• yıllar evvel trt de bir belgeselini izlediğim kedi türü. hakkın da o kadar çok şey anlatıldı ki çok abartılı buldum. ama içimde ukte kaldı bir van kedisine sahip olmak gözlemlemek. yıllar geçti kalbe düştü bu mevzu. eşe dosta haber yollandı. edirne den annesi doktor olan bir arkadaş 6 aylık dişi yavrumuzu verebiliriz ama kısırlaştırdık demesiyle tamam tamam olsun lütfen dedim. bir kaç saatlik yolculuktan sonra evime ulaştı. kafesindeydi yolculuk yormuştu anlaşılan. usulca kapağını açıp çağırdım gelmedi. bir süre yüz göz olmayayım dedim ortama alışsın belki kendi kendine çıkar dedim çıkmadı. en sonunda kendi ellerimle çıkardım çok ürkekti sevdim sakinleştirdim. kucağımdan bırakır bırakmaz hemen kuytu bir yere sindi. yemini koydum suyunu koydum beklemeye başladım. nasıl da sıska nasıl da bembeyaz gözleri kehribar. kendi yemek su kabını yollamışlardı ben yeni bir tane koydum. gelmedi. çıkmadı oradan. iki gün orada kaldı. nasıl üzülüyorum yok gelmiyor. yalvarmalar lütfenler iplerle oynatmalar hayır gelmedi. taki iki günün sonunda çağırmamla bir miyavlamayla koşup geldi yanıma çok sevindim. bu iki gün içinde şunu anladım bu kedi ilk sahibinin özlemini çekiyor kesinlikle. üzüldüm. ama zaten yavruları dağıtacaklardı biri bana gelmişti ne güzel.

    çokça sorularım vardı belgeselden dolayı. ilk merak ettiğim şey gerçekten suyla haşır neşir olacakmıydı ?

    1. deneyim: yeni su kabında ki suyla oynuyor içmiyordu sağa sola suyu sıçratıyor üstünü başını su içinde bırakıyor taki kap boşalana kadar sonra üzerinde ki suyu diliyle kuruluyordu. burda bir gariplik sezdim böyle olmaması lazımdı. bu bir tepkiydi. alıştığı mor renkli yani asıl kendi kabına su koydum. bunu içmeye başladı oynamadı bununla. taki dibinde tortu olana kadar. bu durumda da kabını ters çeviriyordu. alışkanlığı olan ve buna bağımlı olan kedi türü.

    2.deneyim: belgesel de van kedisinin avlandığını avı sahibine getirdiği söyleniyordu.abartı gelen mevzulardan biriydi benim için. sülük tankımı keşf etti. gözü hep ondaydı sonunda avlandı sağolsun. ve aynen söylendiği gibi ilk avını getirip önüme koydu. sonra ki bir kaç sülüğü de yarısını yemek kaydıyla yine getirdi. yarım kalan sülükler için sorun yok hayatlarına devam ediyor.avcı ve paylaşımcı kedi türü kesinlikle.

    3.deneyim: belgeselde ki teyze bir şeyi bir kere söylersen onu uyarırsan yapmaz demişti. abartı gelmişti yine. bildiğin sülük tankımı soy kırım yapıyordu. sert sözlerle azarlayarak bunu yapmamasını söyledim. hiç bir kedi de görmediğim bir ses çıkardı bu azarlanmayı sevmiyor du ki belgeselde söylenmişti insan gibidir azarlamayın diyordu teyze. aynen öyle üç koca gün odasından çıkmadı ve kendini göstermedi ta ki ben gidip kucağıma alana kadar. af etmişti beni kafasını kafama sürdü barışmıştık. hemen alıp sülük tankının yanına götürdüm gel gönlünce avlan der gibi. oralı olmadı. artık biliyordu bunu yapmaması gerektiğini.sinek böcek gibi türleri yakaladığın da getirmeye devam etti.getirdiği avını önüme koyup o asil oturuşuyla gözlerimin içine bakıyor du. yesene lamn getirdik işte der gibi. bunu aşmak zaman aldı getir ama ben yemiyorumu öğrendi.sonraları sinek türlerini avladıkça o da yemiyordu. laf dinleyen komut alabilen kedi türü.

    4.deneyim: belgeselde ki teyze evde yemek ayırmaz ve evin yemeğini asla aşırmaz diyordu.aşırmadı.bizim yediğimiz her yemeğide yedi.ancak seçiciydi.bir tür kuru mamayı çok seviyordu ondan yemeyi tercih etti. önüne koyduğumuz kendi gıdalarımız dan az sonra hiç yememeye başladı. bunlar sizin bu kuru mama da benim der gibi. aç bırakmadım. ancak çokça deneyimliyim diğer kedi türlerinden aşırırlar sormazlar bile gözünün içine baka baka yerler. bu yemiyor buyur bekliyor müsade istiyor.

    5.deneyim: bağlılık. belgeselde ki teyze sahibine aşırı bağlıdır kıskanır diyordu.evet aynen kıskanıyor. sokaktan bulduğum yavru kedileri istemiyor bu. bana yaklaşmalarına müsade etmiyor. alışması ya imkansız ya komutla zorla alışıyor. yanıma yaklaşacakları zaman önce bir kontrolden ve temizlikten geçiriyor. bir mesafe söz konusu. çok uzun süre sonra oynamaya başlıyor oda kerhen maksat gönlüm olsun bunu his ediyorum. gelen misafirlere karşı da aynı şey söz konusu çağrıldığın da gitmez. ancak yıllar içinde gelenler aşina oldukları hariç yine mesafe. bazen de hırçın niye geldiniz der gibi. veyahut benimle muhatap olmayınız der gibi. tıslama dişleme pati vurma. dişleme derken kedi sahipleri anlar. çenesini açar ve dişlerini cilde geçirmeden kapatır.o an ki düşüncelerini de çok merak etmişimdir.

    +lamn düşünsene ben bu çenemle bu kaslarla bu dişlerle kemik kırıyorum.bak elinin parmağı ağzımda sence neler yapabilirim ?
    -eheh abimsin büyüksün tırs tırs yapma.
    +akıllı ol.
    -eyvallah abi.

    peki gerçekten de bunu yapmamasını ne sağlıyor ? nasıl oluyor da bunu biliyor ? bunu ona yaptıran şey ne ? bilemedim.bile bileceğimi de sanmıyorum...

    6.deneyim:temizlik.belgesele göre çok temiz bir kediymiş. fazlasıymış. öyle sahibisin falan diye direkt dokunmak yok önce bir koklama kontrol yine de hijyen hesabı bir kaç yalama sonra sev. dışardan gelenlere hele...peki ya toprağı ? aynen kesinlikle temiz olmalı. deneyim yapacağım için iki hafta hiç temizlemedim. şöyle bir hareket yapıyor bu durumda. sürekli söyleniyor. miyavlıyor. kabına giriyor işini bitirdikten sonra saatlerce yalanıyor. ve en enteresanı toprak kabının üzerini bulduğu ne varsa kazak kağıt gazete poşet onunla kapatıyor tekrar ihtiyacı varsa onları kaldırıp toprağa ulaşığ işini yapıp tekrar kapatıyor. sonuç : aşırı temiz.

    7.deneyim: su dolu küvetle yıkama. tam bir başarısızlık. allahım o ne feryat. lamn sen kimsin beni yıkayacaksın iskinin suyuyla. ben onamı kaldımlar.benim tükürüğüm de sen ne hijyen ler var biliyormusun lar azar üstüne azar. miyavlıyor. fakat burda enteresan olan her derdinin başka bir ses tonu var. bu deneyim de çok tehditkar ses tonu vardı. iyi bir yüzücü olduğu doğru tek şartla canı isterse. yıkanmaya da başladı. hava sıcak ise soğuk havalarda asla. gölde bir deney yapma fırsatım olmadı. ancak belgesel de van gölünde deneyleri yapılmıştı. bildiğin su canlısı işte.

    8.deneyim: hareketlilik. çok oyuncu. ancak bir insan için fazla kuvvetli bir kedi türü.

    kafasının üzerinde iki kulak arasında ki bölgede 30 35 kadar siyah kıl var. bir birinden uzak mesafede dağınık.karşıdan belli olmuyor. neden böyleydi ki ? bembeyaz bir canlı da neden bir kaç tane zıt renkte kıl olabilirdi ? hiç bir tatminkar açıklama bulamadım. edebiyat öğretmenimin bir gün sorduğu soru geldi aklıma bunu düşünürken. çocuklar iran halıları neden dünyanın en değerli halılarıdır biliyormusunuz demişti ? bir kaç seçenek sunduk. hayır dedi. iran halıları el dokumasıdır. eee ? hereke halıları da öyle hocam ? ancak iran halılarında dokumacı bile bile bir yerinde hata yapar eksik bırakır ? ahah niye ? eksiksiz olan sadece allahtır diye. himm.(kızarmalar bozarmalar) bu onun imzasıdır ve onu en değerli kılan budur demişti. kim bilir ?

    bir mühür mevzusu duymuştum ananemden dedemden. bazı ev kedilerinin ağız içinde bir leke olurmuş. eskiler buna mühürlü dermiş. daha saygın olurmuş bu tür kediler evin içinde. benim van kedimin ağız içinde her hangi bir leke yoktu ama bir tane kedimin ağız içinde leke vardı işte bu konuşma da tam o esnada olmuştu.mühür mevzusu. bilemedim.

    yıllar çabuk geçti. bir gün bu van kedimde ki ismi minnoş idi dileyen ek$ibition da gölge başlığıyla bakabilir bir gariplik sezdim. hiç miyavlamıyor ama bir iki dakika gözümün içine bakıp kafasını cama dönüyor tekrar ve tekrar. o an anladım gidecekti. ama bu sefer ki gidiş dönüşlü olmayacaktı.his ettim. konduramadım. hoşçakal bile demedim. bakıştık sadece. o gün gitti. dönmemek üzere.

    bir kaç kedi türünde olan huy vardı bunda. eskiler veya kedilerini geniş alanlarda özgürce besleyenler bilir. kedi öleceği zaman ölüsünü sahibine göstermez. giderler dönmezler...

    onca kedi besledim bir kaç farklı türde dahil. van kedisi hiç biri gibi değil. bambaşka bir canlı. bir dost. gidişi de bu yüzden daha çok yakıyor insanın canını. ailenden biri ölüyor. şimdi rüyalarım da yine başımın ucunda bazen konuşuyoruz. çok duygulandım sözlük.

    ek gözlemlerim : bir yatma kalkma düzeniniz varsa bunu biliyor. kalkma saatiniz gecikmişse uyandırır. uykunuza çok dikkat eder. asla rahatsız etmez. sabaha karşı diğer kedilerden daha fazla tonda hırıltı çıkarır. dinlemeye doyum olmaz. yurt dışına van kedilerinden çokça çıkarmışlar. epey video bulabilirsiniz. özellikle van kedilerinin yavru olanlarının güçlerini görmeniz adına izlemenizi tavsiye ederim.

    van kedisi korunmalı.yüzüncü yıl üniversitesinin bu konuda çok ciddi çalışmaları olduğunu biliyorum. [http://vankedisi.yyu.edu.tr/ http://vankedisi.yyu.edu.tr/] ancak yeterli değil. destek olmamız adına bir kampanya bir bağış sistemi geliştirmelerini öneririm. bu kediler kısırlaştırılmamalı ve asla bakım evlerinde tutulmamalı. bu kediler sahiplendirilmeli.

    entryimde ki belgesili de buldum. izlemenizi tavsiye ederim. şurda.

    ek : imla ek düzeltme gibi hususlarda bu entryimi tekrar ziyaret edeceğim. hata olmuşsa af ola.
  • arkadaşlar, kapıları filan açabiliyor bu kedi bildiğin kola asılıp çekiyor, "hayır" kelimesinin de ne anlama geldiğini biliyor. masa üstünde bir tabak peynir vardı, sağdan soldan yanaşıp çalmaya çalıştığı; "hayır" dedim, biraz da sert baktım, çekildi kenara, geldi yanıma kıvrıldı. sonrasında uyuya kalmışım, sabah kalkıp baktım peynire dokunmamış. gittim mama kabına koydum peynirden hak etti pezevenk.
  • benim kocaya taktı bunlardan biri. önce üstümüzde yatıyordu, sonra aramıza girdi. şimdi yavaş yavaş beni yataktan atmaya çalışıyor. hahaaaa benim tayyipten eksiğim ne; kocamı yedirmem arkadaşım!! evin her tarafına dinleme cihazı yerleştirdim. mırnavlamalarının kodunu çözüp savcılığa vericem. gelip alsınlar bunu. artık kıl, tüy kaçakçılığından mı götürürler, buzdolabından çaldığı salamla mı suçlarlar bilemem..
  • bu arkada$lardan bir tanesiyle bir sure birlikte takilma imkani buldum. daha once hic bir van kedisiyle i$ veya oyna$ munasebetim olmami$ti, bu siftah oldu. bahsi gecen memeli karde$imizle mustakil bahceli ev ortaminda zaman gecirdigim icin dogayla olan giri$imini de gozlemlemeye muvaffak oldum.

    bir kere hayvanogluhayvan kesinlikle yerinde duramiyor. ciger yemedigi veya uyumadigi zamanlarda ayni yerde be$ saniyeden fazla durduguna $ahit olamadim. diger ev kedilerinden* farkli bir miyavlamasi var. dolayisiyla "benimle ilgilenin ulan!" diya viyakladigi vakit anlamamazliktan gelmeniz pek mumkun degil. gidip ba$liyorsunuz gıdısını ok$amaya, hemen purlama modunu aktive ediyor. bir yandan kuyrugunu salliyor ince ince, bir yandan da iyice gev$iyor. siz tam "ooh tam ayarina geldi keva$e" diye du$unurken zıp diye firlayip en yakin meyve agacina tirmaniyor, siz daha niye ciktigini anlamadan oradan a$agi hopluyor, çimlerde ko$maya ba$liyor, bir ara yere siniyor, kulaklarini yatiriyor, avci moduna giriyor ama gorunurde hareketli bir $ey yok. tam o anda vazgecip kuyrugunu sallaya sallaya sakince dola$maya ba$liyor, bir iki sinege bakiniyor, sonra ortaliktan kayboluyor. bir anda bir $eylerin arkasindan vırt diye firlayip cikiveriyor ve aksi istikamette yok oluyor.

    bu deyyus bir sabah bulundugum evin kapisinin da acik birakilmasindan yararlanip iceri girmi$, merdivenlerden cikmi$, yatak odamin kapisinda yuksek perdeden "kalksana olum" miyavlamasina ba$lami$. o gune kadar kendisiyle pek samimiyet firsati bulamadigimdan (i$in dogrusu bende yili$ikligin bini bir parayken beyefendi ayni dostlugu gostermiyordu.) bunu bir $ans olarak gordum ve sabahin koru moru demeden uyanip bunun pe$inden bahceye ciktim. ciktim cikmamla da bu haysiyetsiz vanlı beni don atlet, karga kahvaltisi vaktinde ortalik yerde kakirdatan kendisi degilmi$ gibi donmu$ kicini gidiyor. "hişt pist. pisi pisi. pırıııl" falan diye yirtinmama donup bakmadi bile. sallana sallana cikti gitti.

    gozlemleme firsati buldugum bu guzel hayvan sagir degildi, bir gozu ye$il bir gozu maviydi, tuyleri kisa, kuyrugu ne kisa ne uzun, yapisi oldukca atletikti. uzaktan bakildiginda beyaz bir pumayi andiriyordu. omuz eklemleri oldukca esnek, di$leri cok duzgun ve gozleri buyuktu. yaramazlik yapmaktan pislenen kurkunu saymazsak tek kelimeyle gordugum en kusursuz kediydi. ankara kedisinin evcilliginin, nazikliginin yaninda van kedisinin yukarida saydigim ozellikleri kendisinin neden bu kadar degerli oldugunu aciklmaya yetiyor olmali.

    aferin lan pisi...
  • hali hazırda albino olan akıl hastası kedi serisi.

    vakt-i zamanında olayı araştırmış bi veterinerden aldığım bilgidir bu. meğersem bu arkadaşlar albinoymuş efenim. o bembeyaz halin yanısıra genellikle kulakların arasına denk gelen bölgede ve belli açılardan belli olabilen hafif sarılık da ondanmış. gözlerin farklı renk olması da pigment bozukluğu sebebiyle vuku bulmakta haliyle. aynı zamanda bu genetik bozukluk hızını alamamış, bi de kulaklara sıçramış. çok çok büyük bi çoğunluğu sağır bu sebepten. hatta benimki için 'zerre duymuyo bu, dibine kadar safkan' dediydi bu vikipedi veteriner kardeşimiz.

    şimdi bu cancağızlar duymadıklarından mütevellit hırçın oluyolar söylemesi ayıp. alık olanlarını saymıyoruz, insanın safı gibi onlar, kendilerini bildiğin normal kedi sanıyolar. ama orjinalleri bi atarlı, böyle bi havalı. karakterli hayvan yani. aman efendim sen kimsin de beni seveceksin? iki lokma verdin diye sana kim bu hakka sahipsin dedi tripleri falan...anca keyfi gelecek de belki bi iki okşatacak kendini.

    erkekleri belli bi süreden sonra kedilikten çıkıp panterlik mertebesine ulaşmakta sanırım. kaplan da olabilir. adımlar böyle yavaş, ağır, pek artistik. arada dönüp 'ulan? zebra mı geçti?' gibisinden etrafı kolaçan etmeler sık rastlanan hareketler kendilerinde. hayır bıraksan seni beni antilop diye yutacak. saldırıları aynen o minvalde zaten.

    taze su takıntısı var bunların. ille musluktan içilecek. paşam susadığında o musluk açılmadı mı...'oldu o zaman ben şöyle ne var ne yok aşağı atayım' kafasına giriliyo anında. terkosçu hayvanceğiz. biz insanoğlu gibi içiliyo o su bi de; hani avucunu yaslarsın da öyle içersin ya, hıh aynen o şekil.

    sağırlığı hem iyi hem kötü.
    dezavantajları; ortalıkta yoksa aramaya çıkmak zorunda kalıyo insan. iletişim kurmak da zor tabi. görmesi gereken şeyler için (misal baby tv'de en sevdiği zımbırtı, yakalaması gereken sivrisinek, yeni aldığım ayakkabı, ertesi gün giymeyi plandığım elbise gibi...) ille de kafasına bişey atmak lazım. fikrini beyan etme kısmı da sıkıntılı. oysa ki daha küçücükken trt3 izlettim ben ona, işaret dili öğrensin en azından diye, fayda etmedi. bi de miyavlamanın öneminin farkında değil. geçenlerde bacaya sıkıştı kendisi. miyavlamayı akıl etse daha çabuk bulurduk. aynı zamanda beni endişelere gark etmekte bu hali. duymayınca tabi devamlı bi tedirginlik durumu var. paranoyak bi takım davranışlarıyla karşılaşıyorum. her şeyi geçtim bu kadar irkilmeye kalpten gidecek, ondan korkuyorum.

    avantajları ise şöyle efem; misal dünya yıkılsa kendisi uyumaya devam ediyo. fark ettirmeden evden çıkması kolay o yüzden. 'beni elleyemezsin, taratmam arkadaşım!' tavrının çözümü de elektrik süpürgesi. sesini duymadığı için korkmuyo malum, tüy temizliği için süpürüyorum kendisini. seviyo da deli, hoşuna mı gidiyo hava nedir artık...kendi sesini duymadığından öyle yüksek sesle miyavlıyo ki bu delikanlı, gülmeden edemiyorum. içerden bi yerden miyavlarken biri duysa rus mafyası ele geçirdi de etinden et koparıyolar, tırnaklarını çekiyolar falan zanneder o derece. çok küçükken miyavladığını zannederdi; böyle ağız açık, baksan miyavlıyo, ama mute edilmiş kedi var karşında. sonra sonra bi şekilde çözdü o sesi çıkarmayı. kınalı yapıncak'taki hülya koçyiğit gibi kedim vardı yemin ediyorum.

    harekete geçtiği an durdurmanın imkanı yok. kapılara tırmanmak mı dersin, takla atmalar mı dersin, tek basıp çift sekmeler mi dersin...boş bakışlarla seyrediyorum bazen. ne gibi bi madde almış olabilir bu hayvan diye düşünmemek elde değil, öyleli manyak atraksiyonlar. pipete bayılır, yokluğunda kulak pamuğuyla da idare eder, aza tamah eden kedidir yer yer.

    velhasıl kelam; çok şahane hayvanlar bunlar. insanın baktıkça bakası gelir. herkes sevsindir, herkes van kedisi beslesindir.
  • bunların göz rengine alışmak zor oluyor. bi ara bizde van kedisi vardı. henüz evde bir kedi olduğu fikri kafama yerleşmemiş olduğundan, sabahları altıma sıçırtıyordu. gözlerimi açıyorum, karşımda bir çift farklı renkte göz, sana yemin sana söz, tövbe estafurullah. hele bazen john carpenter filmlerindeki kabus içinde kabus görme sahnelerinde olduğu gibi gözlerimi açıyorum, karşımda iblis gibi bana bakıyor. 1 ay falan uykusuzluk çektim. tam alışıyordum, schrodinger'in kedisi'ni okuduğum bir dönem evden kaçtı. tırstı tabii ibne.
  • van kedilerinin sudan korkmadiklari sadece bir masal: benimki bahce fiskiyesini dove dove bir hal oldu...
  • şu anda ofisimizin koridorlarında gezinen, arka ayağı sakat, sahibi tarafından sokağa atılmış, karnı açıkmış, havaya miyavlayıp yemek isteyen, tombik kedi türüdür.

    bunları utanmadan sokağa atanlar var, yavru iken çok tatlıydı dimi utanmazlar.
  • yaratılmış en asil yaratıkların hayatı paylaşabilen ve doldurabilen, anlamlandırabilen ve katlanılır kılabilen; sevgiyi harekete huzuru sese dökebilen türlerinden sadece biri... belki en güzeli, belki en özleneni, belki en çok sevileni... seveni bileni, şefkate aşık olanı, uykuyu seveni ama uykuyu kucakta seveni, uyanmaması için bedeni kaskatı kesebileni, kolu ya da bacağı uyuşturabileni... evden çıkarken uğurlayanı, gelince karşılayanı... henüz bir bebekken sıcak bir kucak olarak doğru kişiyi seçebileni, nerede ihtiyaç gidereceğini zeka sahibi olduğunu iddia eden hayvanlardan daha çabuk öğreneni, halıya pisleyince utanıp saklanabileni, kapı bile açabileni, başkalarının kollarına imzalar atarken tırnaklarıyla sevdiğine karşı şefkatli olabileni, bir sevgiliyi bile kıskandırabilecek kadar işveli olabileni, hayatın kıyısında gezinirken varlığıyla ayakları yere bastırabileni, ağlayanı farkedeni şefkatle yüz okyaşabileyeni, karanlığı aydınlığa çevirebileni, gecenin içinde birden hayatı bomboş bırakabileni, nafile bir umut ve gözyaşları içinde gün ışıyana kadar tabanları aşındırabileni, yokluğuyla günleri karanlık hale getirebileni, duvarlarda direklerde ilan olarak bile güzel görüneni, tanımadık numaralardan gelen telefonları deli gibi heyecanla açtırabileni ve ardından hayal kırıklığına uğratabileni, defalarca rüyalarda ağırlananı ve artık sadece bir dilek olarak kalanı...
  • sene 1955, mevsim yaz... laura lushington ve sonia halliday isimli ingiliz kadinlar, arabayla gittikleri van'dan geri donuyorlar. arabada beraberlerine aldiklari kedi yavrulari var. gerisini, laura lushington'un 1963 yilinda yazdigi anilarindan okuyalim:

    "bu alisilmadik kediler, ‘yuzen kediler’ olarak itibar gorurler. onlarin bu sudan hoslanma ozelliklerini ilk olarak, turkiye’den orijinal cifti alip arabamla geri donuyorken kesfettim. iki yavru kedi, sicaktan, benim kadar muzdarip gorunuyorlardi ve cogunlukla arabanin arka koltugunda serilmis vaziyette yatiyorlardi. buyuk agaclarin golgesinde kalan ve temiz cakil taslarinin uzerinden akan sig bir kolu bulunan buyuk bir irmaga rastgeldim. sicaktan bunalmis, toz toprak icerisinde ve sinirlerim tepemde bir halde oldugumdan, sig sularda yurumeden, serin sulara oturmadan ve sularin yorgun ayaklarimin, kurumus ve yanmakta olan kollarimin uzerinden akmasina izin vermeden once, hic tereddut etmedim. sonra aniden hayretle, van kedi yavrularinin da suyun icinde dolasmaya basladiklarini, kendilerine gore derin olan yerlere dogru yuzduklerini ve bu isten besbelli keyif aldiklarini gordum. sanirim bu yuzden ingiltere’ye donusum uzerine basin tarafindan ‘yuzen kediler’ olarak adlandirildirlar.”

    laura lushington bu kedilerin ankara (angora) kedisinden ayri ve dogal bir tur olduklarini farketmis ve yillarca ugrasarak tescil edilmelerini saglamistir.
hesabın var mı? giriş yap