da etkilerinin olması kuvvetle muhtemeldir. ama bu kadar basit ve tutarlı gözüken bir akıl yürütme varolan tartışmanın ve kürt sorununun özüne, asıl içeriğine dair bir şey açıklar mı ya da neyi ne kadar açıklar derseniz orda durup düşünmek gerekiyor, zira istatistiki bilgilerin havada uçuştuğu bu tartışmada eninde sonunda gelinecek ya da dolaylı yollardan da olsa refere edilecek hassas nokta kürt sorunun etno-politik koşullarıdır, sosyo ekonomik koşullar göründüğünen çok daha tali bir konumdadır.

    etno politik koşulların anlaşılması için her yöne çekilebilecek istatistiki veriler yerine, tarihsel okumalar yapmak çok daha faydalı olacaktır. mesela şu anda 2006 yılında tartışılan nüfus artışı meselesi aslında hiç de yeni bir konu değildir, son 15 20 yıldaki verilerle falan hiçbir ilgisi yoktur zira daha 1934 yılında olağanüstü yetkilerle 1. umum müfettişliğine atanan ve cumhuriyet döneminin önemli isimlerinden biri olan abidin özmen'in sadece belli kişilerin okuması için hazırladığı doğu raporuna şöyle başlamaktadır:

    "ilk sözde, netice ve gayemi derhal bildirmek isterim. raporumun hedefi, kürtlük işini herhangi bir hal şekline getirerek tabiatın birçok varlıkları ve zenginliklerle doldurmuş olduğu bu bölgenin daima türk vatanının öz ve ayrılmaz bir parçası olarak kalmasını temindir. bu yazımda, istatistik, teşkilat ve bayındırlık işlerinden neye temas edersem edeyim, bu açıklamamın üçü de aynı gaye için yapılacaktır.... bölgemiz sınırlarında 1927 yılı sayım sonuçlarına göre en az 868 bin 329, biraz fazlasıyla 877 bin kişi yaşıyor. sır olan bilgilere göre nüfusun 206 bin kadarı türk, 543 bin-ki yarısından fazla demektir- kürt diye kaydedilmiştir. 1935 nüfus kayıtlarına göre bugünkü bölgenin nüfusu ise 1 milyon 126 bin 755’tir. bu bilgi üzerine düzenlenen tabloda 228 türk, 765 bin kürt ile 1927 senesi tablosu da çok ehemmiyetsiz birer rakamla gösterilen diğer unsurlarda büyük varlıklar göstermektedir. ilginç olan türkün 20 bin kadar olan artmasına karşı, kürdün 250 bin kadar artmış olmasıdır. 1935 nüfus sayımının lisan tablosunun nasıl çıkacağını bilmem. fakat bugün devletin resmi kayıtları bu şekilde göstermektedir."

    (raporun çok daha ilginç olan ayrıntıları için saygı öztürk'ün kasadaki dosyalar kitabı okunabilir.)

    ismet inönü'nün günlüklerinin toplandığı defterler kitabında, inönü; nüfus konusu ve kürt sorunu hakkında gayet açıklayıcı bir ilişki kurmaktadır:

    "van'a gelirken yolda ölçtürdüm. takriben 400 bin kilometre sahada 5.4 milyon nüfus. demek yarıdan fazla sahada 1/3'den az nüfus. kürt meselesi vardır. siyasi olarak sindirilmiştir. amma vardır.."

    kürt nüfusu hakkındaki bu hassasiyet 1934 yılında çıkarılan iskan kanunuyla somutlaştırılmış, "ana dili türkçe olmayan", "türk ırkından olan" gibi tabirlerle bölgenin demografik yapısı üzerinde kimi değişiklikler yapılmak istenmiştir; #8565116.

    mgk genel sekreterliğinin, mgk'ya sunulmak için 1996 yılında hazırladığı raporda da şu ibareler geçmektedir:

    "bölgedeki doğurganlık oranının yüksekliği ve hızlı nüfus artışı diğer bölgelere nazaran yüksek. bu artış kürt milliyetçiliğinin içte ve dışta canlı tutulmasıyla nüfus dengelerinin değişmesi durumunda uzun vadede bir tehdit olarak ortaya çıkabilir. araştırmalara göre kürt nüfusu oranı 2010'da toplum nüfusun yüzde 40'ına, 2025'te yüzde 50'nin üzerine çıkma eğiliminde.
    bu oranla birlikte kürt milliyetçiliğinin de ön plana çıkması ve bunun da milletvekili sayısına oranlanması ileride vahim sonuçlara yol açabilir. bölgede nüfus planlaması seferberliği elzemdir. az çocuğa prim ve çok çocuğa vergi gibi radikal önlemler gereklidir."

    (http://www.milliyet.com.tr/…/12/18/siyaset/mgk.html)

    devletin en tepesindeki kişiler ve kurumlar tarafından dile getirilen bu görüşlerin ve tespitlerin buluştuğu ortak nokta; kürt sorununun daha doğru bir tabirle kürtlerin etno politik koşullarıdır, bu ve benzeri tarihsel belgelerin okunmasıyla ortaya çıkacak sonuç şudur; her ne kadar resmi söylemde kürt sorunu reddedilmiş ya da iç-dış mihrak, bölgesel geri kalmışlık, din-feodalizm sömürüsü gibi tekil faktörlerle açıklanmış gibi gözükse de en azından rejimin kilit isim ve kurumlarında kürt sorunu denen konu çok daha farklı biçimde algılanmaktadır. buna göre; kamuoyunda açıkça söylenemese de kürtlerin fiziki varlığı gerçekçi biçimde tanımlanıyordu. kapasiteleri ve nitelikleriyle yani etno-politik koşullarıyla(sahip olduğu nüfus, yayıldığı coğrafyalar, toplumsal yapıları, dilleri vs..) bir kürdistan’a, kürt istiklaline dönüşebileceği tehlikesini önemli ve önüne geçilmesi bir tehdit/gelişme olarak ortaya konuyor, tıpkı geçmişte osmanlı'da olduğu gibi dış güçlerin bunu kullanmak isteyebileceği olasılığıyla da meseleye uluslararası ve dış politik konuların yansımaları/etkileri de her zaman bir rezerv olarak saklı tutuluyordu.

    bu noktadan hareketle kürt nüfusu artışı üzerinde yapılan yorumlar, sosyo ekonomik koşullar üzerinden değerlendiriliyor gibi gözükse de, asıl mesele abidin özmen'in daha 1935'te bölgedeki kürt nüfus artışı hakkındaki tespitlere dayanmakta ve o zamanlar bölgesel olarak değerlendirilen nüfus artışı sorununun, günümüzde 96'da mgk raporunda söylendiği gibi kürt nüfusunun ileride ülke genelinde çoğunluk olacağı tespitine kadar gelmesidir. kimi faşizan çevrelerce kürt istilası olarak yorumlanan bu durumu salt sosyo ekonomik kaygılarla değerlendirmenin yanlış bir tarafı yoktur, zira bu durumdan tüm ülke etkilendiği gibi, kürtlerin kendileri de zarar görmektedir, ancak bu durumu kürt nüfusu ve kürt sorunu tabirleriyle kullanmak konunun sadece sosyo ekonomik değil, kürt vurgusuyla etnik; sorun kelimesiyle de politik kısımlarının da olduğu tespitinin dolaylı ya da istemsiz bir itirafıdır, yani etno politik koşulların örtük de olsa konunun algılanmasında daha baskın olduğunu bize söylemektedir.

    kürt illeri tabiri üzerinden kopartılan tantana da aslında yukarıda belirtilen algılama biçimiyle yakından ilişkilidir, kürt illeri tabirinin coğrafi ve demografik vurgusunun yarattığı rahatsızlık, kürtlerin ve kürt sorununun etno politik koşullarıyla bağlantılıdır, kürtlerin belirli bir coğrafyada nüfus yoğunluğu oluşturdukalrı tespiti, ülkenin bütünlüğü ve rejim, devlet için tehdit olarak algılanmaktadır, geçmişte kürtlerin varlığının inkarı, türk olarak kategorize edilmeleriyle bertaraf edilmeye çalışılan bu tehdit algılaması günümüzde bu çarpıtmaların geçerlililklerini yitirmesiyle bambaşka mecralara kaymıştır. kimi solcu geçinen faşizan ve ulusalcı çevreler kürtlerin kendilerinin asıl sorun olduğunu iddia ederken, var olan pkk tehditi ve kuzey ırak'taki gelişmelelerle kürtlere özgü kavramlarin ideolojikleşmesiyle, kimi uyanık geçinen çevreler de bu tabirleri kullanan herkesi baştan bölücü, hain olarak damgalamak için hummalı çalışmalara ve tespitlere girişmiştir. konunun ideolojik boyutu yerine tarihsel açıklaması için, kürdistan yerine kürt illeri diye okuyunca da aynı kapıya çıkacak başarılı bir bilimsel çalışma olan şu entry tavsiye edilir:

    kürdistan/@asc

    kürdistan gibi, kürt illeri tabirinin de etno politik nedenlerle ortaya çıkan korku ve paranoyalarla bir öcü ya da bölücü bir tabir haline getirilmesinin açıklaması için gene kimi tarihsel okumalara başvurulabilir. mesela ismet inönü'nün hazırladığı doğu raporunda şu tabirler geçer:

    "som kürtle meskun bu ilimizde(siirt kastediliyor) başlıca kuvvetimiz: idare merkezlerimiz, memurlarımız ve zabitlerimizdir.."

    "bitlis; hizan ile mutki arasında suni oalrak daima devlet kuvveti ile vücuda getirilmiş bir türk şehri, türk merkezidir. yine ancak devlet tedbiri ile bir türk merkezi olarak durabilr. bırakılırsa az zamanda kürt köyü haline gelmesi ve bu suretle..."

    "erzurum'un kalkınmasını az senelerde temin edebilirsek, şimdalde huduta karşı ve içeride kürtlüğe karşı sağlam bir türk merkezini yeniden kurmuş oluruz..."

    "az zamanda erzincan'ın kürt merkezi olmasıyla asıl korkunç kürdistan'ın meydana gelmesinden ciddi olarak kaygılanmak yerindedir..."

    "mardin, 260.000 nüfusludur ve hemen hiç türk yoktur. çoğu kürt olmak üzere mühim miktarda arap ve daha seyrek olarak gıldani(keldani) gibi hristiyan vardır."

    "van, muş, erzincan ovaları kürt yayılmasına açıktır. van ve erzincan'da acele olarak, muş ovası'nda tedricen, bir de elazığ ovasında kuvvetli türk kitleleri vücuda getirmek zorundayız."

    (ismet inönü'nün doğu raporu için gene saygı öztürk'ün kasadaki dosyalar kitabına göz atılabilir.)

    ismet inönü'nün raporu boyunca kullandığı türk merkezi, türklük, türk köyleri, türk kitleleri gibi tabirler bölgenin demografik yapısına olan hassasiyet kadar, kürt merkezi (yani kürtlerin nüfus olarak fazla olduğu yerler) gerçeğini bir tehdit olarak algılayışını da gösterir. rapor boyunca da bu bölgelerin, illerin tespiti yapılmış ve bunların kürt yerine türk merkezi yapılmaları için alınması gereken önlemler, yapılması gereken uygulamalar dile getirilmiştir.

    gene islan kanunu için ülke genelinde iskan mıntıkaları belirlenmiştir, resmi gazete'de bu mıntıkalar şöyle tanımlanmıştır;

    1 numaralı mıntıkalar: türk kültürlü nüfusun tekasüfü istenen yerlerdir.
    2 numaralı mıntıkalar: türk kültürüne temsili(asimilasyonu) istenen nüfusun nakil ve isyanına ayrılan yerlerdir.
    3 numaralı mıntıkalar: yer, sıhhat, iktisat, kültür, siyaset, askerlik ve inzibat sebepleri ile boşalması istenen ve iskan ve ikamet yasak edilen yerlerdir.
    (resmi gazete, no. 2733, 21 haziran 1934)

    ismet inönü'nün raporundan ve 3 numaralı mıntıka tanımlamasından da anlaşılacağı üzere kürt illeri tabiri yani kürtlerin çoğunlukta olduğu yerler tanımı açıktan kullanılmasa da rejimin önde gelen isimleri ve kurumları tarafından varlığı tanımlanmıştır, asıl rahatsızlık konusu kürt illeri, kürdistan gibi tabirlerinin gerçekliği ya da gerçek dışılığı değil, bu tabirlerin işaret ettiği kürt yoğunluklu merkezlerin/yerlerin/illerin yaratabileceği potansiyel tehlikeler ve tehditlerdir. kürt illeri tabirini kullandı diye adam asmaca oyununa girişmenin, sokaktaki linç kültürünü sanal aleme taşımanın nedenleri de bu potansiyel tehdit ve tehlike saplantısıyla ilişkilidir, vatanseverlik ya da milliyetçilik ajitasyonları minarenin kılıfı olmaktan öte bir şey değildirler.
  • demagog corbasi

    tarifi;

    - birisi kurtlerle ilgili agzini her actiginda fasist, irkci damgasini yapistiriveren olaylarin ozunu degil tozunu yemeye calisan hasta zihniyete sahip ezilen halk cigirtkanlari.
    - ne anlatilmak istendigini aslinda gayet iyi anlayan ama kotu niyetli oldugu icin israrla carpitmaya ugrasan birsey demeye dilimin varmadigi demagog ve provokatorler.
    -bolca hayal gucu (silahlanma katsayisi da guneydoguda daha yuksek neden ola ki acaba?)

    burda hepimiz insanlari etnik temizlige tabi tutmak istiyoruz evet kusura bakmayin hata ettik, tavsan gibi kanguru gibi sikisin nufusumuz cini gecsin, kisi basina dusen milli gelir 1 dolara insin. o zaman refaha duzluge cikariz teror de biter, savas da.
  • matematikten anlamiyorsunuz, analitik dusunemiyorsunuz bari susun da adam sanip konusmaya devam edelim, muhatap kabul edelim. ulan koy bosaltilmasiyla sehir nufusunun artmasi nufus artisini nasil fazla gosterebilir? ayni tepsideki bardagin birinden bosaliyor digerine doluyor tepsinin agirligi degisti mi tart bakalim andon kardes. hayir bu kadar alingan olmanin ne geregi var anlamiyorum. kurt deyince bu kadar etrafa kin kusmanin ne geregi var. kurtler yok mu var. guneydoguda ailelerin ortalama kac cocugu var, cok. bunu da biliyoruz sayi olarak bilmesek bile. yani gerceklerden bu kadar korkmanin, aciklanmasini engellemeye calismanin alemi ne anlamiyorum. bazi kesimler ne diyor? ''kurtlerin gizli emeli var kalabaliklasip ulkeyi ele gecirecekler'', bu zirvalara elbette inanamiyoruz mantikli insanlar olarak, ancak bu ulkenin senede ortaya koydugu milli gelir ortada sen de bir yandan tavsan gibi cocuk yaparsan nasil toplayacaz gotu bunu hic dusundun mu? egitemeyecegin, sevgi gosteremeyecegin cocuk kanun kacagi olup sucsuz insanlari gaspedecek, evlerine girip mallarini calacak ve devlet eger gerekeni yapmamaya devam ederse bu adamlari sikip atmak bizim boynumuzun borcu olacak, herkes silahlanip birbirini vuracak bu mu istedigimiz?
  • ülkemizde çokyönlü bakılması gereken, birbirini etkileyen -tetikleyen başlıkların tek tek yazılarak tüm sebep ve sonuçları ile değerlendilip, üzerinde kapsamlı araştırma yapılması ve incelenmesi gereken konu. (bkz: cesur biri aranıyor.)
    - nüfus artışı bakımından : siz bilmekte misiniz ab fonundan, bazı yörelerimizde sırf çocuk doğurulmasını teşvik için her çocuk başına düzenli olarak ailelere para verildiğini ve bu çocuklar okula başladıklarında da ayrıca bir paranın ailelere yendien verildiğini. ülkemizde nüfus artışı oranının yüksek olduğu bilinirken bunun hangi gerekçe ile yapıldığının sorgulanmadığını. (not:bu paradan orada çalışan memur ailelerin ve çocuklarınını yararlanmadığı da söylenmektedir.)
    -nüfus artışının doğu ve güneydoğu anadolu bölgesinde çok yüksek olması: 2040-2050 yılında kurtlerin nüfusunun tüm ülke nufusuna oranının yüzde elliyi geçmesi ile mecliste temsil edilecek ve onlardan oluşacak partinin yapılacak bir genel seçimde çoğunluğu sağlayarak iktidara geleceği düşüncesi ile planlarak hareket ettikleri eskiden beri fısıltı halinde söylene gelir.
    çocuk doğurmakla iş bitmiyor ki tam tersine zorluklar sorumluluklar daha yeni başlıyor. bir kadını çocuğunu annesi onu yetiştirecek ve hayata hazırlayacak kişi olarak bakmayıp, affınıza sığınarak damızlık olarak gören bir toplumda o çocuk nasıl yetişir?
    herbir çocuğun ülkeye getiridiği yükün ne olduğu bile bilinmemekte tartışma konusu dahi yapılmamaktadır. dünyada kaynakların kullanımın hızla azaldığı söylenirken bu nüfus artışına yetişecek ülkemizde gelir ertışı, verimlilik artışı, iş olanakalrının artışı , okul artışı öğretmen artışı da paralel mi gitmektedir?
    sonuçta amaç bu ise, çocuk doğurmakla sorunlarının çözülmediği tam tersine giderek arttığı, eğitimsiz, sevgiden ve ilgiden yoksun ruhen ve fiziken sağlısıksız bireyler yetişmemekte midir?
    -suç oranı ne kadardır? tüm polis teşkilatında her kişinin kaydı var. istatistiki bir çalışma sonucu bu oran bulunabilir ve barolardan da bu konuda destek alınabilir . örneğin, suça karışma oranı nedir? istanbul'da bazı bölgelerde suç işleyen çocuklar (18 yaş da dahil ) çoğunlukla güneydoğu ve doğu anadoludaki bazı illerde doğmuş olanlar. karakolda kimlik tespiti yapılırken soruyorsun kaç kardeşsin diye 6-9 vs . annen nerde diyorsun örn. diyarbakırda. sen nerde kalıyorsun? 3 kardeşimle ist.da şu semtte. baban var mı yok( ya da bizimle ilgilenmiyor ) bu bir çocuk. eğitimi yok. geçimini nasıl sağlayacak? ya suç işleyecek ya da örgütlerin maşası olacak. diğer bir ihtimal de ailelerin çocuklarını örgütlere kiralamaları. örgütün de çocuklara her gün en az 200-1000 ytl arasında bana para getireceksin yoksa sana şiddet uygularım , seni aç bırakırım vs. diyerek çocuklara baskı uyguladıkları onları tehdit ettikleri de söyleniyor. suça sürüklenen çocuklar olarak adlandırılıyor bu çocuklar.

    - her bir çocuk ileride yetişkin olacak ona konut da gerekecek aile kuracak, konut açığı istambul'da çok fazla. belediyeelrin yanlış politikaları ve insanların sadece kendi ceplerini ( ben bir konuta sahip olayımda gerisi önemli değil bakışı ) düşünmeleri sebebi ile şehir planlaması istanbul'da gördüğünüz şekilde.yoruma da gerek yok.
    doğudan gelenler önce bir evde 10-30 kişi arasında yaşıyorlar. (ev sahiplerine rayicin üstünde kira verdikleri için cazip de geliyor ) büyük kısmı çalışıyor, para tek kasada toplanıyor. giyim-yemek-temizlik ve yol gideri -gezme vs ihtiyaçlarına en asgari düzeyde para harcıyorlar. tek tek sırası ile evde yaşayan bir ailye ev alınıyor ve zamanla toplu yaşama son veriliyor. bu ailede de kadının-kızlaın konumuna söz hakları olmadığını da belirtmek isterim. genelde 13-18 yaşında evlendiriyorlar aile tarafından seçilen biri ile ve bsından okuduklarımız sadece duyulanlar.
    - ben açıkça ırksal bazda her türlü bir ayrıma-ayrımcılığa karşıyım . ancak bir şekilde ayrım yapıldığı için de vergi veren bir vatandaş olarak merak ediyorum. devlete ne kadar vergi veriyorlar? bir oran bulabilir miyiz ? bu ülkede yaşamayı tercih etmiş, iş yapan, iş üreten, yanında işçi çalıştıran topluma faydası olan kişiler de var şüphesiz. işletmeleri olan, tacir olanlar var, mafyaları da var. otopark, çay bahçeleri ivs. yerleri işleterek kayıt dışı gelirlerinin de olmadığını kim iddia edebilir?
    - doğunun diğer bir gerçeği de gelir dağılımının çok dengesiz olması . kabaca elde edilen gelirin yüzde seksen-doksanı yüzde onun elinde. orta sınıf yok. toprak sahibi değiller. aşiret sistemi 21. yyda ülkem,zde yaşıyor. aslında bu bir sorun değil mi başlı başına tartışılması gereken değişmesi gereken. hala insanların köle olarak kullanıdığına dair haberler dahi duyuyoruz.
    sonuçta nasıl bir hayat istiyorlar çok çocuk sahibi olarak ? eğitimleri , kültürleri, görgüleri ve gelenekleri ile iki karanlık arasında mutlu ve huzurlu mu yaşıyorlar?
  • dogu almanya gibi ornekler ba$ta olmak uzere; bir ulkenin her yani dengeli buyumemi$se o ulkenin gunluk hayatindan karga$a, huzursuzluk eksik olmadigini biliyoruz.

    kamuya malolan siyasi soylevler uzerinden; kürt nufusunun turkiye sinirlari icinde cogalmasini ve aynen ispanya'daki ayrilikci katalan, bask bolgeleri gibi varligi yok sayilamaz bir karar merci haline getirilmeye cali$tigini da gozlemleyebiliyoruz.

    a$iri dogum vadedildigi uzere kurt halkinin turkiye uzerine toplam iradesini belki arttirabilir, ama bu toplam irade yolunda yolda yanagindan bir kere opelim diye gozlerimizin icine bakan 7 ya$inda mendilci cocuklar artiyorsa ve bu konuda kürt liderleri gercek bir delalet icindeyse hamle yetkisini oylarimizla zaten turkiye cumhuriyeti hukumetine verdik, olaya el koymak onlara kaliyor. illa gidip adam kan dokmeye de gerek yok, para cezali zorunlu nufus planlamasi gibi onlemler du$unulebilir.

    edit: uretecegin fikri zikeyim kusmuk.
hesabın var mı? giriş yap